Cennet ve Cehennem ile ilgili Hadisler Hadis No : 5084 Ravi: Ebu Hureyre Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şan, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." Ebu Hureyre ilaveten KuranıKerim’de geçen Cehennem konusu ile ilgili sure ve ayetlerin meali ve tefsiri, Cehennem ayetleri nuzül sebebi, fazileti, Cehennem Ayetleri Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu CennetVe Cehennem ile ilgili hadisler. Resulullah (sav) buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri ferman etti ki: “Ben Azimu’ş-Şan, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım.”. Ebu Hureyre ilaveten dedi ki: “Dilerseniz şu ayet-i RAMAZAN İLE İLGİLİ HADİSLER. Ramazanın son on günü Peygamberimiz Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Buhârî, Savm 5) Annelerle ilgili birçok Ayet-i Kerîme ve Hadîs-i Şerifler bulunmaktadır. İslâm dini anneye çok özel bir kıymet vermiş, bir ömür ana babaya iyilik, güzel davranış, onları hoşnut edip duasını almaya teşvik etmiştir. Bu yazımızda özellikle Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in, 'Cennet annelerin ayakları altındadır' Hadîs-i Şerifi ile konu hakkında bazı Âyet-i Kerîme cash. Selam Dostlarım, Konumuzda Kur’an-ı Kerim’de bulunan Cennet ile ilgili ayetler, Cennet ile ilgili 5 ayet, Cennet ile ilgili ayetler Diyanet, Cennet ile ilgili ayetler kısa, Cennet ile ilgili ayetler ve Hadisler, Cennet ile ilgili 3 ayet, Cennet ile ilgili Resimli ayetler, Firdevs cenneti ile ilgili ayetler olarak paylaşmaya çalıştık. Faydalı olması dileğimizdir. Cennetle ilgili diğer konularımıza konunun sonunda linkler verdik. O konularımızdan da yararlanabilirsiniz…. Rabbimiz dünyayı bir imtihan vesilesi yapmış, buradaki amellerimize ve niyetlerimize göre bizleri imtihan etmektedir. Dünyada yapmış olduğumuz iyilikler ve güzellikler karşısında sonsuz güzellikte bir cenneti müjdelemiştir. Allah’a iman edip salih ameller ile hayatımızı doldurmaya çalışmalıyız. / Türkiye’nin en geniş Güzel sözler, ayetler, hadisler ve atasözleri ve deyimler platformu // Bizleri her türlü sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Konumuzun altında linkler mevcuttur. Cennet ile ilgili ayetler İşte bütün bu hükümler, Allah’ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. NİSA/13 Muhacir ve Ensar’dan İslâm’a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’dan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur. TEVBE/100 İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar. BAKARA/82 Allah’tan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar. Hicr Suresi 45. Ayet Cennet ile ilgili Resimli ayetler Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur. TEVBE/72 Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat’ta da, İncil’de de Kur’ân’da da Allah’ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah’dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur. TEVBE/111 Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. “Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet’e…” derler. NAHL/32 Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete sevk edilmektedir. Nihayet oraya vardıkları zaman kapıları açılır ve bekçileri onlara “Selâm sizlere, ne hoşsunuz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!” derler. ZÜMER/73 Onlara “Selametle güven içinde oraya girin” denir. HİCR/46 İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamları ile mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır. FURKAN/75 Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler “Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!” RA’D/23-24 İman edip salih ameller işleyenler ise, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulurlar. Oradaki