Buliste, 300 milyon doların üzerinde piyasa değeri olan saf ilaç veya hidroponik firmaları hariç olmak üzere en iyi esrar üretimi, satışı veya geliştirme şirketi hisselerini içerir. Ama unutmayın, bir ticareti başlatmadan önce her zaman kendi araştırmanızı yapın ve lütfen, lütfen, lütfen pozisyonunuzu açmadan önce
Doktor değilim. Yüzeysel de olsa bir şeyler bilinsin, fikir sahibi olunsun istiyorum. Kendi yaşadığım süreci anlatıyorum. Söylediklerim kimseye tavsiye niteliğinde değildir. Hiçbir takviyeyi kafanıza göre kullanmayınız. Detaylı tetkik, araştırma ve bilgi için mutlaka doktorunuza başvurunuz. NASIL PAROSMİ OLDUM?
Nekadar hayatta hiç bir şeyi takmıyorum desem yalan olur.Öyle görünmek isteriz ve bazende bunu başarabiliriz ama bazen sevdiğimiz güvendiğimiz insanlardan darbe yediğimiz zaman o ördüğümüz duvarlarımız yıkılır.Ben ne yaparim ?Baktımki dünyam yıkılıyor açarım Bob Marleyin şarkısını ve uzanırım yatağıma ve gülümserim.Bob Marleyin söylediği ve hayat
İnsanlaraonları iyileştirebileceğimizi ya da bir dokunuşla onlar için her şeyi değiştirebileceğimizi vadetmiyoruz. Dışarıdan onlara enerji akıtmıyoruz, yüklemiyoruz, indirmiyoruz, giydirmiyoruz. Basit, uygulanabilir, etkili ve pragmatik araçlarla insanları bildiklerini bilmeleri için güçlendiriyoruz! Ve bunun neticesinde
Bilgelik Önemsiz Şeyleri Kafaya Takmamaktır. 3 dakika. Size yakın olan kişilerin neden olduğu acıları kafaya takmamak bazen zor olabilir. Ancak kendi iyiliğimiz için bunu başarmayı öğrenmeliyiz. Winston Churchill’in söylediği bir söze göre arkasından havlayan her köpeğe taş atmak için uğraşan kişi amaçlarına asla
cash. Bazı davranışlar insanı insandan uzaklaştırır. Bu davranışlar karşıdaki kişi tarafından hoş karşılanmaz. Bu davranışı sergileyen kişiler sevilmez ve sürekli kaçılan kişi olur. 1000 Little Things Happy Successful People Do Mutlu, Başarılı İnsanların Farklı Yaptıkları 1000 Şey adlı kitabın yazarları Marc ve Angel Chernoff, hastalarıyla yaşadıkları onlarca yıllık deneyimden yola çıkarak etrafımızdaki insanların bizden uzaklaşmalarına neden olan davranışları incelemiş. İlişkilerimizi baltalayan, kişisel gelişimimizi olumsuz yönde etkileyen bu davranışlardan en çarpıcı 12 tanesini sizler için özetledik. İşte naçizane önerilerimiz. KISKANÇLIĞIN SİZİ YİYİP BİTİRMESİNE İZİN VERMEYİN İnsan bazen kendini başkasının sahip olduğu her şeyi kıskanırken bulabiliyor; onun eşyasını, onun işini, onun mutluluğunu… Oysa kıskanmak çorak iç dünyasına sahip olanlara özgüdür, kendi artılarınızdan çok başkasınınkilerin hesabını tutmaktır. Yani önce kendi deneyimlerimizi, diğerlerinin deneyimleriyle kıyaslamayı bi’ bırakalım. Sizin deneyiminiz, SİZİN deneyiminiz; rekabet konusuna dönüştürülecek bir şey değil. Aslında sadece ve sadece tek bir kişiyle rekabet halindeyiz, kendimizle. Ayrıca şunu da hatırlamak gerek eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan iyidir. HER ŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMAYIN Etrafınızda olan biten her şey neden hep sizinle ilgili olsun? İşte acı bir gerçek insanlar her ne söylüyor ya da yapıyorlarsa, aslında bu çok büyük çoğunlukla kendileriyle ilgili. Herkes kendi dünyasının merkezinde. Size verdikleri tepkiler de tamamen kendi bakış açıları, deneyimleri, aldıkları yaralar doğrultusunda ve onlar da tıpkı sizin gibi her şeyin kendi etraflarında döndüğünü sanıyor. Burada tabii ki insanları tamamen göz ardı etmeniz gerektiğini söylemiyoruz. Ama herkesin en çok kendiyle ilgilendiği ve karşısındaki üzerine tefekküre dalmadığını net şekilde görebildiğimiz bir dünyada neden herkesi bu kadar takalım? Dikkat edin, pek çok hayal kırıklığı ve üzüntü her şeyi kişisel algılamamızdan kaynaklanıyor. Hadi bugün bir değişiklik yapıp insanların hakkımızda ne düşündüklerini daha az dert edelim. MAĞDURMUŞSUNUZ GİBİ DAVRANMAKTAN VAZGEÇİN Kötü geçen bir günün sonunda şikâyet etmek stres atmanızı sağlıyor olabilir, ama sürekli söylenmekle mağdur edebiyatı arasındaki mesafe sadece bir adım. Mağdur olduğunuza, mücadele edecek ve hayatınızın kontrolünü ele geçirecek gücünüzün olmadığına inanmak, o kötü ruh halinde sıkışıp kalmanıza neden olur. Evet biliyoruz, kötü alışkanlardan hemen vazgeçmek zor. O zaman kendimize “mağduriyet saatleri” yaratalım, saklandığımız yorgan altında bir saat mağduriyetimizi yaşayalım. Bu ruh halinden çıkmayı bir süre sonra kendi kendinize isteyeceksiniz. Sürekli şikâyet etmeyi ve kendinizi kurban olarak görmeyi bıraktığınızda, sandığınızdan daha güçlü olduğunuzu göreceksiniz. ACILARIN ÇETELESİNİ TUTMAYIN En kazık sınavlardan biri boş verebilmek. Ama nasıl tutunmanın mücadelesini veriyorsak, bir şeylere boşverebilmek için de mücadele etmek zorundayız. Çoğunlukla da kabahatin, öfkenin, sevginin ve kaybın peşini bırakmak için. Boş vermek, kafaya takmamak önümüzü görebilmemiz ve devam edebilmemiz için en sağlıklı yol gibi. Bir zamanlar sizin için çok şey ifade etmiş şeylerden duygusal olarak kopmadan, geçmişten ve size verdiği acıdan kurtulamazsınız. NEGATİF OLMAYIN “İyimserlik her zaman salaklık, kötümserlik de her zaman derinlik anlamına gelmez.” Bir insan düşünün, sürekli olumsuz. Habire olmuş ve olması muhtemel kötü şeylerden bahsediyor. O, zalım dünya’ ve kaderin sillesi sohbetin ana ekseni. İşte o insan olmayın! Size el ele tutuşup polyannacılık oynayalım demiyoruz, ama belki de her şey öyle olması gerektiği için öyle olmuştur? Belki de birazcık nefes alabilmemiz için her şeyin biraz daha olumlu gözüktüğü bir yere geçip oradan tekrar olanlara bakmamız gerekiyordur? Karamsarlık başka şey, mütemadiyen aynı olumsuz ruh halinde tıkılı kalmak başka şey. Zaten her şeyin kâbus gibi, herkesin size karşı olduğu cehennemvari bir dünyada sonsuza kadar yaşayamazsınız, çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor. Neyse ki. DUYGULARINIZI KONTROL ETMEYİ ÖĞRENİN Karşınızdaki insan hoşunuza gitmeyecek bir şey söylediğinde hemen gözyaşlarına mı boğuluyorsunuz? Beklemediğiniz olumsuz bir gelişme dünyayı başınıza mı yıkıyor? Kötü bir espri, özenilmeden yapılmış bir iş, otobüste o kadar boş yer varken yanınıza oturup kolunu bacağını sizinkine yapıştıran teyze, hiç anlamadığı konular hakkında atıp tutan arkadaşınız sizde ortamı çığlık çığlığa terk etme isteği mi uyandırıyor? Evet, müşterisi olduğunuz banka, kendi hatasından dolayı 45 dakika kadar sizi telefonda o korkunç müziği dinletmek zorunda bıraktığında sinir krizi geçirmemenizi istemek haksızlık gibi duruyor. Hatta üstüne düşündükçe insanların sık sık öfke patlaması yaşamalarını doğal karşılamaya başlıyorsunuz belki de. Ama unutmayın ki duygularınızı kontrol edememenin hem size hem başkalarına zararı var. Öfkenizi içinizde tutamıyorsanız, dışarıdan yardım almayı deneyebilirsiniz; başka bir perspektif çoğunlukla işe yarar. BİLMEDEN ETMEDEN İNSANLARI YARGILAMAYIN İnsanlar genelde size göstermek istediklerini gösterirler. Yani birinin size durduk yere laf sokmasının belki de sizinle değil, tamamen onun kendi içinde yaşadığı üzüntü ve stresle ilgisi vardır. Bir düşünün çok samimi olmadığınız, ama bir şekilde aynı ortamda bulunmak zorunda olduğunuz o kişi, aslında kendiyle ilgili çözemediği bir sorunu olduğu için hıncını sizden çıkarmaya çalışıyor olabilir mi? Belki derdi o kadar büyük ki artık içinden taşıyor, hatta ucu size dokunuyor. Olamaz mı? Bizce olabilir. Bir dahaki sefere size uyuzluk eden şahsa misilleme yapmak yerine yardımcı olmaya çalışın, bakalım ne tepki verecek? ACIMASIZLIK ETMEYİN Etrafınızdakileri sizden uzaklaştıran davranışların en önemlilerinden biri acımasızlık ya da empati yoksunluğu. Buna özellikle, herkesin anonimlik maskesi ardına saklanıp sırf eğlencesine birilerini linç