Aslında ışığın ampulden çıkıp oda içinde ilerlemesi kısa da olsa bir süre alır. Ne var ki, bizim sinir sistemimiz, ışığın ampulden çıkıp tıpkı bir dalga gibi odaya yayıldığını farkedemeyecek kadar yavaş. Bu nedenle de ışık hızının hesaplanması hiç kolay olmamış, hatta birkaç yüzyıl sürmüş. Günümüzdeampulleri temel olarak sıralamamız gerekirse, geleneksel ampul (akkor) ki bu ampullerin üretimi yasaklandı, tasarruflu ampul, Otoskopise kulak muayenesinde kullanılan kendine ait mercek sistemi ve ışık kaynağı olan bir alettir. KBB muayenesinde en fazla tercih edilen alettir. KBB muayenesinde spekulum yerleştirilmeden önce değerlendirme yapılacak bölgeye iyi bir aydınlatmanın sağlanması gerekir. Aydınlatma olmadan muayeneye başlanılmaması gerekir. 1 Ayarlama işlemine başlamadan önce benzin deponuzun en az yarı yarıya dolu olduğuna emin olun. 2. Mümkünse beyaz bir duvar karşısında düz bir yüzey bulun. 3. Otomobilinizin burnunu duvara sıfırlayacak şekilde yaklaştırıp otomobilin dikey merkezine karşı gelen noktayı duvarda yukardan aşağıya doğru kalemle çizin. İnceUçlu Akıllı Telefon Kalemi. dekolteli kefen #1467770. Normal telefonlar için neden böyle bir kalem üretilemiyor. Bu ekranlar vucüttaki statik elektirik ile çalışmıyor mu, bu elektiriği ince uçlu bir kaleme aktarmak zor olmasa gerek. Neden bütün akıllı telefon kalemleri tombul uçlu ve çoğu zaman sorunlu oluyor. cash. tarihli yazı 100116 kez okunmuştur. Ampul ile ilgili ilk çalışmalar 1802 yılında İngiliz Humprey Davy tarafından, platin ince bir şeritten akım geçirilerek ilk enkandesan ışığının elde edilmesi ile başlamıştır. Elde edilen ışık pek parlak değildi ve fazla uzun sürmemişti ancak bu tarihten sonraki 75 yıl boyunca bu çalışmalara örnek olmuştur. Bunun dışında 1809 yılında Davy, 2000 adet pile bağlı iki karbon çubuk ile ilk ark lambasını yapmış ve İngiliz Kraliyet Enstitüsü’nde ilk sunumunu gerçekleştirmiştir. 1840 yılında İngiliz Warren de la Rue, vakumlanmış cam bir tüp içine bobin sarımlı bir platin tel yerleştirmiş ve üzerinden akım geçirmiştir. Elde edilen ışık verimli olmasına rağmen platinin pahalı olması sebebiyle lambanın kullanılması, ticari açıdan o tarihler için mümkün değildi. Bu zamandan itibaren çeşitli bilim adamları ampul için uygun lamba teli flaman bulmak için araştırma yapmaya başladılar. 1840’da Joseph Swan karbonize, kağıt filamanını kullanarak ilk işlevsel ampulü yaptı ve 1860’da patentini aldı. Ancak ampul sönük ışık yayıyordu ve yanma süresi çok kısaydı. Ampulün tam iş görebilmesi için güç kaynağına ihtiyacı vardı. Sir Elliot Thomas benzer teknolojiyi kullanarak ticari olarak uygun ampulü 1875’te üretti. Ayrıca ampul üzerindeki çalışmalarının ardından bambu filamanlı lambayı ortaya çıkardı. Herman Spiegel’in vakum pompasını kullanan Elliot Thomas başarılı bir şekilde lambasını vakumlamayı başardı. Enkandesan lambanın ve elektriğin gelişimine katkıda bulunmuş en önemli isim şüphesiz Thomas Edison’dur. Aslında ampulü gerçekten icat eden kişi o değildi ancak ampulü geliştirmek için çok çalıştı. 1879’da yüksek vakum ve karbonize flaman yardımıyla uzun yanan, yüksek verimli ışığı üretti. Evlerin pratik şekilde aydınlatılması konusunda da çalışmalar yaptı. Edison sadece akkor aydınlatmayı oluşturmadı ayrıca akkor ışığını daha güvenli, pratik ve ekonomik hale getiren gerekli elementleri bulunduran elektriksel aydınlatma mekanizmasını geliştirdi. Ampul için en iyi flamanı bulma çalışmaları sürerken, Edison pratikliği sağlayan ve elektrik ışıklarında kullanılan yedi sistematik element icat etti. Aralık 1879’da Edison halka akkor aydınlatma sisteminin sunumunu yaptı. Enkandesan ışığının başarısı Edison’un çok kişi tarafından tanınmasını sağladı. Elektrik her yana yayıldıkça Edison’un serveti ve şöhreti büyüyordu. 1889’a kadar şirketleri gelişim gösterdi, daha sonra Edison General Electric şirketi kuruldu. Şirket kendi isminde olmasına rağmen şirketi kontrol edemedi. Gelişen aydınlatma endüstrisinin sermayeye ihtiyacı, onun gibi bankacılarla işbirliği yapmasını sağladı. 