dirlik temennileri “selâm!”dır. İBRAHİM/23 Allah onlara, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İçlerinde ebedi kalacaklar. İşte o büyük kurtuluş budur. TEVBE Suresi 89. Ayet Meali Cennet ile ilgili Resimli ayetler Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükafatı budur. MAİDE/85 İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında “Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir” derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem onlar orada ebedî kalacaklar. BAKARA/25 O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. Kendilerine “Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir.” denilir İşte büyük kurtuluş budur! HADİD/12 De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah’dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür. AL-İ İMRAN/15 İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır. TEVBE/20 Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur. BEYYİNE/8 Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis! Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir. Cennetime gir. FECR/27-30 Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur. TEVBE/72 Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. HADİD/20 Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun! AL-İ İMRAN/133 Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. HADİD/21 Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır. RAHMAN/54 Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün. İNSAN Suresi 20. Ayet Meali Cennet ile ilgili Resimli ayetler Eğer böyle yaparsanız Allah sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. SAF/12 Öyle yücedir O ki, dilerse sana ondan daha iyisini, altından ırmaklar akan cennetler verir, sana köşkler de yapar. FURKAN/10 Her kim iyi bir iş yaparsa onun faydası kendisinedir. Kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra hep Rabbinize döndürüleceksiniz. CASİYE/15 İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. NİSA/57 İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır. RAHMAN/50 Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır. MÜRSELAT/41 Bu orada bir pınardır ki, adına “selsebil” derler. İNSAN/18 İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır. RAHMAN/48 Bu cennetler yemyeşildirler. RAHMAN Suresi 64. Ayet Meali Cennet ile ilgili Resimli ayetler Uzamış gölgeler, VAKİ’A/30 İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. NİSA/57 Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk. İNSAN/13 Fakat o Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar akan, üzerlerinden şehnişinler yapılmış, şehnişinli balkonlu köşkler vardır. Bu, Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz. ZÜMER/20 Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak iman edip de salih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler. SEBE/37 İman edip güzel işler yapanları, evet muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Böyle iyi işler yapanların mükafatı ne güzeldir! ANKEBUT/58 Öyle yücedir O ki, dilerse sana ondan daha iyisini, altından ırmaklar akan cennetler verir, sana köşkler de yapar. FURKAN/10 Onlar cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. VAKİ’A/15 Onlar Karşılıklı tahtlar üzerindedirler. SAFFAT/44 Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir. İNSAN/21 Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir. HAC/23 Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir. İNSAN/12 Onlara Adn cennetleri vardır. Onlar oraya gireceklerdir. Orada altın bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de ipektir. FATIR/33 Onlara damgalı saf bir içki sunulur. Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler. MUTTAFFİFİN/25-26 Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu? MUHAMMED/15 Pek çok meyva arasında, Tükenmeyen ve yasaklanmayan VAKİ’A/32-33 Dalbastı kirazlar, Meyva dizili muzlar, VAKİ’A/28-29 Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle. Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. Beğendikleri meyvalar, Canlarının çektiği kuş etleri, VAKİ’A/18-21 İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir SAFFAT/45-47 Meyveler vardır, Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. SAFFAT/42-43 Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler. Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu. İNSAN/5-6 Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir. İNSAN/21 Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur. Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır. Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır. Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir. İNSAN/14-17 Bahçeler var, bağlar var. NEBE/32 Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle bir tabiat ile mühürler. MÜ’MİN/35 Onlar da “Hamdolsun o Allah’a ki, bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz” derler. Bak ne güzeldir mükafatı o iyi amel işleyenlerin! ZÜMER/74 Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. ZUHRUF/71 Sen kıyamet günü kazandıkları şeyin cezası başlarına gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. İman edip salih amel işleyenler ise cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlar için istedikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur. ŞURA/22 Bunlar onun cehennemin uğultusunu bile duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar. ENBİYA/102 Meyveler vardır, Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. SAFFAT/43 Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur. ĞAŞİYE/8 Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün. MUTAFFİFİN/24 Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. İNŞİKAK/9 Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir. İNSAN/11 Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar. Rabbine bakar. KIYAMET/22-23 Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler. RUM/15 Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur. Yaptığından hoşnuttur. Yüksek bir cennettedir. ĞAŞİYE/8-10 Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. MERYEM/60 Allah onları hoşnut olacakları bir yere cennete elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir herşeyi bilir Halîmdir, Kullarına yumuşak davranır.. HAC/59 Artık o hoşnut bir hayattadır. HAKKA/21 Halbuki sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak iman edip de salih amel işleyenlere gelince, işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükafat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler. SEBE/37 Orada kalblerinde bulunan kini çıkarıp atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. “Bizi buna erdiren Allah’a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişler.” derler. Onlara şöyle seslenilir “İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz”. A’RAF/43 Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar. HİCR/47 Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Duydukları söz, yalnız “selam”, “selam” dır. VAKİ’A/25-26 Orada boş bir söz işitmez. ĞAŞİYE/11 Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan. NEBE/35 “Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.” FATIR/35 Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir. HİCR/48 Ey Âdemoğulları! Size içinizden peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında, kim Allah’tan korkar ve kendini düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. A’RAF/35 Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir. BAKARA/62 Allah’ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. AL-İ İMRAN/170 Onlar orada şöyle derler “Hamd olsun Allah’a, bizden o üzüntüyü giderdi. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir.” FATIR/34 İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır. RAHMAN/70-72 İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında “Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir” derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem onlar orada ebedî kalacaklar. BAKARA/25 Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır. SAFFAT/48 İri gözlü hûriler, Saklı inciler gibi, Yaptıklarına karşılık olarak verilir. VAKİ’A/22-24 Biz kadınları yeniden inşa ettik yarattık. Onları bâkireler yaptık. Hep yaşıt sevgililer, VAKİ’A/35-37 Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın. İNSAN/19 Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir. AL-İ İMRAN/185 Eğer böyle yaparsanız Allah sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. SAF/12 İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur. BURUC/11 O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. Kendilerine “Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir.” denilir İşte büyük kurtuluş budur! HADİD/12 Cennet ile ilgili ayetler konumuzdan sonra cennet ile ilgili diğer konularımıza da aşağıdaki linklerden kolayca göz atabilirsiniz…. Cennet ile ilgili hadisler Cennet ile ilgili sözler Cehennem ile ilgili ayetler Cennet ile ilgili atasözleri Cennet İle ilgili hikaye Anasayfa Galeri İslam Allah'ın müminlere cennette hazırladığı nimetler ile ilgili ayet ve hadisler İnsan akıl ve hayalinin alamayacağı güzellikte nimetlerle bezenmiş ve müminlerin ebedi olarak kalacakları ahiret yurdu cennetle ilgili birçok ayet ve hadis bulunur. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurur "Cenab-ı Hak buyuruyor ki 'Salih kullarım için Ben, cennette hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insan gönlünün hatırlamadığı birtakım nimetler hazırladım.' Yüce Allah'ın cennette müminlere hazırladığı nimetler nelerdir? Giriş Tarihi 0916 Güncelleme Tarihi 0934 1 20 Ebû Hüreyre'den ra, Resûlullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir Allah Teâlâ, "Salih kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın gönlünden dahi geçirmediği nice nimetler hazırladım." buyurdu. Bundan sonra Ebû Hüreyre, isterseniz şu ayeti okuyun, demiştir "Müminlerin işledikleri hayır ve ibadetlerin mükafatı olarak Allah hazinesinde saklanmış olan o göz aydınlığı nimetleri kimse bilmez." Buhârî, Bed'ü'l-halk, 8; Müslim, Cennet, 2-5 2 20 Câbir'den ra rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur Cennetlikler, cennette yerler ve içerler, ama tuvalet ihtiyacı duymazlar, aksırmazlar ve sümkürmezler. Yiyecekler, vücutlarından ter halinde çıkar, terleri de misk gibidir. Onlar zahmetsizce nefes aldıkları gibi, sabah akşam Allah'ı tesbih edip yüceltirler. Müslim, Cennet, 19 3 20 İbn Mes'ûd'dan ra nakledildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur Ben, cehennemden en son çıkıp cennete en son girecek kimseyi biliyorum. Bu kişi, cehennemden emekleye emekleye çıkacak, Yüce Allah ona "Git, cennete gir!" buyuracak; o da cennete varacaktır. Fakat ona cennet dolu gibi görünecek ve dönüp Yâ Rab, cenneti dopdolu buldum, diyecek. Yüce Allah ona yine "Git cennete gir. Orada dünya kadar ve dünyanın on misli kadar yer senindir" buyurur. O kişi âdeta buna inanamayarak Yâ Rab, bütün kâinatın hâkimi olduğun hâlde benimle alay mı ediyorsun yahut ravinin tereddüdüne göre bana gülüyor musun, der. Hadisi rivayet eden İbn Mes'ûd diyor ki Bunun üzerine Resûlullah'a baktım, azı dişleri görünecek kadar