ettiği sosyal medyada bol bol rastlıyoruz. Sebebi her ne olursa olsun başkalarını incitme, sırtından bıçaklama, onlara karşı acımasız davranma insanı içten içe zehirleyen hareketlerdir. Diyeceksiniz ki, “ama o da belli bi’ kişiye/sınıfa/ideolojiye saldırdı!” Size ne? Bırakın ne derse desin. Onu incitmenizin ne size ne de ona faydası dokunacak. Kimseye zarar vermeye niyetli değilseniz bile kalbinizde biraz merhamete yer olsun. Ama Perihan Mağden sendromuna yakalanmamak için ölçüyü tutturmaya özen göstermek lâzım. YALAN SÖYLEMEYİN10 Buna goygoy yapmak da dâhil; son zamanlarda goygoy yapmaya kibarca “politik davranmak” da deniyor, o yüzden hatırlatalım istedik. Herkes öyle yapıyor olabilir, olsun. Birinin de yanlış yerde doğru olması lazım. Başarı merdivenlerini yalan ve karşınızdakine yaranarak daha hızlı çıkabilirsiniz, ama bu kimsenin aptal olduğu anlamına gelmez. Tıpkı sizin yalan söylemeyi seçmeniz gibi, belki de insanlar size güvenmeyi seçmişlerdir. Ya da belki onlar da bulundukları konuma yalan söyleyerek geldikleri için, yalan söylediğinizi görmezden gelmek istiyorlardır. Size güvenenleri hayal kırıklığına uğratmayı mı ya da bu tür bir samimiyetsizliğin bir parçası olmayı mı tercih ediyorsunuz? Yapmayın, etmeyin. KENDİNİZİ SAKLAMAYIN11 Gerçekte nasıl biri olduğunuzu herkesten saklarsanız, insanlar sizinle iletişim kuramaz ve daha da kötüsü sizi yanlış tanıyabilirler. Farklılarınızı göstermekten kaçınmayın. Kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissederseniz, yüzecek başka bir nehir bulursunuz. Tarkan’ın da dediği gibi “Başkası olma, kendin ol. Böyle çok daha güzelsin.” İNSANLARIN SİZİ ONAYLAMASINI BEKLEMEYİN Hepimize denk gelmiştir örneğin güzel bir kız arkadaşınız -gerçekte güzel olduğunu bildiği halde- sürekli size çirkin olduğunu söyler, çünkü sizden beklediği ona aksini söylemenizdir. Arkadaşınız bunu onaylanmak için yaptığının farkında olmayabilir. Ama etrafındaki pek çok kişiye baygınlık geçirtiyor, kendisine nazikçe iletebilirsiniz. Çevrenizdeki insanların sizi onaylamaları, beğenmeleri için daimi bir çaba sarf etmek çok yıpratıcı. Zaten bu kadar kişi sizi sevecek, siz bu kadar insanla arkadaş olacaksınız da ne olacak? Düşününce bile yorulduk. Hayatımıza, mutluluğa daha geniş bir çerçeveden bakalım. MÜKEMMELLİYETÇİ OLMAYIN Bazen bazı insanlar mükemmeliyetçi oluşlarından şikâyet ederler, ama içten içe bu niteliklerinden de hoşnutturlar. Şimdi onlara kötü bir haberimiz var mükemmeliyetçi olmak çok havalı, takdir edilesi, ne bilelim böyle üstün zekâya işaret eden bir özellik gibi duruyor olabilir, ama gerçekte çok çok rahatsız edici bir huy. Muhtemelen arkadaşlarınız sizin bu özelliğinizden şikâyetçi oluş biçiminizdeki samimiyetsizliğin aksine büyük bir samimiyetle bundan rahatsız oluyorlar. Ayrıca insan varoluşunun kusurluluğunu düşününce manasız da. Hoşnut olmadığımız evimiz ya da sorunlar; yaşadığımız ilişkimiz; çaba ve zamanla daha iyi hale gelebilir, ama hiçbirimiz hiçbir zaman mükemmel olamayız. MİLLİYET Yayınlanma Tarihi 09 Şubat 2020 Pazar, 1845 Güncelleme Tarihi 30 Aralık 2014 Salı, 1236
O tıp dünyasının aykırı adamı. Tıp literatürünün kabul ettiği birçok şeye karşı çıkıyor; bilimsel çalışmalarla iddialarını destekliyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet RasimKüçükusta’yla aşılardan tutun gripten korunmaya, gündemde olan veganlık konusundan hastanelerin hastaya yaklaşımına kadar her şeyi konuştuk. Küçükusta diyor ki “Kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Hasta olmamayı öğrenmemiz gerek”.-“Bilime güvenmeyin” manasına gelebilecek şeyler diyorsunuz. Bilime, doktorlara güvenemeyeceksek neye, kime güveneceğiz?Bilim deyince iki farklı türü var, biri gerçek bilim diğeri ise endüstri denetimi altında olan, ticari amaçlarla yapılan bilim ki, işte buna sadece ben değil, kimsenin hemen güvenmemesi gerekir. Tıp benim nazarımda bir bilim olmaktan ziyade bir sanattır, tıbbın malzemesi de insandır. İnsan makine değildir, ruhu vardır ve insanlar rakamlarla tanımlanamaz, rakamlara sığmaz. Oysa modern tıp insanı değil, onun laboratuvar sonuçlarını değerlendirir. İnsanlar üzerinde yapılan tıbbi araştırmaların sonuçlarını hemen doğru kabul etmemek gerekir. Ben tıbbi bir uygulamayı önce akıl ve mantığa, sonra bilimin ve tıbbın temel kurallarına, sonra gözlem ve tecrübeme ve en sonunda da kanıta dayalı tıbba göre değerlendiririm. Modern tıp ise adeta sadece kanıta ve kılavuzlara dayalı tıptır. Gel gelelim her tıbbi olaya kanıt bulunamaz; kanıtlar kesin değildir, değişebilir; kanıtların kuvvetliden zayıfa çeşitli kademeleri vardır. Kanıta dayalı tıbba göre bugün doğru olan bir uygulama yarın zararlı ilan edilebilir. Kılavuzlara da aynı şekilde asla güvenilmez çünkü bunların tamamı endüstri ile menfaat münasebetleri olan uzmanlar tarafından yazılmıştır.“Aşı karşıtlığı 100 yıldır var”-Dünyada ve Türkiye’de aşı karşıtlığı başladı. Bazı doktorlar çocuklarınıza aşı yaptırmayın diyor. Bazı anne babalar da aşıyı reddediyor? Siz de pek aşı destekçisi değilsiniz. Bu durum ilerleyen zamanları düşündüğümüzde toplum sağlığını etkilemez mi?Bir kere aşı karşıtlığı kavramı yeni değil, ilk aşılar çıktığından beri yani yüz seneden beri var ama ben Türkiye’ de ABD seviyesinde bir aşı karşıtlığı olduğu kanaatinde değilim. Aşı karşıtı tabiri sadece dini inanışları sebebiyle hiçbir aşıyı yaptırmayanlar için kullanılabilir ama bizde de tüm dünyada da aşılar hakkında en küçük bir menfi söz söyleyene “Aşı karşıtı” diye bilinçli bir saldırı var. "Dikkat, bu domateste tarım ilacı var, sağlığınız için risk yaratabilir" sözünden toptan bir meyve karşıtlığı çıkarmak nasıl yanlışsa, aşıların bilimsel araştırmaları kaynak göstererek risklerini dile getiren sözlerden "Aşı karşıtlığı" icat etmek de o kadar yanlış, yakışıksız ve maksatlıdır. Kimsenin hiç itiraz etmediği aşıları örnek göstermek ve tüm aşıları aynı kaba koymak kurnaz tüccarların işidir. Ne demek aşılar, hangi aşı, kızamık mı, kızamıkçık mı, çiçek mi, suçiçeği mi, verem mi, kuduz mu, tetanos mu, rota mı, zatürre mi, HPV mi, HIV mı, difteri mi, çocuk felci mi, boğmaca mı, hangisi? Onlarca aşı var ve yakın gelecekte bunların sayısı 100’e çıkacak. Nitekim bugün dünyanın en büyük aşı şirketlerinden birinin GSK Türkiye temsilcisi halen portföylerinde 41 aşı olduğunu ve 14 yeni aşı üzerinde çalıştıklarını söyledi. Aşıları kategorik olarak desteklemeyi de karşı çıkmayı da aynı şekilde doğru bulmuyorum Her aşı, ticari bir ürün oldukları hakikati unutulmadan ayrı ayrı değerlendirilmeli ve Sizin karşı olduğunuz aşılar hangileri? Yeni doğan bebeklere yapılan aşılara da karşı mısınız?İlaçlara da aşılara da karşı değilim. Aşılar tartışılamaz sözüne, aşı karşıtı ifadesinin maksatlı olarak anlamından saptırılmasına, her çıkan yeni aşının mutlaka yapılması gereken, tartışılmaz aşılar olarak sunulmasına karşıyım. Aşıların sıradan bir ticari ürün gibi reklâmlarının yapılmasına, hiç yan etkileri yok ve yüzde 100 de etkiliymiş gibi tanıtılmalarına karşıyım. 2 yaşından küçük çocukların çok sayıda ve sistematik olarak aşılanması, bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş olan çocuklara yapılan aşıların her geçen sene artması bana doğru gelmiyor. Ben aşılarla ilgili olarak halktan saklanan ve maalesef doktorların da bilmedikleri gerçekleri bilimsel delilleriyle beraber anlatıyor ve yazıyorum. Bana göre mesela grip, suçiçeği, pnömokok, hepatit A, hemofilus B aşıları gerekli aşılar değil. Çocukların bağışıklık sistemleri bu masum enfeksiyonlar sayesinde güçleniyor, çocukluk çağı enfeksiyonlarını özellikle de erken yaşta geçiren çocuklarda ileride kanser ve birçok kronik hastalığın daha az görüldüğünü gösteren birçok çalışma var. Karma aşılar yerine tekli’ aşıların tercih edilmesinin de daha doğru olacağı kanaatindeyim.“Dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir”- "Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler" diyorsunuz. Neden böyle bir şey söylüyorsunuz? Hasta olan insan nereye gitsin?Çünkü teknoloji çok ilerledi, bugün sapasağlam bir insan bir check-up’tan, taramadan geçirilse mutlaka birkaç hastalık bulunur. Birçok sağlıklı insanın böbreğinde kist, karaciğerinde hemanjiom, akciğer ve tiroitlerinde nodül çıkar, hatta erken kanser teşhisi de mümkündür ama asıl önemli olan herhangi bir hastalığı tespit etmek değil, erken tedavinin işe yarayacağı bir hastalığı teşhis etmektir. Bu kanserler için de geçerli. Meme ve prostat kanseri için yapılan taramaların kanser teşhisini artırdığı ama kanserden ölümleri azaltmadığı artık net olarak veya çevresel özel bir riskleri yoksa hasta olmadıkları sürece doktora gitmeyi, check- up yaptırmayı, taramalara girmeyi doğru bulmuyorum. Sigara içen bir insanın “Acaba bende kanser var mı?” diye korkular içinde taramaya girmesinin ne manası var, kanserden korkuyorsan sigara içme, be adam! Bugünkü tomografin normal diye kanser olmayacağını mı sanıyorsun, ey tiryaki!-“Grip şifadır geçirmekten korkmayın” dediniz diğer doktorların aksine. Gribin şifası nedir? Hiç mi ilaç, vitamin gibi takviyeler almayalım?Grip virüsünü alıp, grip olanlarda ömür boyu devam eden, virüs mutasyona uğrasa da gene de koruyucu olabilen tam bir bağışıklık meydana gelir. 10 sene önceki o domuz gribi salgınını en hafif atlatanlar daha önce grip hastalığı geçirmiş olanlarken, en ağır tablolar ve ölümler grip aşısı olanlarda görüldü. Bunun için grip şifadır diyorum, bunun için dünyanın en kuvvetli grip aşısı grip geçirmektir sadece çok yüksek ateş varsa basit ağrı kesiciler kullanılabilir, bunun dışında hiçbir ilacın, vitamin, mineral, bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddia edilen destekler, öksürük ve balgam söktürücü şuruplar, soğuk algınlığı hapları, şurupları, hiçbirinin faydası yok aksine zararlı bile olabilirler. -Sağlıklı olmanın olmazsa olmazları neler?En önemlisi doğru beslenmedir ama bunun olmazsa olmaz şartı gıdaların işlenmemiş olmasıdır. Yani GDO, tarım ve böcek zehirleri, hormon, antibiyotik gibi kimyasallar, katkı maddeleri ihtiva etmemelidir, ısı ve basınç gibi fiziksel şiddete uğramamış olmalıdır. Siz sağlıklı ve kaliteli yiyecek ve içecekleri insanlara sunun ve bırakın herkes istediği şeyleri, istediği gibi, istediği kadar yesin bugünkü kronik hastalıkların hiçbiri insanı çok hareketsiz ama ben spor salonlarına gidilmesini, halı sahalarda deli danalar gibi koşulmasını ağır sporları doğru bulmuyorum. En güzeli tempolu yürümek ve evde veya işte tüm kasları çalıştıran beden hareketleri buna eskiden kültürfizik denirdi yapmak, biri de yazın imkanı olanların yatıp erken kalkmak, gece karanlıkta 7-8 saat uyku, güneşli günlerde öğle vakti 15-20 dakika güneş banyosu, sigara alkol kullanmamak, her şeyi özellikle de hastalıkları kafaya takmamak, inançlı ve kanaatkâr olmak sağlıklı kalmak için Bir Canan Karatay gibi bol bol et yemek sağlıklı diyen doktorlar var, bir de çok da fazla proteine ihtiyacımız yok, et yemek, fazla hayvansal ürün tüketmek sigara kadar zararlıdır diyenler... Siz hangi taraftasınız?Ben hiçbir şeyin aşırısını doğru bulmam, bu et için de geçerlidir, evet et mutlaka yenmelidir ama fazlası da zararlıdır fakat bunu sigara ile kıyaslamak insafsızlık olur. Ben haftada birkaç gün kırmızı et yerim, ayda birkaç defa sakatat da soframızda mutlaka bulunur. En faydalı gıdanın bile fazla yenmesi bana göre doğru değildir. Her şeyin makul bir miktarı vardır. Batı çalışmalarında kırmızı et çok suçlanır ama onların yediği kırmızı etle bizimki çok Yediklerimize, içtiklerimize dikkat ederek hastalıkları önleyebilir miyiz?Kesinlikle önleriz. Bugün salgın dercesine erişen hastalıkların tümü yani obezite, diyabet, kalp hastalıkları, kanserler, Alzheimer, alerjiler ve diğerleri adam gibi beslenmeyle önlenebilir. Bunun için diyetlere, diyetisyenlere, beslenme uzmanlarına, gıda mühendislerine gerek yok. Sokak kedisi ve sokak köpeği içgüdüsüyle yiyeceğini seçer, yer, bunlarda hiçbir kronik hastalık görülmez. Evcil kedi -köpek ise sahibi gibi hazır mamayla beslenir ve sahibinin sahip olduğu hastalıkların tümü onlarda da görülür. İşlenmiş gıdalardan, tahıl, şeker, trans yağlardan uzak durmak, zerresinin bile yememek şart.“Vegan beslenmeyi yanlış buluyorum”-Siz, vegan ya da vejetaryen beslenmeyle ilgili ne düşünüyorsunuz?İsteyen istediği gibi beslenir kimseye karışma hakkım yok, kendileri bilirler. Ben her ikisini de ama özellikle de vegan beslenmeyi yanlış buluyorum. İnsanlar hem etobur hem ot oburdur yani hem hayvansal hem tarımsal besinleri makul miktarlarda yemeleri gerekir. Vejetaryenler belki besin destekleriyle durumu idare edebilirler ama vegan beslenme hastalıklara davetiyedir, hele de çocuk ve gençler için. Vejetaryen ve veganların bir kısmı canlılara olan sevgilerinden böyle davranıyor olabilirler ama aynı sevgiyi akrebe, çıyana, sivrisineğe, eşek arısına neden göstermezler merak ederim. Ayrıca, bir ağacın elmasını koparmak, maydanozu topraktan ayırmak… Bunlar da canlı değil mi?“Biraz fazla kilolu olmak aksine daha iyidir”-Şişmanlık hastalık mıdır?Adam gibi beslenmek ve yeteri kadar hareketli olmak kaydıyla fazla kilonun bir önemi yoktur. Bütün insanların aynı kiloda olması akıl ve mantık dışıdır. Hele de vücut kitle endeksi tamamen yanlış bir değerdir. Sağlıklı yaşamanın tüm icaplarını yerine getirdikten sonra biraz fazla kilolu olmak da aksine daha iyidir, biz buna tıpta obezite paradoksu diyoruz. Şişmanlık bir hastalık olarak değil, hayat tarzındaki yanlışların faturası olarak değerlendirilmelidir. Adam gibi yaşayın, adam gibi beslenin, kafayı kiloya takmayın derim. Evinizde terazi varsa atın diyorum.“Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Neden herkes sürekli kendini hasta hissediyor? Bu durumdan kurtulmak mümkün mü?İnsanların kendilerini sürekli olarak hasta hissetmeleri gayet tabii bir şey çünkü sürekli olarak hastalıklarla beynimiz yıkanıyor. Senenin her günü bir hastalık günü oldu, mesele sizinle bu sohbeti yaptığımız 8 Kasım Dünya Radyoloji Günü. Televizyonlarda sürekli olarak hastalıklar anlatılıyor. “Başınız mı ağrıyor aman beyin tümörü olmasın, yorgun musunuz tiroidiniz çalışmıyor olabilir, öksürüyorsanız dikkat, altından akciğer kanseri çıkabilir!” Sokağa çıkıyorsunuz, “Şu hastanede kampanya, bu hastanede indirimli check- up, meme taramanızı yaptırdınız mı?” soruları. Televizyonu açıyorsunuz kadın programlarının hepsinde doktorlar, haberlerde korkutma kampanyaları, gazetelerde çarşaf çarşaf hastalık haberleri, doktor öğütleri, ikazları… İnsanlarda adeta “Sizde mutlaka bir hastalık var” algısı yaratıldı. Neredeyse, hiçbir hastalığı olmayanlar “acaba bende neden bir hastalık yok?” diye doktor doktor gezmeye başlayacak. Hastalıkları bu kadar kafaya takmak ve durduk yere hastalık aramak doğru değil. Her gün öleceğimize bir defa ölürüz adam gibi ölürüz. Hadi hep beraber tekrarlayalım, “Tıptan uzak sağlıklı hayat, oooooh ne rahat!-Sizin süper gıda diye son zamanlarda pompalanan yiyecek ya da vitaminlere bakışınız nedir? Süper gıda olsa olsa budur dediğiniz bir yiyecek var mı?Hepsine pis pis bakıyorum, ne demek süper gıda, ne demek mucize karışım, ne demek harika kür! Bunların hepsi palavra, hepsi algı operasyonu... Süper gıda lafı bir pazarlama sloganıdır, maksat süper gıdayı pahalı satmaktır. Bizim memleketimizin ürünü binlerce süper gıdamız var. Endüstrinin elinin değmemiş olması şartıyla her gıda süperdir.