1892’de şirketini, önde gelen şirketlerden Thompson-Houston’la birleştirdi ve şirketin ismi General Electric oldu. Cam ampul ilk olarak Matthew Evans ve Henry Woodward tarafından tasarlandı. Bu sırada bilim insanları deşarj lambaları üzerinde çalışıyorlardı. Önce tüpün içindeki karbondioksitin daha sonra kripton ve argon soy gazlarının kullanımı sayesinde ampulün verimliliği arttırıldı. Akkor lambada ışıyan madde olarak bambu, platin, karbon denenmiş, sonra daha dayanıklı olan tungstene geçilmiştir. İlk akkor lambalar, içlerindeki filaman çalıştırıldıkça hızla eskidiği için, en fazla 1 günlük bir çalışma ömrüne sahipti. Cam ampuller vakumlanarak, kararlı gazların da eklenmesi ile performansları artırıldı ve akkor lambaların ömrü 1 yıla çıkarıldı. Günümüzde, o dönemden kalma hâlâ çalışır halde el yapımı akkor lambaların olması şaşırtıcıdır. Örneğin Livermore’daki Kaliforniya, ABD bir itfaiye merkezinde bulunan 4 W’lık bir karbon lamba tam yüz on yıldır kesintisiz yanmaktadır. 1901’de Peter Hewitt mavimsi beyaz ışık yayan civalı buhar lambasını tanıttı. Sonra sodyum buharı kullanarak daha fazla ışık veren lamba icat edildi. Willies Whitney, flamanı yanma ve korlanmadan korumak için metal kaplama ve karbon flaman kullandı. 1906’da General Electric tungsten filamanı piyasaya sürdü. Bu flamanın erime noktası diğerlerinden daha yüksekti. 1910 yılında bir başka mühendis, William Coolidge dayanıklı tungsten filamanı icat etti. Arabalarda ve neon lambalarda kullanıldı. 1930’da fotografik flaş ampulü keşfedildi. Flüoresan lambanın ışıması, ilk kez 1937 yılında New York Dünya Fuarı’nda gösterildi. Flüoresan lambanın çalışması, temelde bir ark lambasında alçak basınçlı cıva buharının deşarjı ile oluşturulan morötesi ışınımın, flüoresan etkili fosforik yüzeye temas ederek görülür ışık oluşturması prensibine dayanmaktadır. Etkinlik faktörü 70 lm/W’a varan flüoresan lambalar uzun ömürleriyle iç aydınlatmada 20. yüzyıla damgalarını vurmuştur. İnce T5 flüoresanlar yüksek verimlilikleri ve ince tasarımları ile bu alanın ön plana çıkan ürünleri olmuştur. Kompakt flüoresan lambalar kıvrık tasarımları, kendinden balastlı ve E27 duy tabanlı olmaları sayesinde enerji tasarrufu seçeneği sağlamıştır. Flüoresan lambaların iç aydınlatma için tasarlandığını, düşük ve yüksek ortam sıcaklıklarında daha az ışık verebildiklerini belirtmek gerekir. 1940’larla birlikte yumuşak akkor ampülleri, 1950’lerle birlikte ise halojen lambası ortaya çıktı. 60’lar ve 70’lerde eliptik reflektör ve metal halojen tuzu lambası üretildi. Ve son olarak 1990’da Philips, manyetik endüksiyon kullanan, saatlik ampulü piyasaya sürdü. Günümüzdeki aydınlatma üreticilerinin çoğu, küreselleşen ekonomi politikalarıyla, lamba üretiminin büyük bölümünü Uzak Doğu’da gerçekleştirmektedir. Floresan lambalar içerdikleri 3-4 mg ağırlığındaki cıva nedeniyle, doğrudan çöpe atıldıklarında çevreye zarar verirler. Mevcut durumda ülkemizde kişi başına yılda ortalama iki flüoresan lamba tüketiyor olsak, bu yılda yaklaşık yarım ton cıvaya karşılık gelir ki bu da çevre kirliliği açısından küçümsenemeyecek bir rakamdır. Aydınlatmada akkor lamba ve floresan kullanımının yaygınlaşması, kullanılan ışık kaynağı kadar reflektörlerin optiksel yerleşimin, mekanik duy malzemelerini, elektriksel balast ve besleme devrelerini de ön plana çıkarmıştır. Böylece aydınlatma sırf uygulamanın ötesinde, bir “mühendislik tasarımı” haline de gelmiştir. Bu bağlamda, özellikle yol aydınlatmasında sodyum lambaların, dış aydınlatmada yüksek güçlü metal halide lambaların yoğun kullanımının etkisine de dikkat çekmek gereklidir. Ülkemizde birkaç yıl içerisinde akkor lambaların piyasadan kalkacağını söyleyebiliriz, çünkü 2009 yılı itibarıyla Avrupa Birliği’nde 100 W üstü akkor lambaların kullanımı yasaklandı, 2012 yılından sonra da akkor lambaların üretimi durdurulacak. Teknik olarak, akkor lambaların verimlilik ve lümen/Watt cinsinden etkinlik değerleri çok düşüktür. Yani bu tür lambalar enerjisinin çoğunu görülür ışık yerine çevreye kızılötesi bölgede ısı olarak yayıyor. Bu noktada, verimliliği neredeyse flüoresan lambalara yetişen yeni nesil LED’leri tercih edeceğiz gibi görünüyor. Belki bu şekilde, toplam elektrik enerjisi sarfiyatının beşte birini oluşturan aydınlatma harcamalarımızda tasarruf sağlayabileceğiz. LED’ler, yani Işık Yayıcı Diyot’lar günümüzün en popüler ışık kaynaklarıdır. İlk LED, 1907’de icat edilmiş, ancak 1960’lı yıllarda kızılötesi LED’lerle ticari olarak pazara çıkılabilmiş. Ticari beyaz LED’leri ise çok yeni bir tarihte, ancak 1996’da görmeye başladık. Bugün ise trafik lambaları, reklam panoları, cep telefonları, televizyonlar dahil gösterge piyasasının zirvesini LED’ler zorluyor. Yapıları itibarıyla, bir LED’in merkezinde çip şeklinde, yarıiletken bir diyot bulunur. Bu diyot, fazlaca elektron içeren n-tipi malzeme ile p-tipi zıt katkılı yarı iletkenler arasındaki aktif katmandan oluşur. Bir reflektör