güldü ve "İşte cennetlikler içinde en alt dereceye sahip olan kişi, bu kimsedir." buyurdu. Buhârî, Rikâk, 51; Müslim, Îmân, 308 4 20 Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den ra gelen rivayete göre Peygamber şöyle buyurmuştur Cennette müminler için altmış mil yüksekliğinde, içi boş tek bir inciden yapılma bir çadır vardır. Burada müminlerin aileleri bulunur. Müminler onları ziyaret eder. Mesafenin genişliğinden ailelerden bazıları, bazılarını göremez. Buhârî, Bed'ü'l-halk, 8; Buhârî, Tefsîr, Rahmân 2; Müslim, Cennet, 23 5 20 Ebû Saîd'den ra rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur Cennette Tûba denilen bir ağaç vardır ki idmanlı, seri bir ata binen mahir bir süvari, yüz sene onun gölgesinde gider de, yine onun dışına çıkamaz. Yine Buhârî ve Müslim Sahîhayn'de Ebû Hüreyre'nin Bir süvari yüz sene o ağacın gölgesinde gider de, dallarının kapladığı alanı aşamaz, dediği rivayet edilmiştir. Buhârî, Rikâk, 51; M7138 Müslim, Cennet, 8 Bol yağışlı bir dönemden sonra sıcak günlere ulaştık. Dilerim bu yıl çiftçilerimiz bol bol ürün alır. Bereket iner. Başaklar bire on, bire bin verir. Bu sıcak günlerde köyüne giden, şehirde kalan, dinlenmeye çekilen var. Herkes kendine göre bir plan yapıyor. İnşallah Rabbimiz herkese gönlüne göre muamele buyurur. Ben size tatilinizde bazı önerilerde bulunmak isterim. Bir köşede şöyle dursun 1- Kur'an meali okuyalımTatilinizde her güne birkaç sahife Kur'an meali okuyun. 2- Mealin yanında tefsire de önem verelim Kur'an'ı daha doğru ve iniş hedefine uygun anlamak için mutlaka tefsir okuyalım. Elmalılı Tefsiri, Sabuni Tefsiri ve diğer klasik tefsirler takip edilmeli. Sadece mealle yetinilmemeli. İnen ayetlerin hangi hadise üzerine indiği, hangi ayetin daha önce geldiği gibi önemli ayrıntılar tefsirden öğrenilir. 3- Kur'an kıraatini ihmal etmeyelim Kısa surelerden başlayarak orijinal haliyle Kur'an okunmalı, hatta ezberler yapılmalıdır. 4- Hz. Peygamber'in hayatını okuyalım En doğru, şaibesiz, duru, temiz, edepli ve üslubu nezih kitaplardan Hz. Peygamber okunmalıdır. Peygamberimizin yüce şahsiyeti bu yolla tanınmış olur. Tartışılan, egosunu kitabına yansıtan, saygısız, büyük laf etmek için bin dereden su getiren kişilerin eserlerinden uzak durun. Güvenilir yayınevlerine bu husus için müracaat edilebilir. 5- Akaid kitabı okuyalım İslam itikadını belirleyen temel esaslar güvenilir kaynaklardan okunmalıdır. Nesefi, Aliyyül Kari şerhi en kolay ulaşılacak eserlerdir. İmam Maturidi, İmam Eşari bu hususta güvenilir merkezlerdir. Bu iki büyük âlimin ve talebelerinin özelliği, boş ve faydasız şeylerden arındırılmış nezih, duru bir inanç atlasını önümüze sermeleridir. 6- Kaza namazı kılalım Vakit var. Evde, köyde, tatilde, izinde vakit buldukça kılınamayan namazların kazası kılınmalı. 7- Dost ziyaretleri yapalım Sırf Allah için bir dostu ziyarete gitmek sevaptır. Eski dostumuzu, anne-baba dostunu ziyaret edin. Dua edin, dua alın. Gönül kazanın. 8- Çocuklarımızla ilgilenelim Evlatlarımız yanlış arkadaşlar edinmiş olabilirler. İnternet kötü niyetle de kullanılabiliyor, iyi niyetle de. Orada, uzaktan kurulan dostluklar bazen başa bela olabiliyor. Evlatlarınızı bu hususlarda hem uyarın hem de orada boşluk bırakmayın. Yanlış dostların yerini siz alın. Aile ortamından daha güvenilir bir ortam olamaz. Gençler bunu anlamayabilirler, tecrübesizler. Onları yönlendirin. 9- Kimsesiz yaşlıları ziyaret edelim Vardır çevrenizde terk edilmiş, engelli, kimsesiz, yaşlı, sahipsiz kişiler. Onları bulun. Neye gücünüz yetiyorsa onlara el uzatın. 10- Hayvanlar için su koyalım Hepimiz bunalıyoruz. Bol bol su içmeliyiz. İçiyoruz da. Ya hayvanlar? Kedi, köpek ve diğerleri bazen bir damla su için kilometrelerce yürüyorlar. Dili sarkık size doğru yürüyen bir hayvan belki su peşindedir. 