bkz steinert hastalığıerişkin yaşta en sık görülen kalıtsal kas hastalığıdır. otozomal dominant geçiş olarak yüz kasları, el-el bileği, ayak-ayak bileğinde kas güçsüzlüğü bir bulgusu da, kasın gevşemesindeki zorluk/dekontrüksiyonunda yumruk yapınca geri açamazlar.bkz myotoni kasların zayıflamasına ve erimesine neden olan kalıtsal genetik bir hastalıktır. bu hastalık genellikle yavaş gelişir. genetik hastalıklara değişim geçirmiş bir veya daha fazla gen neden bakınca bir kas hastalığı olduğu düşünülmesine rağmen kasların yanı sıra vücudun diğer organlarını etkileyen bozukluklar da görülür. başın ön kısmında saç dökülmesi, katarakt, hormonal düzensizlikler, üreme problemleri, hamilelik sırasında problemler, uyku bozuklukları, aşırı uykululuk, kalp ritim düzensizlikleri görülebilir. otozomal dominant bir hastalıktır. etyolojisinde miyotonin-protein kinaz defekti vardir. fasial, oküler ve özellikle distal kaslarda güç kaybı görülür. saç dökülmesi, katarakt, gonodal atrofi, hipersomni, hipoventilasyon, kardiyak ileti bozuklukları erken yaşta başlangıç gösterirse mental retardasyon eşlik edebilir. miyotonik distrofi erişkinin en sık kas hastalığıdır. myotonik distrofi, kasların ilerleyici şekilde yok olması ve zayıflaması ile karakterize bir hastalıktır. en önemli özelliklerinden biri, bazı kasların kasıldıktan sonra yirmili ve otuzlu yaşlarda belirti vermeye başlar. myotonik distrofi daha çok distal kasları etkilemekle birlikte yüz kasları, nefes almak için kullanılan kasları gibi kasları da distrofi aynı zamanda katarakta veya kataraktın erken gelişimine, kardiyak aritmilere neden distrofinin tedavisi bilinmemektedir. kaslarda istemsiz uzun süreli kasılmalarla karekterizedir. otozomal dominant geçişli, ctg triple nükleotid tekrarı vardır. her jenerasyonda bu tekrarlar giderek artar ve daha ağır hastalık tabloları oluşur anticipation. kas hücrelerinde nükleuslarda belirgin bir artış vardır ve halka ring fiber yapıları oluşur. tüm distrofiler içerisinde sadece myotonik distrofide intrafusal kas iğciklerinde patoloji vardır ayrışma, nekroz ve rejenerasyon. klinik bulgular tipik yüz görünümü facies myopatika, katarakt, frontal kellik, gonadal atrofi, ptozis, kardiyomyopati, azalmış immunglobulin, anormal glukoz toleransı birlikteliğidir. etyolojisinde kökeninde klor kanal defekti olan hastalık. klor kanalı defektif olunca kaslar repolarize olamaz yani da bir tri-nükleotid tekrar sendromudurtts.huntington, freiderich ataksisi gibi. bu tts'lerin bir özelliği de nesildenn nesile görünümleri tipiktir . çene düşük, çiğneme kasları atrofiktir. frontal kellik tipiktir. katarkt, erkeklerde testisler atrofik kadınlarda ise mensrürasyon bozuklukları ve hepsinde diabet genelde intrafuzal liflerde nekroz ve dejenerasyon distrofiler içinde sadece bu hastalıkta intrafuzal liflerde etkilenme olur. ayrıca burada halka-fiber yapıları bilgi birleştirme ve baştan yazma.. erişkin popülasyonda en sık görülen genetik geçişli kas eğer bu hastalığa sahipseniz veya sahip bir tanıdığınız varsa ayrıntılı bir rehber olacak bu bir yazı entrylerimde küfür göremezsiniz ama bu yazıda küfredersem kusura bakmayın çünkü küfrü sonuna kadar hak eden bir hastalıktır şunu belirteyim ben doktor değilim yazdıklarımın hiçbirisi tedavi niteliğinde değildir ama bu hastalık hakkında çok bilgiye sahip birisiyim ondan dolayı bunu okuyanlara yardımcı olmak hastalığa eğer sahipseniz hastalık sizde ne kadar erken başlarsa ne yazık ki o kadar ağır geçecektir ki doğumla beraber ortaya çıkanı vardır buna “konjenital miyotonik distrofi” zeka geriliği ile birlikte görülür ve hastalığın en ağır 20 ila 40 yaş arasında belirtiler gözükür ve ilk belirtisi elinizi kuvvetli bir şekilde sıktığınızda zamanda diliniz de tutulabilir ki bu en can sıkıcı olanıdır,yazının ilerleyen kısımlarında bu konularda neler yapabileceğinizi yazıyı sizi korkutmak için değil hastaysanız veya yakınınız hastaysa bu hastalığı iyi tanıyın diye hastalık belirtilerinden yola çıkalımevet ne yazık ki elleriniz kasılıyor ve bunun için sizden kan aldılar genetik test için ve miyotonik distrofi hastası olduğunu geçmiş olsun. bu hastalıkta kişiden kişiye kas hasarı değişiyor kimisi tekerlekli sandalyede iken kimisinde kas kaybı neredeyse hiç da yine hastalığın sizde başlangıç yaşı ve gende meydana gelen “ctg” tekrarının ne kadar yüksek olduğuna bakıldığında sizde hiçbir şey görülmeyebilir gayet normal bir şekilde görünebilirsiniz ve bundan dolayı insanlar sizi anlayamayabilir ve çoğunlukla da sizinle aynı hastalığa sahip olan kişileri arayabilirsiniz büyük ihtimalle genelde kas hastalığına sahip insanlar evden dışarı çıkmıyorlar kendi dertleri kendilerine yettiği için de herhangi bir tedavi de olmadığı için kimseye yardımcı olmaya mecalleri yok ki benim bu yazıyı yazma sebebim size biraz olsun yardımcı hastalık ne yazık ki sadece kasılmalarla ve kas hasarıyla kalmıyor umarım hiç yaşamazsınız ama yaşarsanız sizde olabilecek diğer belirtileri sıralayayım ve yapabileceklerinizi anlatayım atriyoventriküler blok,atrial flutter ve atrial fibrilasyon ritim olgularda kalp yetmezliği ve ventriküler taşikardi-ventriküler fibrilasyon sebebiyle ani ölüm hastalığa sahipseniz sebebi ne olursa olsun! her yıl düzenli olarak kardiyoloji bölümüne gidip eko-ekg-holter yaptırmanız olur da kalbinizi etkilerse 6 ayda bir gitmenizi tavsiye flutter ve fibrilasyonun tedavisi için ilaç tedavisi derler ama o ilaçlar hastalığı tedavi etmez sadece kullandığınız müddetçe ritim bozukluğu oluşması riskini azaltırlar ki o da %100 ilacı kullanmanıza rağmen ritim bozukluğu etkileri de yanınıza kar erkekseniz zaten bu hastalık üreme organlarını da etkilendiğindenyazının ilerisinde bahsedeceğimkalp ilaçlarının da üreme organlarına etkisi olduğundan daha sıkıntı çekmeniz için mümkünse ablasyon tedavisini riskleri var ablasyon operasyonunun ancak bu başka bir yazının sadece tavsiye kalıcı bir çözümdür ablasyon tedavisi olduktan sonra da tekrardan ritim bozukluğu yaşayabilirsiniz ama riski çok tekrar ritim bozukluğu oluşursa tekrar yakma veya dondurma işlemi görülen bloklarda maalesef ablasyon değil genelde kalıcı kalp pili fibrilasyon ve ventriküler taşikardide ise allah korusun ıcd adı verilen bu ritim bozukluğu yaşandığında şok veren bir cihaz bunlar genelde yapılan işlemler somut olaya göre yapılacak işlem arada atrial flutter düzenli bir ritim bozukluğu olduğu için insanlar pek fark etmeyebiliyorlar özellikle hiç kardiyolojiye oturduğunuz yerde bile terliyorsanız,en ufak eforda gözleriniz kararıyor aşırı yoruluyorsanız ve sürekli geçmek bilmeyen hafif bir çarpıntı hissiniz varsa gidin bir ekg flutterda ekgde genelde tipik olarak testere dişi görünümü fibrilasyonda ise nabız genelde düzensizdir hastaneye gitme ihtiyacı duyarsınız onun için organlarıevet kadınlarda genelde regl dönemlerinde düzensizlik erkeklerde ise erektil disfonksiyon sertleşme bozukluğu kısırlık ,testislerde küçülme,ortaya için keçiboynuzu özü sperm hareketliliği ve sperm sayısında artmaya yol danışarak kullanabilirsiniz eğer herhangi bir alerjiniz vs ve ilaç etkileşiminiz gençseniz 20-30 gibi ve bu belirti sizde varsa allah yardımcınız olsun psikolojik açıdan çok zorlar istemezsiniz kolay arada geç idrar başlatma veya idrar başlatamama çoğu yerde yazmaz doktorlar da söylemezler ama çok nadir de olsa bu da görülebiliyor bilginiz kendisinin oluşturduğu belirtiler ayrı bir psikolojik zorlanma yaşarken ki her zaman şunu savunmuşumdur doğuştan özürlü bir birey özürlü olmamanın tadını bilmediğinden hastalığıyla daha barışık yaşarken bu hastalıkta genelde erişkin dönemde ortaya çıktığından siz özürlü olmamanın tadını bilirsiniz ve bundan dolayı belirtilerin sıklığı ve şiddettiyle doğru orantılı olarak psikolojiniz da yetmezmiş gibi bu sikik hastalığın kendisi de uyku bozukluğu ve depresyon gibi belirtilere sebep olabiliyor ne yazık ki arkadaşlar…bu da yetmiyor bir de türkiye’de yaşıyorsanız allah gerçekten yardımcınız bozukluğu gece uykunuzu alsanız da apati denilen gündüz de uyuma isteği veya insomnia yani uyuyamama problemi olarak karşınıza çayı ve melisa çayı sakinleştirici