yuva içerisine konulan diyot, maksimum ışık çıkışı için mercek biçimli epoksi ile kaplanır. Gerilim uygulanması ve elektronların ve boşlukların aktif katmanda karşılaşıp birleşmeleri sonucu, yarı iletkenin enerji yapısındaki dalga boylarında, yani renklerde, ışık çıkışı sağlanır. LED’lerde beyaz renk farklı uygulamalarla elde edilmekle birlikte, genelde mavi ışığın yolu üzerine fosfor konulmasıyla elde edilir. Günümüzde 1 W’tan 3 W’lık LED’lere geçiş başarıyla sağlanmıştır. LED’lerin güçleri arttıkça ısındığı ve özel soğutma teknikleri gerektirdikleri biliniyor. Ayrıca LED’lerin büyüklükleri, çalışma ve aydınlatma şekilleri mevcut armatürlerinkinden tamamen farklı olduğundan, özel fotometrik ölçüm, yöntem ve ekipmanlar gerektiriyor. Ancak LED’lerin küçük ve uzun ömürlü olmaları, enerji verimlilikleri, hızları ve ışık şiddetlerinin kolayca ayarlanabilmesi gibi özellikleri, onlara henüz vazgeçilemeyen avantajlar sağlamış durumda. Gelecekte aydınlatmada yenilikler ne yönde olacak sorusunun cevabı için ise, başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmamız yeterli En büyük ve en saf ışık kaynağımız Güneş yukarıda, ışığını alıp daha verimli depolamamızı bekliyor. Dünya’da Güneş’in yaydığı 6500 Kelvin renk sıcaklığındaki ışınımın sadece iki milyarda birini alabiliyoruz. Ülkemiz, İspanya’dan sonra, konumu itibariyle Avrupa ülkeleri arasında rekor seviyede güneş ışığı alıyor. Şimdi bilimsel çalışmalar kuantum verimliliği artırılmış güneş hücrelerinin yapımına odaklanmışken, endüstri de çevreye zarar vermeden bunların üretim maliyetlerini düşürmenin yollarını arıyor. İleride dekoratif de olsa, eski ışık kaynaklarından sadece mumları evlerimizde kullanıyor olacağız, ama çok değil 10-20 yıl içinde güneş ışığı ve enerjisi tüm evlere girmiş olacak. Alper COPLUGİL Oluşturulma Tarihi Ağustos 19, 2020 0204Işığın doğasını anlamak için insanlar önce “Işık Nedir?” diye sormalıdırlar. Fizik alanında çalışanlar ışığı elektromanyetik radyasyon olarak tanımlamaktadırlar. Geleneksel fikirler ışığın doğrusal olarak hareket ettiğini öne sürmektedir. İşte, ışık hakkında bilmeniz söylenmek istenirse, ışık, insanların ve diğer canlıların görmesini sağlar. Işık olmadan görme olayı gerçekleşmemektedir. Işık, çevreyi aydınlatıp cisimlerin görülmesini sağlayan bir enerji çeşididir. Gündüz cisimlerin görülmesini sağlayan ışık Güneş’ten gelirken gece ise başka ışık kaynakları kullanılmaktadır. Işık enerjisi başka enerji türlerine dönüştürülebilmektedir. Işığın Yayılması Bir ışık kaynağından çıkan ışık ışını herhangi bir engelle karşılaşmadığı sürece her yönde doğrusal bir yol izleyerek yayılmaktadır. Işık; katı, sıvı ve gaz ortamlarda yayılır. Yine de ışığın yayılması için maddesel bir çevreye ihtiyaç duyulmamaktadır. Işığın Yansıması Yansıma, ışığın bir nesnenin yüzeyine çarpması ve daha sonra ışığın gözlere yol almasıdır. Bu sayede canlılar görebilmektedirler. Masa ve sandalye gibi nesneler görülebilmek için oldukları nesne görüntüsünü yansıtmaktadırlar. Yani kendi görüntülerini yansıtırlar. Aynalar, su ve bazı metaller gibi pürüzsüz ve parlak yüzeyler de görüntüleri yansıtırlar. Bunun sebebi ışık ışınlarının düz çizgiler halinde yayılmasıdır. Düz aynalarda ışık ışınları geri yansıtılır ve oldukları gibi gösterilir. Tek değişim tersine dönmeleridir. Işık Yayılmasına Neden Olan Nedir? Bir ışık huzmesi pürüzsüz bir yüzeye çarptığında çoğunlukla bu ışık huzmelerinin büyük bir kısmı geri yansımaktadır. Bu insanlara doğrudan parlak ışık veren aynasal yansımadır. Ayna, aynasal yansımaya neden olan pürüzsüz bir yüzeyin yaygın bir örneğidir. Pürüzlü yüzeylerde düzensizlikler pürüz oluşturmaktadır. Yine de bu durum yansıma yasasını çiğnemez. Her ışın, nesneye vurduğu açı ile farklı bir yönde geri döner. Işığın Yayılması Hakkında Özet Anlatılanlar kısaca toplanmak istenirse, ışık bir enerjidir. Bir ışık kaynağı ışık ışınlarını her yöne doğru doğrular boyunca yaymaktadır. Yani ışık doğrusal olarak yayılmaktadır. Işık, ışınlar çizilerek ifade edilmektedir ve bu ışınlar önlerine bir engel çıkmadığı sürece doğrusal olarak yollarına devam etmektedirler. Işık hava, su, cam gibi saydam ortamlarda ve boşlukta yayılmaktadır. Işığın Doğrusal Yolla Yayıldığı Nasıl Anlaşılmaktadır? Yanan bir kibrit çöpüne düz boru ile bakıldığında ışığın görülmesi ve eğri bir boru ile bakıldığında ışığın görülmemesi en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Gölgenin oluşması ise bir başka örnek teşkil etmektedir. Bunlara ek