11- Geçmişi gözden geçirelim Şairin dediği gibi, "Keşke gençlik bir gün dönseydi. Ben de zamanın bana neler yaşattığını anlatsaydım" çaresizliği içinde bir akıbete doğru yürüyoruz. Allah sonumuzu iyi etsin. Hayırlı, bereketli kılsın. Namerde muhtaç etmesin. Dünden ibret alalım. Yeni bir sayfa açalım. Belki daha iyi şeyler yaparız. Çoğumuz 3-4 dedemiz öncesini bilmiyoruz bile. Her şey bu kadar acımasız. 3 kuşak sonra biz de unutulacağız. Bunun farkında olup yaşayalım. 12- Tulul emelden vazgeçelim Ne demek tulul emel? Tulul emel, bitmez tükenmez ihtiras demek. Ne yaparsan yap, sana yazılmışsa, yazılmayana varamazsın. Yazılmışsa, değiştiremezsin. Onun için iste, çalış, gayret et, çabala ve ama isyan etme. Bazı konularda durmayı bil. Bunlardan sadece birini dahi yapsan iyidir. Allah yolumuzu açık etsin. *** DİYANET'İN DİKKATİNE İstanbul'da Sultanahmet Camii'nin minareleri arasındaki mahyada güzel sözler yazıyor. Bu büyük camilerde eskiden beri süregelen bir gelenektir. Ramazan ayında daha da dikkat çeker. Geçenlerde dolaşırken "Lailahe illallah Muhammeden resulullah" gibi çok güzel sözlerin yazıldığını gördüm. Elbette teşekkür ederiz. Fakat aklıma geleni de paylaşmak isterim. Burası turistlerin bol olduğu bir bölge. Bu turistlerin bir kısmı da Müslüman. Elbette büyük kısmı başka dinlere mensup. Bu nedenle oraya İngilizce ve başka dillerde "Allah birdir", "Hz. Muhammed son peygamber", "Cennet annelerin ayakları altındadır" gibi inancımızı ve hassasiyetimizi belirten sözler asılabilir. Özellikle "son peygamber" vurgusu daha isabetli olmaz mı? Bu bir teklif sadece. KABİR AZABI SÜREKLİ MİDİR? Müslümanların bir kısmı kabirde sürekli azapta, bir kısmı ise geçici azapta olacaktır. Bir diğer kısmı ise arkalarından verilen sadaka, dua gibi iyiliklerle rahata kavuşacaktır. "Cuma gününde ve ramazan ayında kâfirler dahil olmak üzere herkesten azabı geçici olarak kaldırılır" şeklinde görüşler varsa da pek kabul görmemiştir. Âlimlerin bir kısmına göre ise birinci sur yani kâinatın sonuna gelmesi ile ikinci sur yani diriliş arasında herhangi bir azap olmayacaktır. Yasin Suresi'nde ayet 51-52 bu zaman aralığı anlatılmaktadır. Peygamberimiz ile diğer peygamberlerin mucizeleri aynı mıdır? Hz. Peygamber'in mucizelerini iki kategoride ele alabiliriz. Geçici mucizeler ve kalıcı mucizeler olmak üzere. Bilindiği gibi Peygamberimizin geçici mucizeleri yüzlercedir. Bu konuda ciltlerce eserler yazılmıştır. Diğer peygamberlerin mucizeleri de geçicidir, kalıcı değildir. Ölülerin bir süre için diriltilmesi, denizin yarılması, parlayan el, cinlere hâkimiyet, ateşin yakmaması da bu türden geçici mucizelerdir. Olmuş ve bitmiştir. Bugüne yansımamıştır. Ancak Peygamberimizin kalıcı mucizesi vardır ki o da Kur'an-ı Kerim'dir. Değişmeden, üzerinde oynanmadan elimizdedir ve kıyamete kadar devam edecektir. Hz. Peygamber'in en büyük mucizesi elbette budur. Namaz kılma konusunda erkek ile kadın arasında ne fark vardır? Kadın ve erkeğin namazdaki duruşları konusunda aralarında çok önemli fark yoktur. Olan farklar da farz veya vacip değil, sünnet sayılan hususlardadır. Yani bir kadın, erkek gibi namaz kılarsa tabii örtünme şartıyla namazı kabul olur. Ancak sünneti ve bazı adapları terk etmiş sayılır. Önemli bazı farkları belirteyim. Bunlar namazın bizzat farz veya vaciplerine müdahil olan hususlar değildir. Tekbirde kadın ellerini omuz hizasına kadar kaldırır. Sol elini göğsünün üzerine, sağ elini de onun üzerine koyar. Rükûda parmak uçlarını dizinin üzerine koyar, kavramaz. El parmaklarını aralamaz. Secdede uyluklarını karnına yapıştır, dirseğini kaldırmaz. Tahiyatta sol kalçası üzerine oturarak ayaklarını sağa