çaylar olduğundan gece uyumanıza yardım bu pek mümkün değil ama bu hastalığa sahipseniz stresten uzak durmanız gerekiyor kimseyi çok düşünmeyin siktir edin hiçbir şey sizden önemli değil karşınızdaki sığır sizin hasta olduğunuzu bilmiyor söylemeyin de zaten eğer çok yakınınız değilse ama yok şu şöyle yaptı bu böyle yaptı aman şöyle oldu bırak kardeşim bırak siktir ilerlememesi için kendini düşünmek istediğim tabi ki bencil olun düşene bir tekme de siz vurun değil bu sizi kötü bir insan istediğim kendinizde zaten bir dert varken başka dertlere de yer herhangi bir sebepten ameliyat olmanız gerekirse mutlaka ama mutlaka hem doktorunuza hem de anestezi uzmanına miyotonik distrofiye sahip olduğunuzu söyleyin genel anestezi bu hastalıkta sıkıntı göre önlem sistemtiroit hormonlarında sıkıntı testosteron hormonunda düşme ve diyabet sistemsindirim sistemihassas bağırsak sendromu hazımsızlık şişkinlik bağırsak sendromu için nane yağıpeppermint oil diye de aratabilirsiniz iyi şişkinlik için ise probiyotik kullanabilirsiniz kefir dediğim gibi doktorunuza gelenler şu an dışında en önemlisi…hangi durumda olursanız olun ilk yapmanız gereken bu kas hasarını durduramasanız da mümkün olduğu kadar için birtakım vitamin ve vitamin benzeri maddeler sıralayacağım ve yapmanız gerekenleri anlatacağım ancak kullanacaksanız da sorumluluk size aittir doktorunuza danışarak ve alerjiniz olup olmadığını test ederek iyi gelen bir vitamin size iyi gelmeyebilir veya bana iyi gelmeyen bir vitamin size iyi bu vitaminleri sıraladığımı da yazının sonunda kaynaklar ile beraber sizlere 3beyin-kalp ve kas hasarını yavaşlatmak amacıyla q10enerji arttırmak ve kas hasarını yavaşlatmak amacıyla sistemi ve sindirim sistemi amacıyla vitaminikasları güçlü tutmak amacıyla önemli protein ağırlıklı beslenmek.kasları güçlü tutmak amacıylabu vitaminleri eğer kullanıyorsanız faydalarını uzun dönemde göreceksiniz hemen hastalık sizde ilk başta ve ilk yıllarda hiçbir sıkıntı aradan bir 5-10 yıl sonraumarım hiç yaşanmaz ama kötü bir hale gelebilirsiniz ve bunları yaşamamanız için fizik tedavi protein ağırlıklı beslenme ve doktorunuz da izin verirse bu vitaminler mümkün olduğunca bunu şimdi hayat anlamında birkaç şey diliniz de tutulduysa kasılıyorsa genelde tutulur günlük hayatta yemek yerken ağzınız yavaş açılacak konuşmaya başlarken başlarda rahat gerçekten zor oluyor ama zamanla iyi tarafı bu ki bu sürekli böyle devam etmiyor kaslarınızdaki kasılma başlarda hiç gevşemezken hareket ettirdikçe açılıyor ve hareket süresince bu rahatlık devam hareket ettirmezseniz döngü yine başa sarıyor ilk başta zorlanma ve sonrasında hareket ettirme ile rahatlama bu kasılmadan dolayı peltek misiniz diye dilinizi ve ağzınızı sürekli hareket halinde tutmak için sakız çiğneyebilirsiniz veya bir konuşma vs yapmadan önce ağzınızı sağa sola dilinizi dışarı çıkararak o ilk kasılmayı kendi kendinize tane tane konuşarak da zaten sıkıntı kasılmalar için ilaç tabi ki var ama dolaylı yoldan ilaçlar birisi mesela bir kalp ilacı diğeri ise epilepsi ilacı ve dolaylı olarak kasılmalarınıza etki ediyorlar direk kasılmalar için üretilen ilaçlar değil bunlar ve yan etkileri kalp açısından risklisiniz kalp ilacı vermek ne kadar doğru olur orası da doktorların karar vereceği bir olan kasılmadan çok kaslarınızın mümkün olduğu kadar hasar görmemesini sağlamak fizik tedavi egzersizleri fayda sağlayabilir ki eğer yutma kaslarınız da etkilendiyse ki dil etkileniyorsa yutma kasları da bir egzersiz şu sırt üstü yerde kalacak şekilde başınızı kaldırıp ayak uçlarınıza bakacak şekilde tutun sonra bir egzersiz güçlü bir şekilde yutkunun tutun yutkunmanızı ve açısından önerebileceklerim bu kadar aklıma gelirse yine ekleme yaparım şimdi sosyolojik açıdan yapabilecekleriniz-öncelikle kas gücünüz yeterliyse mutlaka araba sürmeyi aleti çalmayı öğrenin için bir nevi fizik tedavi niteliğinde olacak ve sizi psikolojik anlamda eğer dışardan belli olmuyorsa söylemenizi tavsiye bana sizi gerçekten koşulsuz sevenler dışında kimsenin umrunda değil çok sevdiğiniz,güvendiğiniz ve sevgisinden emin olduğunuz kişiler varsa söyleyebilirsiniz hem rahatlarsınız hem de olası bir sıkıntı durumunda yardımınıza belli oluyorsa da saklamayın hastalığa sahip olmanız sizin suçunuz şans veya kader ne derseniz hastalığı kafaya takmamak elde değil biliyorum ama mümkün olduğunda takmamaya olun kafaya takarsanız sizi daha çok bir süreden sonra havadan nem kapmaya gerek yok ama yine de belirteyim bu hastalığın tedavisi yok ve illa ki doktora gideceğim derseniz nöroloji bölümüne gitmeniz yürüyüş ve nefes egzersizi yapmanızı tavsiye ederim kendinizi kasları ve ayak kasları şeyi kafaya takmayın kolay biliyorum bu çok genelde ekşi sözlüğe üye olmayıp da biraz olsun bilgiye ihtiyacı olanlar için sözlüğe üyeyseniz aklınıza takılan başka herhangi bir soru olursa çekinmeden geçmiş olarak eğer evlendiyseniz ve çocuk düşünüyorsanız mutlaka genetik tanı ile çocuk hastalık nesilden nesile daha da şiddetli hale eklendi. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Posts Likes Following Ask me anything Submit a post Archive Hayat bana hiçbir şeyi fazla kafaya takmamak ve işi akışına bırakmak gerektiğini yaşata yaşata gösterdi. More you might like iyikikuslarvar-deactivated20220 iyikikuslarvar-deactivated20220 iyikikuslarvar-deactivated20220 Bazen söz bulamazsın öyle bakarsın. masumluk bu olsa gerek başkası yalan fiemanillah “Senin bir saman çöpü kadar değer vermediğin yıkık gönül, Arş’tan da üstündür, Kürsî’den de, Levh’ten de, Kalem’den de!.. Hor bile olsa gönlü hakîr tutma! O, horluğuyla yine de üstünler üstünüdür. Yıkık gönül, Allâh’ın nazar ettiği varlıktır. Onu yapan can ne mübârektir. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönlü tâmir etmek, Allah katında birçok hayır hasenattan daha yeğdir... Sus! Her kılında ikiyüz dil olsa da söylesen, gönül, yine de anlatılamaz.” 3 ile 7 gün arasında dünyada çok şey değişiyor 7 gün önce afganistan güllük gülistanlık abd çekilecek herşey çok güzel olacaktı bakınız istanbul otobüs ve hamidiye su … ama noldu an itibariyle 6 patlama 12 abd askeri ölü 60 sivil ölü 100 lerce yaralı ve abd deaşa saldırırız diyor yarın ne olur …. Çok güzel bir günde yolda annesiyle elele yürüyen bir çocukla göz göze gelip de yüzündeki masumluk gülümseme gördükten sonra insanların çoğundan tiksinmek nefret etmek nasıl bir ruh halidir keşke çocuk kalsaydık demek… öyle bir dünya ki çıkarı olmayan hiçbir işe yanaşmıyor. Öyle bir söz ve cümle yaz ki beni bütün dert tasa endişe sıkıntı üzüntü hüzün yeis ve tüm kötü şeylerden kurtarsın huzura güvene kavuştursun. Yıllar önce bizim camianın bir alışveriş merkezi açılmıştı. Sırf bizdendir diye gofret ve çikolata dahi olsa gidip oradan alıyorduk. Genel görünüm olarak bizdendi. Tek sıkıntısı marketteki müziklerdi. Kasiyerler örtülü, sahipleri dindar, müşteriler muhafazakar idi. Müzikler oynama şıkıdım idi. Son çıkan şarkılar, yabancı müzikler, oynak ve oryantel müzikler idi. Bu durum birçok yerde de halen böyledir. Emrah Seçer kardeşimin ve ekibinin Elâzığ Harput'ta açtıkları Çınaraltı lokantasına gittim. Dikkatimi bir şey çekti. Müzikler Ömer Karaoğlu ve dini müziklerdi. İlk defa muhafazakar müziklerin çalındığı bir yer gördüm desem yeridir. Daha önce nerede yemek yediysem ve sahibi ne kadar dindar olursa olsun müzikler kimi zaman utanılacak ifadeler içeriyordu. Ama Çınaraltı'nda muhafazakar müzikler benim hoşuma gitti. Yemek de bir hayli hoştu. İnşallah başka lokantalar da içeriği belli olmayan yerli ve yabancı müzikler yerine genel ahlaka hitap eden veya muhafazakar müzikler Seçer kardeşime ve ekibine başarılar bir şey gibi gözüküyor ama aslında bence basit değil. Müzik de bizden Murat Padak Otobüse bindim gidiyorum bir hanfendi başka bir bayana yer verdi sonra ben boş yere oturdum bir süre sonra ben de bir bayana yer verdim o az önce yer veren ile göz göze geldik bir an işte iyiliğin resmi ve güzelliğinin dışa vurumu o bu yani inanılmaz bir son yok öyle filmlerdeki gibi. Allah;marifetini ,marifetullahı arayıp bulanlara gösteriyor ki Esma'ül Hüsna da bunları dünyada var ediyor.