olarak Güneş ve Ay tutulmaları da ışığın doğrusal yayıldığını göstermektedirler. Gölgeler Nasıl Oluşur? Maddeler üç gruba ayrılırlar bunlar opak saydam olmayan, yarı saydam ve saydam maddelerdir. Saydam maddeler bir ortamdaki ışığı diğer ortama tamamen geçirirken yarı saydam maddeler ışığın bir kısmını geçirirler. Gölgeler, opak ışık ışınlarını geçirmeyen bir nesne ışık kaynağının önünü kapattığında oluşmaktadır. Gölgeler, nesnenin ışık kaynağından uzaklığına ve ışık kaynağının konumuna bağlı olarak değişmektedir. Işığın bir nesnenin yüzeyine çarpana kadar düz ışınlar halinde hareket ettiği gözlemlenmektedir. Işık Kaynakları Nelerdir? Çevresine ışık yayan maddelere ışık kaynakları denilmektedir. Işık kaynakları kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadırlar. Bunlar doğal ve yapay ışık kaynaklarıdır. Bazı cisimler ise aydınlatılmadıklarında etrafına ışık yayıyormuş gibi görünürler. Bu cisimlere aydınlatılmış cisim denilir ve bu cisimler ışık üretmezler. Aydınlatılmış cisimlere örnek olarak ay, ayna, trafik işaret lambaları gösterilebilir. Doğal Işık Kaynakları Kendiliğinden ışık verebilen ışık kaynaklarıdır. İnsanlar tarafından üretilmezler. Doğal ışık kaynaklarına örnek olarak Güneş, Ateş böceği, Fener balığı, Lav, Kuzey ışıkları ve Şimşek gösterilebilir. Yapay Işık Kaynakları İnsanlar tarafından üretilmiş ışık kaynaklarıdır. Bu ışık kaynaklarına örnek olarak mum, lamba, el feneri ve gaz lambası verilebilir. Kullanılan aydınlatma araçları hangileridir, aydınlatma araçları çeşitleri nelerdir, bugüne kadar kullanılan aydınlatma araçları nelerdir, hangi aydınlatma araçlarını başlangıcından beri, insanlar, ışık ana kaynağı olarak güneşi ise odun ve benzeri katı yakıtları yakarak hem ısındı hem de aydınlandı. Gökyüzü’nde bulunan parlak bir disk olan Güneş, ufuğun üzerindeyken gün, ortada yokken de gece olur kavrayışı İnsanoğlu’nun Güneş hakkındaki en temel görüşüdür. Tarihöncesi ve antik çağ dönemi kültürlerde Güneş’in bir tanrı olduğuna ya da diğer doğaüstü olaylara neden olduğuna inanılırdı. Güney Amerika’daki İnka ve günümüz Meksika’sındaki Aztek uygarlıklarının merkezinde Güneş’e tapınma bulunmaktadır. Bir çok antik anıt Güneş ile ilgili fenomenlere göre yapılmıştır. Örneğin taş megalitler oldukça doğru bir şekilde gündönümünü işaret eder. En tanınmış megalitler Nabta Playa, Mısır, İngiltere’de Stonehenge’dedir. Meksika’da Chichén Itzá’da bulunan El Castillo piramidi, ilkbahar ve sonbahar ekinokslarında merdivenlerden yukarı yılanların çıktığını gösteren gölgeler verecek şekilde tasarlanmıştır. Sabit yıldızlara göre Güneş tutulum boyunca zodyaktan geçerek bir yıl içinde tam tur atıyormuş gibi görünür, dolayısıyla da Yunan gökbilimciler tarafından yedi gezegenden biri olarak sayılırdı. Haftanın günlerine de bu yedi gezegenin adı LambasıMÖ 70000 Sonradan tutuşturulacak olan yosun veya benzer bir malzemenin, içi hayvansal yağla dolu olan delik bir kayanın, kabuğun veya diğer doğal bulunan nesnelerin içine doldurulduğu bir sistem. Yağ lambaları 19. yüzyılın sonuna kadar sıklıkla kullanılmıştır. Yağ lambası daha sonra yerini endüstri’nin de gelişmesi ile gaz lambasına bırakmıştır. Yağ lambaları kullanıldıkları dönemde hayvansal ürün olduklarından dolayı kolaylıkla tercih edilmiş. Gerektirdiği teknolojinin azlığından dolayı bir çok medeniyette ilgi görmüştür. Ayrıca yağ lambalarının gövdesini yapmak toplumlarda güzel bir zanaat olarak benimsenmiştir. Sponsorlu Bağlantılar MumMısır ve Girit’te bulunmuş en az 5000 yıllık şamdanlardan anlaşılabileceği üzere, avus, Antik Çağ’ın ilk buluşları arasındadır. Orta Çağ’da ise Avrupa’da kullanılan mumlar, don yağından yapılmaktaydı. 1292 yılına ait bir vergi listesine göre ise, Paris’te 71 tane mum yapımcısı yaşamaktaydı. Elektriğin icadından önce, mumlar, gaz lambalarıyla birlikte aydınlanmanın en önemli araçlarından ise mumlar daha çok süs eşyası konumundadırlar. Doğum günü pastalarının üzerinde, şık görünmesi istenen yemek masalarında, yumuşak, ılık bir ambians yaratılmak istenen her yerde mumlara rastlanmaktadır. Mum Yapımı Öncelikle mumun ana hammadesi olan Parafini İyice tanımamız gerekir. Şunu unutmamalıyızki. Parafin Bir Petrol Türevi malzemedir. Yanıcıdır. Bunu kesinlikle unutmamak gerekir. Yani diger petrol türevi olan bildiğimiz Benzin, Mazot, Gaz, Likit gaz, Alkol vb. benzerlerinden hiçbir farkı yoktur. Yani yanıcıdır. Tek farkı Parafinin Katı halde olması ve sıvı hale geçmesinden sonra kaynama noktası olan 54-60 derece