doğru yatırır. Bu konuda bir ilmihal kitabından yararlanabilirsiniz. Allah'ın isimleri ve bazı surelerle ilgili "Şu kadar okunursa şu olur" diye bilgiler duyuyorum. Bu doğru mudur? Bazı sureler ve ayetlerin fazileti hakkında hadisler vardır. "Şöyle okunması iyi olur" tarzında Peygamberimizin yönlendirmeleri olmuştur. Bazı dualar hakkında da sabah-akşam okunmalı tarzında bilgiler vardır. Allah'ın yüce isimlerinin hangisinin hangi sıkıntılara çare olduğu hakkında ise âlimlerimizin tecrübeye dayanan bilgilerini bulabilirsiniz. Babam alkollüyken bize beddua ediyor. Bu beddua tutar mı? Babanıza karşı içki içiyor olsa bile saygılı olmanız gerekir. Ancak onu vazgeçirmek için zaman zaman ikaz edin. Alkollüyken size beddua etmesinin ise bir suçunuz olmadıktan sonra size zararı olmaz. Babalık hakkı önemlidir. Ama elbette babalar sorgulanmaz değillerdir. Herkesin yetkisi kadar sorumluluğu da vardır. Hayatını kaybedenler şu anda cennet veya cehenneme girmişler midir? Ölen kişiler kabir âleminde cennet veya cehenneme benzer bir hayat sürüyorlar. Peygamberimiz SAV, "Mezar ya cennet bahçelerinden bir bahçeye veya cehennem çukurlarından bir çukura dönüşür" buyurmuştur. Ancak mahşerden kıyametten sonraki cennet ve cehennem anlamında bir hayat henüz başlamamıştır. Bununla beraber İslam itikat âlimlerine göre cennet ve cehennem şu anda vardır, yaratılmıştır ama dolu değildir. BİR AYET "Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size niye azap etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir. Hakkıyla bilendir." Nisa, 147 BİR HADİS Dört özellik kimde bulunursa o kişi katışıksız münafıktır. Bir kişide bu huylardan biri bulunursa o huyundan vazgeçinceye kadar onda münafıklığın özelliklerinden biri bulunuyor demektir. O huylar şunlardır 1- Kendisine bir şey emanet edilince hıyanet eder. 2- Konuşunca yalan söyler. 3- Bir akit yapınca sözünde durmaz. 4- Düşmanlık yapınca aşırı gider. Buhari, Müslim Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın. Cehennem azabı nasıldır? Cehennem’de günahkarları ne bekliyor? Cehennemliklerin yiyecek ve içecekleri nelerdir? Cehennem azabı ile ayet ve dûçâr olacağı kesinleşmiş kimselerin azâbı bir olmayıp, herkes kendi hâline göre muhtelif azap çeşitleri ile cezalandırılacaktır. Bunların bir kısmı âyet-i kerîmelerde şöyle haber verilmektedir “Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hâle geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah azîz ve hakîmdir.” en-Nisâ, 56 “Onlar için Cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de yine Cehennem ateşinden örtüler vardır. İşte Biz, zâlimleri böyle cezalandırırız!” el-Aʻrâf, 41 “Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da yine ateşten tabakalar vardır! İşte Allah kullarını bu azaptan sakındırıyor. Ey kullarım, Ben’den korkun takvâ sahibi olun!” ez-Zümer, 16[1] “Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün acıklı bir feryâd içinde Eyvah bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik! Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov!» derler.” el-Ahzâb, 66-68 Bunlar, ne dehşetli manzaralardır! Yüzün bir o tarafı bir bu tarafı ateşin en koyu yerine arz edilmekte, hem de o şiddetli ateşin, vücudun her noktasına, yüzün her zerresine ulaşmakta olduğu bir durumda iken... Kâfirler de yorgun ve pişman bir hâlde, zelil bir şekilde ve yalvarırcasına günahlarını îtiraf ediyorlar. Ümitsiz bir ses tonuyla, kendilerini bu fecî âkıbete sürükleyen önderlerine acı bir öfke ve kinle lânet yağdırıyorlar!.. CEHENNEM AZABI NASIL YAŞANACAK? Yine Cenâb-ı Hak, Cehennem azâbıyla ilgili âyet-i kerîmelerde şöyle buyurmaktadır “…İnkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar sular dökülür. Bununla, karınlarının