Küme baş ağrısı tedavisi için birçok yol deneniyor. Peki hangileri işe yarıyor, hangileri yaramıyor? Hastalar hangilerinden fayda buluyor ve hangi tedavi yollarını deniyor? Geleneksel ve tamamlayıcı tıp GETAT eğitimi alan bir hekim olarak, bir yorumda bulunmak istiyorum. Küme baş ağrısı tedavi yollarından en etkilisi, doğru bölgelere yapılan, 2-3 seanslık hacamat ve sülük tedavisi olabilir. Seanslar sonrası, toksinler vücuttan atıldığı için çok ciddi rahatlama sağlanacaktır. Buna küme baş ağrısı ya da cluster headache de dahil. 👍 Tek seans her zaman işe yaramayabilir ⁉️ Hacamat en kolay ağrılı hastalıkları tedavi etmektedir. Bu hastalığın en büyük sebebinin de sağlıksız bir yaşam tarzı olduğunu düşünmekteyim. İlk tedavi yönetimi de beslenmeyi düzenlemekten geçmeli diyorum kendimce. Bu konular hakkında, bizzat sorunu yaşayanlar tedavi tecrübelerini bize aktardılar. Lütfen burada adı geçen tedavileri tek başınıza uygulamayın, doktorunuza danışın! Yaklaşık 750-800 hastanın, küme baş ağrısı tedavileri hakkındaki tecrübe ve yorumlarına şu yazımızdan ulaşabilirsiniz kesinlikle inceleyiniz Küme baş ağrısı tecrübeleri NOT Yazı içinde parantez içinde ve italik olarak yazılan yazılar sitemizin yorumudur. SS kısaltması, soruyu soran anlamına gelmektedir. Sayfanın en altında 25 yıldır küme baş ağrısı çeken bir hastanın tedavi hakkında da öneri bulabilirsiniz. Ben de bu şiddetli küme tipi baş ağrısı mağdurlarındanım. Yıllardır bu ağrı ile savaşıyorum. Her yıl 15 gün kış, 15 gün yaz başlangıcı olmak üzere her yılın 1 ayını bu ağrı ile geçiriyorum. Yorumlarda anlatılanları okudukça kendimi buluyorum. Benden küme baş ağrısı tedavi için tek tavsiye ve en etkili çözüm, hatta bir keresinde sayesinde 2 yıl hiç tetiklemedi… Bu sene tekrar yaşadım ve 18. gününde HACAMAT yaptırdım ve yaptırdığım gün son buldu… Şifa Allah’tan dostlar ama mutlaka Hacamat yaptırın ve faydasını görün… İnşallah faydasını görürsünüz… Şu an ağrım yok ve ağrısı devam eden arkadaşlara Allah yardım etsin.. SORU Ben küme baş ağrısı hastalığını 10 yıldır çekiyorum. Antalya gibi bir şehirde 8 sene boyunca teşhisimi koyamadılar. Sonra İstanbul’da bir doktora gittim. İsoptinler, endoller, oksijenler, lityumlar, cymbalta vs. Hiçbiri bir işe yaramadığı gibi bir de vücudumu alt üst etti. Kortizon kullanımından sonra bir süre atak gelmedi ama sonra ağrılar kronikleşti. Küme baş ağrısı kronik hale de gelebiliyormuş, bu açıklamadan anladığımız kadarıyla Sonrasında bir tıp profesöründe sinir blokajı yaptırdım. 1 sene ağrılar gelmedi. Ama şu an yine kronik halde, her gün 7-8 atak geliyor. Kortizon vücut derimde incelme yaptı. Çare yok, anlayan yok. İmigran iğne yapıyorum günde 6-7 kez ve sürekli taşikardi kalbin normalden daha fazla atması yaşıyorum. Kurum SGK zaten ödemiyor, iğnenin tanesi 60 TL. Günlük 350-400 lira gibi bir harcama demek! Paran yoksa delir, öl demek bu. Ama iğneyi bu kadar çok yaptırmak da bir bakıma ölüme davetiye demek. Herkes “Aaa benim de başım ağrıyor…” dediğinde deliriyorum. Baş ağrısının başladığı atakları gören 11 yaşındaki oğlum sürekli dua ediyor. Sağlam dişlerimi çektirdim, ağrıdan kurtulmak için sağlam diş çektirenler bile oluyormuş. kan verdim, akupunktur denedim, hocaya bile gittim. Yarın yine İstanbul’a gidiyorum sinir blokajı için. Umarım kimsenin baş ağrısı kronikleşmez. Allah’a dua ediyorum alsın bu ağrıları bizden. Küme baş ağrısı tedavi yollarından, hangileri denenmiş ve hangilerinden fayda bulunmuş. Rahatlama yaşanmış mı yaşanmamış mı, hastaların ağzından tedavilerini okuyabilirsiniz. Ben de küme baş ağrısı atak dönemindeyim. Şu an günde 2 isoptin tedavi seçeneklerinin başında bu ilaç geliyor. kullanıyorum, böylelikle ağrım gelmiyor. Yazdıklarınız beni korkuttu. Oksijen de mi fayda etmiyor size? SS Hayır maalesef, oksijen de fayda etmiyor. Atak dönemlerinizi not alın, her sene aynı zamanlarda küme tipi baş ağrısının tipik özelliği, zamanlarının belli olmasıdır. Her zaman aynı vakitte gelir ve gider. gelir zaten. O sene atak zamanı gelmeye yakın 1 ay boyunca isoptin kullanın. Benim doktorumun bana önerisi buydu. Zamanında isoptin kullandım ve İsoptin kullandığım sürece atak gelmemişti. Ama İsoptin’i uzun süre kullanmanın zararı var. O yüzden sadece atak zamanlarından önce kullanmanızı tavsiye ederim. Herkese acil şifalar. Bende 12 sene sonra kronikleşme bir kronikleşen ağrı örneği daha oldu söylediklerinizin aynısını yaşadım şu an küme baş ağrısı tedavi için şu yolu kendim buldum. Haftada 1 defa D vitamini, D vitamini vücutta birçok fonksiyonun yerine getirilmesinde rol oynar. Ülkemizde ve dünyadaki insanlarda %70-80 oranında eksikliği ya da yetersizliği söz konusudur. Dolayısı ile bu ayrıntıya dikkat edilebilir. Küme baş ağrısı tedavi yönteminizde göz önünde bulundurup, tahlil yaptırıp, doktorunuzdan isteyebilirsiniz. Günde 1 kez magnezyum tablet alın. Sabahları da aç karna, 1 tatlı kaşığı çörek otu yağı markası kaliteli olsun alın. Bir de gün içinde bol bol hazır su için. 3-5 gün sonra rahatladığınızı göreceksiniz. Benimkisi dönem degiştirdi. Önceden mevsim gecişlerinde olurdu şimdi kis ortasında başladı. Küme baş ağrısı dönem değiştirir mi? Evet demek ki dönem de değiştirebilirmiş. Hatta ilk geldiginde bu o degildir zamanı degil dedim ama maalesef. 10 gündür benimle… Dediklerinizi ben yazmışım gibi hissettim şu an. Geçmiş olsun. Aynı durumdayız. SS Magnezyum, çörekotu yağı, isoptin, endol, melatonin aklımıza gelebilecek herşeyi denedim. Benim ağrım hergün 6-7 kez. Sadece kortizom kesiyor oda bir süre . Ve deri incelmesi, morarmalar, geçmeyen yaralar bunların hepsi kortizonun istenmeyen etkileridir. yapıyor. Yaşamak bile işkence 🙁 Şiddeti ve süresi nasıl peki? SS Şiddet inanılmaz arttı süre iğne yapmazsam 2 saati buluyor. Çörekotu yağı da kortizondur ilginç bir bilgi ve araştırmaya değer. Doğruluğunu biz de bilmiyoruz. zaten ama biraz sabırlı olmak gerek. Yani hemen etki beklemek birçok hastalık için bu hata yapılır, anında etki beklemek mucize olur. yerine bir süre kullanmalısınız. Geçmiş olsun. Küme baş ağrısı tedavi için İmigran kullanımı SS Küme baş ağrısı tedavi için en çok kullanılan ilaç olan İmigran iğne kesiyor bir de kortizon. İmigran’ı 10 kutu halinde ilaç deposundan alıyoruz. Ama o da işte kalbe zarar. Bana Antalya’da profesör yapacak bişey yok artık sana dediğinde hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu sahneyi düşünebiliyor musunuz!? Gerçekten çok acı bir durum. Su içmek, özellikle alkali derecesi yüksek pH ve üstü olan şişe suları var. Erikli, Saka gibi 5 litre kadar içiyorum ataklarda. Su tüketimi ile ağrı mekanizması birbiri ile çok yakından alakalıdır. 5 litre kadar olmasa da 2-3 litre kadar su tüketmek ağrıları hafifletebilmektedir. Ben eczane teknisyeniyim, emin olun aynı olayları yaşadım. Bazı arkadaşlar çörek otu yağı iyi geliyor diyor, bazıları da İngiliz Karbonatı kullanıyorlar suya karıştırıp. Sanırım kanda alkali değeri artırıyormuş. Bu da farklı bir tedavi şekli Kortizon kullanmaktan bi ara vücudum balon gibi olmuştu çok şükür şimdi iyiyim yaklaşık 1 senedir. Öncelikle geçmiş olsun iğne ile ilgili tedavi için bir bilgi paylaşmak isterim. İmigran’ı nöroloji uzmanları rapor çıkarınca, ilacı aile hekimliği yazabiliyor diye biliyorum. Benim de en son kronikleşmişti. Kas gevşetici bir ilaçla şu an üç yıldır ağrım yok, ataklar gelmeden ilaca başlıyorum. Hangi ilaç peki? Benim ağrılarımın sırtımdan geldiğini tespit ettim ilaç parafon. Benim de küme baş ağrılarım sırtımdan geliyor. Sırttan başlayan küme ağrısı da varmış demek ki SS Raporda çok az yazıyolar, ben günde 4 kutu kullanıyorum. Medikalci oldugumuz için depodan temin ediyoruz. Çok ileri vakalarda, boyundan girilerek ağrı yapan taraftaki sinirleri fiziksel olarak bölgeden ayıran bir ameliyat var, fakat tehlikeli dendi bana. Yüz felci görme bozukluğu gibi komplikasyon ihtimalleri varmış. Kan vermeyi denediniz mi? SS Evet biliyorum yarın sinir blokajından çare bulamazsam onu deneyeceğim. Allah sabır versin. Amin… Sabır ve şifa versin inşallah… Amin hepimize… Bi de arkadaşlar; su içmeydi, çörek otuydu, magnezyum, vitamindi, aspirindi, bu çözümler bu hastalık için tedavi şekli değil. Bu yoruma çok katılmıyoruz. Aynı tedavi şekli, farklı kişilerde farklı etkiler yapabilir. Hele ki konu, küme tipi baş ağrı ise insanlar alternatif yollar aramaktadır. SS Aynen katılıyorum çaresi dünyada yok. Sadece National Geographic’te bir belgeselde LSD’nin bir uyuşturucu halisünasyon yapmayan bromk formu ile 15 gün tedavi edilen gördüğünüz gibi burada bile bir bekleme süreci gerekiyor. hastaların, atakları tamamen geçmiş. Ancak LSD uyuşturucu olarak geçtiği için, yasal olarak kullanılamadığı için bromk formu için gerekli düzenlemeler bekleniyor Amerika’da. Bize gelene kadar yıllar geçer. Aynı fikirdeyim çaresi yok. Keşke senede 1 ay gelse ona bile razıyım. Ama maalesef her gün. Diş röntgeninizi çektirin. Ağrı tarafından bir diş çektirin en arkadan, ben böyle fayda gördüm. Sağlam dişleri, ağrı yüzünden çektirmek! Rabbim şifa versin ben oksijen tüpü aldım, ağrı başlayınca hemen kullanıyorum, 10 dk içinde geçiyor. İğne ilaç daha fazla zarar veriyor vücuda, tedavi için tavsiyem kesinlikle oksijen. Geçmiş olsun. SS Benim için artık fayda eden hiçbir şey yok oksijen de işe yaramıyor. Sadece sinir blokajı ve kortizon kesiyor. Maalesef 🙁 Oksijeni doğru kullanmak çok önemli. Nasıl kullanıyorsunuz bir de ilaçlarda uygun doz çok önemli İsoptin’i ne kadar kullandınız açıklarsanız size faydalı olabilirim. Ben de 25 yıldır çekiyorum. 