gibi kıvamlarda kalmasıdır. Asla üstüne çıkartılmamalıdır. Eridiği anda kullanmak en doğrusudur. Unutulabilinir ve derecesi yükseldiğinde ise suyun ısınması gibi üzerinden duman çıkar. Bu da çok tehlikelidir. Bu çok önemlidir. Kesinlikle parafini o sıcaklığa kadar bırakmamak gerekir. En ufak bir ihmalde benzinden ve alkolden farklı ahşap bir çubuğa, yanabilen kumaş, çalı çırpı dolayarak ve bu ucu da petrol türevi yada yanıcı bir malzemenaylon ya da zeytin yağı ile sararak oluşturulan aydınlatma sistemi. Tarihi İnsanların atalarına kadar dayanmaktadır. Ayrıca tüm orta çağ boyunca da kullanılmıştır. Yaydığı gazlar nedeniyle kapalı alanda kullanılamadığından daha çok dış alanlarda kullanımı gerçekleşmiştir. Günümüzde hala gösteri amaçlı olarak stadlarda yakılmaktadır. Karagöz oyununda perdenin aydınlatılması için kullanılan ışık kaynağıdır aynı zamanda; üç türlü yapılır a-zeytinyağı içerisine fitil konularak yapılan meşale bir kabın içerisine pamuk ipliğinden yapılmış iki üç parmak eninde bir fitil koyulduktan sonra, bezir yağı, susam yağı, zeytinyağı dökülmesiyle yapılır.. b-mumların eritilmesiyle yapılan meşale herhangi bir yerde eritilen mumlar bir kabın içerisine dökülür.. bu kaba bir fitil ilavesi ile meşale yapılır.. c-mumların sıra ile dizilmesinden meydana getirilen meşale bir tahtanın üzerine on veya daha fazla mumun dizilmesiyle yapılan meşale..Gaz LambasıYanıcı gazların kullanıma girmesi ile bulunmuştur. Temel olarak anlatılması gerekirse içinde sıvı gaz olan bir tanka kumaş ve emiciliği yüksek bir fitil yerleştirilir. Bu fitil yeterince uzundur ve yandıkça ucunun uzatıldığı vana sistemi lambaya entegre haldedir. Bu fitil kapiler etkiden dolayı sıvı gazı yukarı iter. ve yeteri kadar aydınlatma sağlayacak şekilde ayarlarnır. Tarihi ise 1792′ye dayanmaktadır. William Murdoch bu tarihte gazlambası ile ilgili bir çok deney yapar ve 1793′de lamba icat edilmiş olur. Günümüzde halen dekoratif bir öğe olarak gaz lambaları bir çok evde restoranda görülebilmektedir. Ayrıca gaz lambaları kullanışlı olduğu kadar da tehlikelidir. herhangi bir kaçak halinde oluşturduğu yangın hızla yayılabilir. 1850 de Fransa’da gazlambalarının neden olduğu 400 yangın kayıtlara insanlar ateş yakarak etrafı aydınlatmaya bin yıl önce insanlar odun ve reçine parçalarını kullanarak meşale yapmışlar. Sponsorlu Bağlantılar Kandil5000 yıl önce Sümerler yağ lambaları ve kandilleri evlerin aydınlatılmasında yılında Thomas Edison ampulu icat etti. Bu ampul uzun ömürlü yılında ampul içindeki ince tel tungsten maddesinden Lamba1927 yılında ampullerden daha uzun ömürlü ve daha verimli olan floresan lamba icat gaz , elektrik enerjisinin etkisiyle ışık Lamba1980 yılında ampulden daha parlak olan ve daha fazla ışık yayan halojen lambalar büyük alanların aydınlatılmasında kullanılmaktadır. Sponsorlu Bağlantılar Ampul Floresan*Çok enerji harcar. *Az enerji harcar.*Isı yayar. * Isı yaymaz.*Ekonomik değildir. *Ekonomiktir.*Kullanım süresi kısadır. *Uzun ömürlüdür.*Pille de çalışır. *Şarzlı olanları da vardır. Işık, fotografın oluşması için en önemli ögedir. Işık olmadığında görüntü kaydedemeyiz. Ancak sadece ışığın var olması da etkili bir fotograf çekilebileceğinin işareti değildir. Işığın estetik kullanımı her fotograf konusunda olduğu gibi insan ve portre fotograflarında da çok önemlidir. Bu nedenle bu bölümde ışığın pek çok özelliğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. İlk olarak üzerinde durmamız gereken başlık, ışık kaynakları ve ışık kaynağının fotografa etkisi. Işık kaynakları doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal ışık kaynaklarının başında yıldızlar gelir ve bizi esas ilgilendiren güneştir. Güneş ışığını yansıtan gök cisimlerinin en çok bilineni aydır. Doğal ışık kaynakları arasında ışık veren canlıları da sayabiliriz. Fotograf açısından çok önemli olan gün ışığını geniş bir şekilde incelememiz gerekiyor. Çünkü çekeceğimiz ve çekilen fotografların çok büyük bir bölümü bu kaynaktan gelen ışınlarla oluşturulmuştur. Bu nedenle ilerleyen bölümlerde gün ışığının geliş açısına ve günün farklı saatlerindeki rengine göre fotografın nasıl değiştiğini açıklayacağız. Suni ışık kaynakları ise insan zekası ve eli ile yapılmış ve ışık enerjisi sağlayan kaynaklardır. Mum ışığından, gaz lambasına, elektrik ampulünden, flaş ampulüne gibi gelişmiş kaynaklara kadar geniş bir yelpaze içerir. Mum ve gaz lambasının ışık kaynakları arasında sayılmasının sebebi, mumun, ışık ölçümü ve tanımlarında kullanılan temel birimlerden biri olması ve birçok fotograf tarihi ile ilgili kaynaklarda gaz lambası ile çalışan dia projeksiyon ve film gösterme makinelerine rastlanmasıdır. Üzerinde durulması gereken ve fotografta en çok kullanılan kaynaklar ise elektrik ampulleri ve flaş ampulleridir. Işığın renk, parlaklık, kontrast ve yön olmak üzere 4 özelliği vardır. Tüm fotograf konularının çekiminde önemli olan bu özellikleri sırasıyla inceleyelim. 1 Renk Isısı – Kelvin – White Balance WB Renk ısısı sadece ışığın renginin ölçüsüdür. Işığın renk ısı derecesi birimi Kelvin’dir. Kelvin skalasının başlangıç noktası mutlak “0” yani 273°C’dir. Işığın rengi kırmızıya gittikçe Kelvin derecesi düşer ışığın rengi maviye doğru gittikçe artar. 1000 dereceye kadar ısıtılmış bir demir parçasının yaydığı kırmızımsı ışık için 1273 K derecesi tanımlaması yapılır. Demir parçası daha fazla ısıtıldığında kütlenin ışınımı sarıya döner ve ısı arttıkça beyaz , son olarak da mavi rengi alır. Renk ısısı beyaz diye adlandırılan öğlen güneşi ışığı 5500 K derecesinde bir renk sıcaklığına karşılık gelir. Bu derecenin altındaki sıcaklıklar kırmızımsı ya da sarımsı bir renk yansıtırken daha üzerindeki sıcaklıklar mavi ve mora çalan tonlardadır. Sabah 3200 K Öğle 5500 K Öğle Sonrası 4700 K Akşam 3200 K Bulutlu gökyüzü koşulları, koyu gölgeler ve alaca karanlık, mavimsi tonlar yansıtır ve öğle güneşi ışığından daha yüksek olmak üzere, yaklaşık 6000 K ile 12000 K arasında renk sıcaklığı değerlerine sahiptir. White Balance – Beyaz Ayarı Dijital fotograf makinelerinin hayatımıza girmesi ile birlikte farklı ışık kaynakları ile çekim yaparken fotograf üzerinde kontrol etmemiz gereken bir değişkene daha sahip olduk White Balance beyaz ayarı. Analog makinelerle çekim yaparken kullandığımız filmler genelde DAYLIGHT gün ışığı duyarlılığında filmlerdi ve eğer istersek çekim yaptığımız ışık kaynağına göre RENK DÜZELTME FİLTRELERİ ile farklı ışık kaynaklarının ortaya çıkardığı renkleri düzletebiliyorduk floresan için FL – D ya da FL – W, tungsten için 80A ya da 80B filtreler gibi. fiimdi ise dijital makinemizin MENÜ bölümünde yer alan WB seçeneği ile ışık kaynağına göre çekim anında müdahale etme imkanımız bulunuyor. Ortalama yetenekteki bir dijital makinede WB seçenekleri içerisinde AUTO, DIRECT SUNLIGHT, TUNGSTEN INCANDESCENT, FLORESAN, BULUT, GÖLGE vb. seçenekler yer alır. Çekim yaptığımız ışık kaynağına göre renk düzeltmelerini bu menüyü kullanarak gerçekleştirebiliriz. Sadece ifade, tavır, bakış, gülüş vb. konuları içeren portre çekimleri yapıyorsak ten renginin doğru çıkması önemli ve gereklidir. Bu nedenle WB menüsünde kullanılan ışık kaynağı seçilmeli ve renk düzeltmesi yapılmalıdır. Bu sayede gerçek ten rengini elde edebilmek mümkün olacaktır. Unutmamak gerekir ki fotografta atmosferi sağlayan en önemli öge renktir. Bu nedenle kullanılan ışık kaynağı çektiğimiz insan ve portre fotografının atmosferini güçlendiriyorsa renk düzeltmesi yapmak önerilmez. Bu sayede ışık kaynağının rengi fotografın genelini ve elbette fotografın ana karakteri, başrolü olan insanı da etkileyecek ve daha güçlü bir anlam sağlayacaktır. Bu amaçla WB menüsünde DIRECT SUNLIGHT ya da DAYLIGHT seçeneğini kullanmalı ve farklı ışık kaynağının renk etkisini fotografımızda değerlendirmeliyiz. Gün Işığında Renk Açık bir gökyüzünde öğle vakti güneş tam tepedeyken doğrudan gelen ve yumuşak olmayan ışık gerçek beyaz ışık olarak kabul edilir. Tüm diğer aydınlatma türleri bu ışıkla karşılaştırılır. Bulutlarla kaplı bir gökyüzünden öğlen vakti yayılan güneş ışığı gerçek beyaz renk olarak kabul edilmez. Bu ışığın hafif mavimsi bir rengi vardır. Ay ışığı hafiften maviye yönelen ışığa bir başka örnektir. Atmosfer ışığın daha uzun dalga boylarını – kırmızıları ve sarıları – emer ve mavi ışığın daha kısa dalga boylarının geçişine izin verir. Güneş gökyüzünde en yüksek noktaya ulaşmadan önce ışığın rengi gerçek beyaz ışığa göre daha sarımsıdır. Gün doğumunda ışığın altın sarısı tonları gözümüzü daha çok etkiler. Güneş ufka ne kadar yakınsa ışığı o kadar sarıdır. Gün boyunca doğal ışık değişime uğradıkça konuların renkleri de değişir. Parlak güneş ışığı canlı, pırıltılı ve doğru renkleri gösterir. Tüm konular doğru bir renk dengesi içinde karşımıza çıkar. Pus, duman ve sis koşullarında renkler yaygın gelen ışık dolayısıyla daha solgun ve yumuşak görünür. Sabahın ilk ışıkları Gün ışığının ilk birkaç saati boyunca güneş ışınları dünyaya eğimli olarak gelir. Bu yüzden ışınlar