25 yıldır bu ağrı ile yaşayan hastalar… Küme baş ağrısı kaç yıl devam eder, sorusuna cevaben, en az 25 sene denebilir o halde! Benim de 10 gün oldu, aşırı soğuklar mı tetikledi acaba? Küme baş ağrısı ile soğukların etkisi olabilir mi? Sorusuna cevap aranıyor… Ben de yaklasik 10 yıldır çekiyorum bu ağrıyı ve binlerce çözüm yolu denedim. Ta ki bir doktoru internette arastırırken şansa bulana kadar. Normal diş hekimlerinin göremediği minicik bir çürük bile bizim baş ağrılarımızı tetikleyebiliyormuş, benim dolgusu yapılmış olan dişim yeniden açıldı temizlendi. Şimdiyse hiç ağrım yok. Yazmak için 2 ay bekledim Güzel bir davranış bekleyip, emin olup, tam gördükten sonra yazmak gerçekten işe yaradı mı diye ama yaramış gibi görünüyor şimdilik. Umarım siz de şifanızı bulabilirsiniz benim gibi. Kendisinin de bir kitabı var bu arada migren ve ceşitli baş ağrılarıyle ilgili okumak ve araştırmak isterseniz… SS Çok teşekkürler. Ben dediğiniz doktorla da görüştüm 3 sene önce bir faydası olmadı maalesef 🙁 Ben de 10 yıldır çekiyordum küme baş ağrısını. Dediğiniz doktor aracılığı ile iyi bir diş hekimi sayesinde bitti zannettim. Lakin sene önce çok şiddetli bir atak geldi. 4 sene aradan sonra gelen atak, baya şok etkisi yaptı bende. Sonrasında ise hacamat yaptırdım, inanın anında ataklar kesildi çok şükür senedir ataklar yok. Hacamatın da tedavide iyi geldiği tecrübesi var birçok kişi tarafından SS Kesinlikle hacamat tedavi seçeneğini deneyeceğim pazartesi günü için yapan biriyle randevulaştım bile . Bir bunu denememiştim. İnşallah iyi gelir 🙁 Öncelikle Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Akapuntur , hacamat, suluk ve sinir blokajlari kısa sürede ağrının gelmesini engelliyor ama fayda etmiyor. Benim ağrım da kronik ve Kastamonu’da bir çözüm bulamadım. Yaklaşık 8 yıldır bu ağrı ile yaşıyorum. Hastaneye bile almadılar, kavga bile ettim O kadar ağrı çeken birisi için bir de böyle sıkıntılar ama hep ağrıyı çeken ve haksız ben oldum. Yüce Allah’ım bize yardım etsin. SS Çeken bilir. Ben de 15 yıldır çekiyorum. En son hacamat yaptırdım faydasını gördüm. Allah hepimize sifa versin. SS Bir tek hacamat tedavisini denememiştim bunu da deneyeceğim. Tavsiye ederim. Hem hacamat hem sülük tedavisi yaptırdım ondan sonra atak şiddeti tamamen geçti. Ya arkadaşlar neden beni anlamıyorsunuz? Boşuna oraya buraya para kaptırmayınız, diş röntgeninize bakınız ağrı tarafı ben iki diş çektirdim Rabbime şükür 2 yıldır iyiyim. SS Ben sağlam 12 dişimi çektirdim. Sağlam 12 tane diş çektirmek! Şu an bize bu kavramlar çok uzak gelebiliyor belki ama bu durumu bir düşünün lütfen… Evet. Hacamat da bana iyi gelmiş olabilir, aynı dönemde yaptırdım. Minoset plus deneyin. Bana da ilk önerdiklerinde hadi be demiştim ama 9 yıllık ağrıdan resmen kurtardı. Belki sizlere de iyi gelebilir. Geçmiş olsun. Enterasan bir ilaç deneyimi Geçmiş olsun. Bende de var 15 yıldır. Kasım ayında 20 gün kortizon kullandım şimdilik iyiyim. Bana boyun için çektirdiğini MR görüntülemenizi gönderin. SS Yarın istanbula gidiyorum ancak önümüzdeki hafta içi çektirip gönderebilirim. Size ulaşabileceğim bir email adresini messengerdan gönderebilirseniz sevinirim. Saygılar. Bence sizin boyun probleminiz olabilir. Küme baş ağrısı demek ne olduğunu bilemedim, tetkikler ve muayene ile bulamadım ama bir şeyler yapayım bari demektir. Çok yanlış bir yorum, çünkü tetkiklerden ziyade hastalığın tanısına götüren fizik muayene ve hasta ile görüşmeler oluyor… Ben ilaç bile kullanmıyorum, umudum yok ilactan cekiyorum acımı 3 ay oturuyorum asağı. En azından vücudumu ilaçlarla mahvetmiyorum. Bu da farklı bir tedavi şekli… Bir taraftan doğru, bir taraftan yanlış görünüyor. SS Ben de aynısını yapıyordum ama kronikleşince dayanmak mümkün olmuyor malesef. Allah yardımcın olsun elden bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Arkadaşlar bu adı geçen doktorlara gitmeyin. Hem sağlığınız daha çok bozuluyor hem de çok yüksek paralar veriyorsunuz… Uzun seneler yurt dışında özellikle ABD’de yaşadım. Tedavisi şu an için yok. Tek çare oksijen. Bir arkadaşın yazdığı ve tarif ettigi şekilde tüp kullanmanızı tavsiye ederim. Not Sinir blokajını ABD’de kesinlikle yapmıyorlar. Amerika’da bu işler FDA denen bir kurum tarafından denetleniyor, izin vermedilerse vardır bir bildikleri… Zaten bir siniri bloke etmek yani onu uyuşturmak çok da mantıklı görünmüyor. O sinirin etki ettiği kas ya da organlarda da uzun vadede sorunlar oluşacaktır… SS Biz medikalciyiz oksijeni söylenilen dozda kullanıyorum. Arabamda bile takılı. Evde her odada var elimin altında. Ama yok malesef keşke işe yarasa 🙁 Yani sizin ataklarınızı oksijen hafifletip kesmiyor mu? SS Hayır maalesef hiçbir işe yaramıyor. Benim ataklarımın şiddeti son iki senedir felaket derecede arttı ağrılar eger İmigran yapmazsam 2 hatta 3 saat sürüyor. Günde 7-8 atak geliyor. Ve yılın 12 ayı devam ediyor. Yılın her günü ve günde 7-8 atak Denize düşem yılana sarılır misali İmigran kullanıyorum. Kalp yoruluyor bu ilaçtan. Çünkü taşikardi ve spazma sebep oluyor. Bu sebeple kortizon kullanıyorum. Bir süre rahat ediyorum ama o da vucutta kalıcı hasarlar bırakıyor. Mecburen sinir blokajı son çarem. En azından 1 sene ilaçsız dinleniyor bünyem. Dediğim gibi denemediğim hiçbir ilaç hiçbir yöntem kalmadı. Oğlum olmasa yaşamaya bile değmez. Oda çok üzülüyor. Allahım devasını versin hepimize… Oksijende size söylenen doz nedir, İsoptin’i kaç mg kullandınız? Siz bir üst seviyeye geçmişsiniz… Sizin durumda bir arkadaş daha vardı yanılmıyorsam Kıbrıs’tandı.. Epeydir paylaşım yapmıyor.. Ben de atak dönemlerinde bir ayda yaklaşık 15-20 adet imigran iğne, 10 adet 10 kg tüp bitiriyordum… Ocak, Şubat, Temmuz Agustos.. Ama sizinkini yani 12 ay demişsiniz düşünemiyorum… Allah yardımcınız olsun… Amin SS İsoptin 240 mg, dakikada 7 litre olacak sekilde oksijen. Her ikisi de yanlış doz. SS Lityum, cymbalta, melatonin, çörek otu yağı, magnezyum, relpax, isoptin… Oksijen, kan verme, diş çektirme, kortizon, sinir blokajı, dua , hacı hoca hepsini denedim ben. Ayrıca oksijeni sonuna kadar açıp bitene kadar solusam da farketmiyor. Önemli olan ilaçları uygun dozlarda kullanmak. SS Anında geçiren imigran iğne, 1-2 ay geçiren kortizon, 8-12 ay geciren sinir blokajı. Hepsine servet ödüyorum. Anlıyorum hepsini ben de yaptım dilerseniz. İsoptin ve oksijeni anlatayım bir de öyle deneyin. SS Peki buyrun. İsoptini her gün 80 mg artırarak ataklar kesilinceye kadar gerekirse 720 3×240 mg’a kadar yükselteceksiniz. SS Evet bunu bir doktor da söylemişti. 720 mg’a çıkmasam da dozu arttırdıgım zamanlar oldu. Kimi 240 ta kimi 480 de kimi 720 de fayda görüyor sizin için uygun bir doz vardır. İsoptin ataklarınızı kesecektir. Oksijeni ise doğru maskeyle yaklaşık 20 barda almak gerekir. Bunun için maskede bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Nasıl bir maske kullanıyorsunuz? Tedavi için oksijen kullanımı SS Maskem doğru dediğim gibi medikalci oldugumuz için ve nöroloji de çalışıyoruz onda bir sorun yok. Benim ağrılarda sorun var 🙂 İki kez sara hastası olmamama rağmen, atak sonrası sara krizine benzer kriz geçirdim düşünün. Ağrının şiddetini vücut kendini resetliyor artık. Burdaki doktorlar size yapılacak bişey kalmadı artık deyip işin içinden çıktılar. Ama isoptini dediğiniz kadar deneyeceğim. Bir de hacamat kaldı İstanbul dönüşü onu da yaptıracağım. Allah derdimize deva versin dilerim. Teşekkürler. Az önce video paylaştım hem ona benzer var hemde hastanelerde kullanılanlardan da var . Bakın profesörlere bile anlattım. Çok güzel bir üslup… Ve herkes herkese fikrini söylemekte özgür, sonuçta modern tıbbın bile kolaylıkla tanı ve tedavisini koyamadığı bir hastalık hakkında konuşuluyor. Herkesin yorumlarını belirtmesi faydalı olacaktır. Mesleğinize saygı duyuyorum ama sorularıma yanıt verirseniz faydalı olacağımı düşünüyorum. Maskeniz ne tür bir