bulunduğumuz yere ulaşıncaya kadar kalın bir atmosfer tabakasını geçmek zorunda kalır. Atmosferin süzücü etkisi nedeniyle en kolay dağılan ve süzülen renk, dalga boyu kısa olan mavi renktir. Bu nedenle güneş doğarken etrafa yumuşak tonlarda pembemsi – kızıl bir aydınlık yayılır. Bu yumuşak ışık koşulu insan ve portre fotografları çekmek için en uygun koşullardan birini sağlar. Ten rengi daha canlıdır ve hatlar daha yumuşaktır. Fotografta oluşan gölgeler derinlik duygusunun daha güçlü olmasını sağlar, fotografı iki boyutlu yapısından kurtarır. Öğle Işığı Gün doğumundan birkaç saat sonra güneş yükselir ve ışınlar tepeden ve doğrudan gelmeye başlar. Mavi dalga boyunu dağıtan atmosfer kalınlığı azaldığından baskın renk mavi olmuştur. Kontrastlar daha sert ve keskindir. Gölgelerin boyu çok kısalmış ve tonları yoğunlaşmıştır. Tüm fotograf konularında olduğu gibi insan ve portre fotograflarında da öğlen ışığı en az önerilen çalışma koşuludur. Sert gölgeler fotograflarda bölünmüşlük duygusu yaratır. Işığı direkt alan bölgeler detay kayıpları olacak kadar fazla aydınlanırken, gölge alanlardaki koyuluklar yine detayları yok edecektir. Yüksek kontrast nedeniyle sadece aydınlık ve karanlık bölgeler görünür olacaktır. Özellikle yakın plan yapılan portre çekimlerinde göz çukurlarında, burun ve çene altında oluşacak gölgeler anlatımı olumsuz etkileyecektir. Yansıtıcı ve dolgu flaş kullanımı ile bu gölgelerin kontrol edilmesi gerekecektir. Akşamüstü Akşamüstü gün batımın az öncesinde güneş bir kez daha sarı – turuncu – pembemsi bir ışık verir. Işık yumuşamaya başlar, renkler canlanır, gölgelerin uzaması fotografta doku, detay ve derinliği ortaya çıkarır. İnsan ve portre fotograflarında yüz hatlarının belirginleşmesine, ten renginin olduğundan daha canlı tonlarda çıkmasına neden olur. Birçok fotograf konusunda olduğu gibi en çok tavsiye edilen ışık koşuludur. Yapay Işık Kaynaklarında Renk ve Renk Isıları Floresan Işığı Bir objenin ısınarak ışık yayması prensibinden farklı olarak gazlı bir sistemle çalışan floresanlar sarı ve yeşil olmak üzere iki farklı renge neden olurlar. Genel olarak etkili bir fotograf çalışması için önerilmeyen bir ışık koşuludur. İnsan ve portre çekimlerinde ancak mekanın gerektirdiği durumlarda kullanılabilir. Özellikle ana ışık kaynağı olarak floresan kullanılması yüz hatlarını solgunlaştıracak, ortaya çıkan yeşil renk depresif insan görüntüleri elde edilmesine neden olacaktır. Eğer niyet bu tarz fotograflar elde etmek ise gerçekten floresan doğru bir aydınlatma aracı olabilir. Bunun dışında tavsiye edilmez. Tungsten Işık Ev Ampulü Tungsten ampulden yayılan ışık 3200 Kelvin’e karşılık gelir. Tungsten ışığında renkler sarı – turuncu çıkacaktır. Tüm fotografı kaplayacak olan bu sarı – turuncu renk hakimiyeti de ancak mekanın gerektirdiği koşullarda kullanılır. İnsan – mekan ve insan – çevre konulu fotografları çalışırken bu ışık kaynağı ile aydınlatılmış bir ortamda bulunan insanı anlatan fotograflar için tungsten ışık önerilebilir. Fotografın atmosferini kuracak olan renk tonları bu tarz bir fotografta işimize yarayacaktır. Ancak sarı – turuncu renk tonlarının ten rengini de etkileyeceğini ve doğru bir ten rengi göremeyeceğimizi de baştan kabul etmek gerekir. Mum Işığı 1600-1900 Kelvin derecesinde renk ısısına sahiptir. Kırmızı renge karşılık gelir. Tüm fotografın bu renkten etkileneceğini kabul etmek gerekir. Bu nedenle ten rengi de kırmızı tonlara yaklaşacaktır. Mum ışığı genelde fotografçının kontrol edebileceği bir ışık kaynağı olacağı için ışığın yönünün doğru ayarlanması ile ilginç sonuçlar sağlayabilir. Işığın yönünün kontrol edilmesi, aynı zamanda gölgelerin de kontrol edileceği anlamına gelir. Bu nedenle yüz üzerinde oluşacak gölgelerin fotografçı tarafından dikkatle takip edilmesi ve anlatımı etkilemeyecek şekilde düzeltilmesi gerekir. Elektronik Flaş 6000 Kelvin derecesinde ölçülürler. Mavi renge karşılık gelir. Ancak anı fotograflarında, kadrajımızda olan kişilerin düz bir ışık ile aydınlatılması gerektiğinde kullanılır. Bunun dışında flaşın ana ışık kaynağı olarak kullanılması önerilemez, çünkü flaş ilk metrelere güçlü bir ışık verirken hemen arka plana sert gölgelerin düşmesine neden olur. Ayrıca flaş tek bir yönden ışık verir, gün ışığı gibi her yönden gelmez. Bu nedenle de aydınlatması çok uygun değildir. Son yıllarda kullanımı yaygınlaşan TTL Through The Lens flaşlar, eğilir bükülür, döndürülür başlıkları sayesinde flaş ışığının farklı açılardan kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca konuya olan uzaklığa ve kullanılan diyafram değerine göre flaş gücü de ayarlanabildiği için flaşın daha etkili kullanımı söz konusu olmuştur. Soğuk ışık kaynağı nasıl elde edilir? Ateş böceğinde ateşten veya ısıdan kaynaklanan bir ışık enerjisi yoktur, biyolojik ortamda ışık tamamen kimyasal bir işlem sonucu üretilmektedir. Bu ışık üretim biçimine bilim insanları “soğuk ışık kaynağı” olarak adlandırıyorlar. Sıcak ve soğuk ışık kaynağı ne demektir? Sıcak ışık kaynakları ısı yoluyla ışık yayan kaynaklardır. Güneş, mum alevi, ampul, kızgın metaller sıcak ışık kaynaklarıdır. Soğuk ışık kaynakları elektrik ve manyetik etkilerle ışık yayan kaynaklardır. Flüoresan lamba, ateş böceği soğuk ışık kaynaklarıdır. Soğuk ışık ne demek? Geceleri yaydıkları ışık özellikle onları diğer canlılardan çok farklı kılmaktadır. Çünkü bu özellik bu canlılara has bir özelliktir. Ateş böceğinin yaydığı ışığın en önemli özelliği ateşle ve sıcaklıkla ilgisinin olmamasıdır. Ateş böceklerinin yaydıkları ışığa soğuk ışık denilmektedir. Endovizyon görüntüleme sistemi nedir? Bu cihazlardan biri olan otoskop, Kulak-Burun-BoğazKBB el aletlerinden biridir. Otoskop cihazı, bir ışık kaynağı ve özel bir büyütme merceği kullanarak kulak içyapısının muayenesini sağlar. Çevresine ışık saçan varlıklara ne denir? Etrafına ışık yayarak, çevresini aydınlatan varlıklara ışık kaynakları denir. Güneş, yıldızlar, ampul, mum, trafik ışıkları, el feneri ve ateş böcekleri birer ışık kaynaklarıdır. … Bunlar; Ampul, mum, trafik ışıkları, el feneri yapay ışık kaynaklarına örnektir. Elektrik bulunmadan önce kullanılan ışık kaynakları nelerdir? Geçmişten Günümüze Aydınlatma Araçları Ateş Ateşin ne zaman bulunduğu tam olarak bilinmese de güneş ve yıldızdan sonra ilk aydınlatma aracımız ateştir. … Meşale. … Yağ lambası … Mum. … Gaz lambası … Ampul. … Floresan lamba. … Led lamba. 30 Eki 2019 Soğuk ışık ne işe yarar? Soğuk ışık ile leke tedavisinde lekeli cilt hedef alınarak çevre dokuya hasar vermeden etkili bir tedavi sunar. Özellikle çil efelid, yaşlılık lekesi, güneş lekelerinde 2-3 seans bile yeterli olmaktadır. Işık kaynakları nedir fizik? Kendiliğinden ışık yayarak görülebilen cisimlere ise ışık kaynağı adı verilir. Işık, yaygın kullanımıyla görünür ışığı ifade etmektedir. İnsan gözü tarafından algılanabilen yani insanlar tarafından görülebilen elektromanyetik dalgalara görünür ışık denir. Görünür ışığın dalga boyu 380 nm ile 760 nm arasındadır. Soğuk ışık nerede kullanılır? Soğuk Işık teknolojisi ise bu tedavilerden sonra cilde uygulanarak o bölgede ki iyileşme sürecini içeriden dışarıya doğru yapılanmasını sağlar. Bu sayede tedavi sürecinde olan leke akne ve damarlarda kabuklanma olmaz. İçeriden dışarıya doğru iyileşen cilt ise daha canlı ve sağlıklı bir alt yapıya sahip olur. Endovizyon sistemi ne işe yarar? Sağlık alanında önemli bir eksikliği gideren bu cihaz ile burun içi, geniz, yutak ve gırtlak hastalıklarında tanı rahatlıkla konulabilmektedir. Bu kurulan sistem sayesinde hastaların muayene sırasında tanı konma işlemi hızlanmakta ve daha konforlu bir muayene imkânı sağlanmaktadır. Endovizyon nedir kısaca? kulak, burun, boğaz hastalıklarının teşhisinde kullanılan bir cihaz. Işık ne demek? Işık, bir ışımanın ışık kaynağından çıktıktan sonra nesnelere çarparak veya direkt olarak yansıması sonucu canlıların görmesini sağlayan olgudur. Kendiliğinden ışık yayarak görülebilen cisimlere ise ışık kaynağı adı verilir. Işık, yaygın kullanımıyla görünür ışığı ifade etmektedir. Işık nedir nasıl yayılır 3 sınıf? Işığın ilerlemesi için ortama ihtiyaç yoktur Işık homojen saydam ortam içerisinde sabit hızla yayılır ve ışık hızı ortama göre değişir. Işığın boşlukta yayılma hızı yaklaşık olarak saniyede üç yüz bin kilometredir c = mis Işık ışınlarının bir yılda gittikleri 946 1012 km uzaklığa bir ışık yılı denir. Aydınlatma kaynakları nelerdir? Güneş, yıldızlar ve ateş böceği doğal ışık kaynaklarına örnek olarak gösterilebilir. Yapay ışık Yapay ışık kaynakları ise insanlar tarafından ışığı elde etmek için geliştirilmiş aydınlatma çözümleridir. Kibritler, mumlar, ampuller, sokak lambaları yapay ışık kaynaklarına örnek olarak gösterilebilir. Ampulden önce ne vardı? 4500 yıllarında topraktan yapılma ve içinde hayvansal yağ yakılabilen kandiller icat edildi. Kandilleri 3000 yıllarında keşfedilen mum takip ediyor. Mumlarla beraber meşaleler de kullanılmaya başlanmıştı.

ampulden önce kullanılan ışık kaynakları