maske? SS Şu an evde değilim. Foto çekip gönderemiyorum. Az önce paylaştıgım videoda adamın kullandığına benzer maskemde var. Bir de hastanelerde kullanılan klasik maskelerden de var. Maske üzerinde bazı değişiklikler yapıyoruz ve yaklaşık 20 barda %100 oksijen soluyacak şekilde ayarlıyoruz. Sizin gibi onlarca arkadaşım büyük fayda gördü bu olduğunuz bir zamanda devam edelim geçmiş olsun. SS Tamam kesinlikle deneyeceğim. Sinir blokajı dediğiniz yani nedir bende 20 yıldır çekerim bu illeti zamanı geldiğinde botoks Tedavi yollarından biri de botoks olabilirmiş. yaptırıyorum ve ağrı altı ay süre ile gelmiyor gelsede ben hissetmiyorum. Ben yurtdışında denedim her şeyi ama 3 yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Yurt dışındayken daha çok stres vardı hayatımda, yılda en az 2 atak dönemi geliyordu. Türkiye’ye geleli sadece bir kez geldi 3 yılda. Demek ki hava değişikliği ve stres de bu hastalık ile alakalı önemli bir kavram. Umarım bir daha hiç gelmez. Orada bir profesör bana dedi ki “Bu hastalık ile boğuşma, mücadele etme. Bu hastalıkla yaşamaya alış. Geldiği zaman geçeceği günü düşün”. Profesörün sadece ilaçlar dışında, hayat tarzındaki değişiklik tavsiyesi de güzel bir adım olarak değerlendirilebilir… … Başka da şu an bir çaresi yok. Çok fazla tedavi denemeyin, hiç biri geçirmiyo gene geliyor. Benim taktiğim, ağrı geldiği zaman doktor gözetiminde 1 hafta kortizon bol miktarda, sonra da kortizonu bırakıp izoptin ve oksijen kullanıyorum. Çok geldiği zaman mesela gece uykuda en yüksek seviyede gelince, İmigran iğne ve dünyalar benim. 12 senedir çekiyorum, şu an ağrı dönemim yok. Belki de ondan bu kadar rahat yazabiliyorum. Ama inanın her dua edişimde, bu hastalığı çeken herkese dua ediyorum çünkü ben biliyorum sancısını. Allah yardımcınız olsun. Harika bir davranış örneği, müthiş bir dayanışma… Kaderdaşları için de dua etmek… Allah hepimize bu tarz davranışları artırmamızı nasip etsin inş. SS Kronikleşmese, ben de sizin gibi yaşıyordum. Kronik olması beni çaresiz bırakıyor. Çok geçmiş olsun. Ağrı için oksijen tedavisi Bizi bizden iyi kimse anlamaz, bu bir gerçek. Benim de iki oğlum var. Atak geldiğinde onların beni o halde görmeleri beni kahrediyor ama biz onlar için varız. Dua edelim onlar yaşamasın bunları. Bak tekrar diyorum hiçbir şey deneme bosuna, geçmeyecek ne yaparsan yap. Rahat ol, stress yapma, hayatı tesbih yap salla, zaten ölcez bir gün. Sakin ol, git gez yer degistir ülke değiştir, korkuyla yaşama eğer fırsatın imkanın varsa. Sen kafana taktıkça acaba gene geliyor mu diye o seni bırakmıyor ve geliyor… Rahat ol içki sigara var mı, eğer varsa kesinlikle bırak. Çok tetikliyormuş. Bende ikiside yok hic kullanmadım ama gene geliyor. Oksijen 8 bar üzerine çıkma ve oturarak al. İçinden sayı say, geçmiyorsa çık camdan nefes al. Psikolojik olarak geçirir belki de. Dene işte… Gerçekten zihni değiştirmek ve onu istediğimiz şekle sokmak tıbben de mümkün. Bunun en kolay yolu ise bu şekilde olumlu şeyler düşünmek ile başlıyor. Zihniyet her şey!… Adını bile söylediğimizde dalga geçtiğimizi düşünüyorlar. Ben matematik öğretmeniyim. Küme baş ağrısı deyince, bu hastalık ancak bir matematikçiye yakışır deyip gülüyorarlar. O ağrıyı bilseler…. Ama az önceki arkadaşın dediği gibi gülüp geçmek lazım… Geçmiş olsun. Raporla ayda 6 adet alıyorum bende imigrani. Kortizon kullanmayin diye iki yildir kendimi paraliyorum ama nafile. En iyisi ağrı doneminde ne sigara ne alkol… Küme baş ağrısı tedavi için bol bol limonlu su ve isoptin bir de imigran iğne. Allah yardımcın olsun. Ha bir de karınca ile ağustos böceği hesabı, her ay düzenli bir şekilde iğnemi alıyorum. Ağrı döneminde stoklarımda olsun diye… Allah hepimize acil şifa versin. Benim yılda 3 ay sürüyor. Bu ağrıyı çekmeyen bilemez ama anlamayı deneyip hastane işlerimizi kolaylaştıracak birisi de yok. Bu şekilde tek tek sesimizi duyuramıyoruz bir dernek kurup daha kalabalık ve gür ses olarak çalışmalar yapabilsek. Muayene, tedavi ve ilaç tedariği konusunda işlerimizi biraz olsun kolaylaştırmayı başarabiliriz diye düşünüyorum… Güzel bir davranış, sitemizin amaçları ile de gayet paralel. Dilenirse böyle bir girişime sitemiz bile ön ayak olabilir… Bebe aspirini ve isoptin denediniz mi bende sizin gibi günde üç dört atak geçiriyorum. Şimdi pembe olan bebe aspirini ve isoptin 240 alıyorum ve şu an için rahatım. Allah sabır versin herkese. Bebe aspirini de küme tipi -cluster- baş ağrılarında tedavi seçenekleri arasına girebilir belki… Allahım yardımcın olsun, seni çok iyi anlıyorum. Birçok doktora ben de gittim, sonu yok. Küme baş ağrısı tedavi için hiçbiri çare olamıyor, hepsi boş. Hiçbir hocanın bu konuda caba harcadığı da yok. Çünkü bu kadar az kişi para bile kazandırmaz dolayısı ile kimse bu iş ile ilgilenmez maalesef... Dolayısı ile haklı bir serzeniş… Bir bilim insanı olarak kafa bile yormuyorlar. O ilacı denedin mi, al bunu da dene belki iyi gelir… Ondan sonra arayıp, iyi gelmedi ilaç deyince de, hadi yaa nasıl olur, iyi gelmesi gerekirdi diyorlar! Artik hiçbir doktora inanmıyorum. Doktorlara inanmamak kavramı biraz yanlış bir tabir, yani doktorlar size kasıtlı olarak yalan söylüyor değiller. Ellerindeki tedavi algoritmlarına göre bir çıkar yol bulmaya çalışıyorlar… Allahım verdigi gibi alsin insallah bu belayi. Bu hastalığın doğumdan kaynaklı olabileceğini düşünüyorum hangi yol ile doğdunuzu biliyor musunuz normal sezaryen vakum gibi. Doğum yöntemi kaynaklı hastalıklar olabilir fakat araştırması çok zor görünüyor… Yine de dikkate almaya değer olabilir… SS Normal doğum. Ancak benim ağrılarım oğlumun doğumundan sonra başladı. Sezeryanla doğdu oğlum. Bir alakası varmıdır bilemiyorum tabi. Tahmin etmiştim. Benim doğumum da normal ama vakum yardımıyla gerçekleşmiş. Hiç bir rahatsızlığım yok, küme baş ağrısı dışında. Şu anda denenen hiç bir yol çözüm değil, ben hiç bir tedavi yöntemini uygulamıyorum sadece araştırma yapıyorum. SS Bu arada dün ünlü bir doktor ile randevum vardı. Sabah ve akşam cafergot, yine sabah akşam 240 mg isoptin ile hastalarında çözüm sağladığını söyledi. Cafergot denememiştim. Dün gece başladım. Bir faydasını görürsem paylaşacağım. İsoptin iyi gelir ama bizim gibi kroniklere cafergot devede kulak inşallah bitsin ağrınız bu cuma saati yüzü suyu hürmetine… Bütün yorumları okudum fakat hiç kimse Zomig’den bahsetmemiş. Ben atak başlarken Zomig alıyorum hepsinde kesmese de 10 ataktan 9’unda başarılı. 15 dk içinde ağrıyı kesiyor ama 2-3 saat kadar süren uyuşukluk hali ve halsizlik gibi yan etkileri var. Tabi bunlar ağrıların yanında çerez geliyor insana. Evet haklısınız ama çok sık kullanmamak gerekir, zaten kutuda 6 adet çıkıyor. Zomig de sumatriptan, imigran, maxalt hepsi aynı. 25 yıl sonra küme baş ağrısı tedavi olan hastanın yöntemi 16 yaşında 1988 yılında bu ağrı ile tanıştım. İlk başlarda o kadar şiddetli ağrıyordu ki kafamı duvarlara vuruyordum. Ağrı kesici kullansam da kullanmasam da atak sürem 1 ile 1,5 saat arasıydı ve hiç bir ağrı kesici ise yaramıyordu. Sonraki seneler alıştım ağrılara. 1992-1993 senelerinde askerlik zamanında hiç atak geçirmedim ve bunu askerlik yaptığım yerin iklim koşullarına başlamıştım. Askerden döndükten sonra ataklarım tekrar başladı. Doktorlar ne olduğunu bilmediği için stres kaynaklı ya da dişten kaynaklı olabileceğini söylediler. MR ve tomografi çektirdim hiçbir şey çıkmadı. Seneler sonra rahatsızlığımın küme baş ağrısı cluster olduğunu ögrendim. Ve araştırmaya başladım. Oksijenin faydasını diğer ağrı kesicilerin hepsinin yan etkisi olduğunu, aşırı sıcak suyun ağrıyı geçirdiğini anladım. Fakat sonraki atağın daha şiddetli geldiğini deneme yanılma yöntemiyle öğrendim. Sonrasında küme cluster tipi ağrının nörolojik bir ağrı olduğunu, beynimizdeki nöronların oksijen tükettiğini öğrendim. Oksijen yetmediğinde ise dönemsel ataklara sebebiyet verdiğini öğrendim. Nefes alma egzersizleri, odada tuz bulundurma ve ağrı olmadan da oksijen tüketmenin ataklarımı engellediğini farkettim. Yaşım 44 ve 3 senedir atak geçirmiyorum. Belki yaş haddinden dolayı, belki de yaptığım veya yapmadığım birkaç şey yüzünden ataklarım son buldu. Umarım bu ağrıyı çeken tüm arkadaşlar benim kadar şanslı olur.. Hepinize ağrısız günler dilerim.. Genel olarak; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, gibi eğitim ve sosyokültürel seviyesi yüksek şehirlerdeki kişiler daha çok etkilenmektedir. Lancet dergisinde yayınlanan en meşhur araştırmayı merak edenler bu linke tıklayabilir. Küme baş ağrısı tedavi için siz neler yaptınız? Hangileri kesin çözüm oldu, hangi bitkisel yöntemler ya da ilaçlar size iyi geldi? Tam geçirmese de hafifleten çözüm yolları neler oldu?
hiçbir şeyi kafaya takmamak için ilaç