içindeki âzâları ve derileri eritilir. Bir de başlarına vurulmak üzere onlar için demirden gürzler, topuzlar vardır! Iztıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve kendilerine; Tadın bu yakıcı azâbı!» denilir.” el-Hac, 19-22[2] “Şüphesiz Biz, kâfirler için zincirler, boyna ve ellere geçirilen demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.” el-İnsân, 4 İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ-, bir kişinin “Hiç şüphesiz Biz’im nezdimizde onlar için demirden hazırlanmış ağır bağlar, prangalar ve yakıcı bir ateş vardır. Boğaza duran bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır!” el-Müzzemmil, 12-13 âyetlerini okuduğunu işitince, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in düşüp bayıldığını haber vermişlerdir. Beyhakî, Şuab, I, 522/917; Ali el-Müttakî, VII, 206/18644 Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir hadîs-i şerîflerinde Cehennem azâbıyla ilgili olarak “Cehennem ateşi, içindekileri yakarak vücutlarını yemeye başlar, kalplerine kadar varınca durur. Cehennemliklerin vücutları eski hâllerine döner. Ateş tekrar onları yakarak yemeye başlar ve kalplerine kadar ulaşır. Bu azap, ebediyyen bu şekilde devam eder. Bu hâl, Allah Teâlâ’nın; Hutame Allâh’ın tutuşturulmuş bir ateşidir ki tâ kalplere kadar işleyip yakar.»[3] âyet-i kerîmelerinde haber verdiği hâldir.” buyurmuşlardır.[4] CEHENNEMLİKLERİN YİYECEĞİ Kâfir ve günahkârların Cehennem’deki yiyeceği ise, “zakkum ağacı”dır. Âyet-i kerîmelerin ifâdesiyle, Cehennem’in dibinde yetişen, tomurcukları şeytanların başlarına benzeyen, yendiğinde açlığı gidermediği gibi karında aynen erimiş mâden ve çok sıcak bir su gibi kaynayacağı bildirilen bu ağaç, onların yiyeceklerinden biridir. Sonra bu yemeğin ardından kendilerine kaynar su ile karıştırılmış bir içecek verilecektir. Onlar da içleri yandığından, susuz kalmış bir deve gibi bu sudan içeceklerdir. Lâkin içtikçe susuzlukları daha da artacaktır. Ardından da çılgın ateşe atılacaklar ve üzerlerine de yine kaynar sular dökülecektir.[5] İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ- “Cehennem zakkumundan bir damla Dünya’ya indirilecek olsa, bütün insanların yiyecek ve içecekleri ifsâd olurdu.”[6] buyurmuştur. Cehennem ehlinin, ezâ ve cefâ verici bir diğer yiyeceği ise Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle tasvir edilmektedir “O gün birtakım yüzler zelildir. Çalışmış fakat boşuna yorulmuşlardır. Kızışmış bir ateşe atılırlar. Onlara kaynar su kaynağından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur. O ise ne besler ne de açlığı giderir.” el-Ğâşiye, 2-7 Buradan, şiddetli bir açlığın da Cehennem azâbının ayrı bir türü olduğu anlaşılmaktadır. CEHENNEMLİKLERİN İÇECEĞİ Câbir -radıyallâhu anh- şöyle anlatır “Yemen’in Ceyşân şehrinden bir adam geldi. Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e beldelerinde içtikleri, mısırdan yapılan ve Mizr adı verilen bir içeceği sordu. Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- –O sarhoşluk veriyor mu?» diye suâl ettiler. Adam –Evet.» dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- –Her sarhoşluk verici şey haramdır. Allah -azze ve celle- ’nin, sarhoşluk verici şey içene “Tıynetü’l-Habâl” içireceğine dâir ahdi vardır.» buyurdular. Oradakiler –Ey Allâh’ın Resûlü! “Tıynetü’l-Habâl” nedir?» diye sordular. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz –Cehennem ehlinin teridir veya Cehennem ehlinin usâresidir kan ve irinidir.» buyurdular.” Müslim, Eşribe, 72; Ebû Dâvûd, Eşribe, 5[7] Yine Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Kibirli kimseler, kıyâmet günü insan sûretinde, küçük ve kırmızı karıncalar kadar haşrolunacaklardır. Zillet her taraflarından onları saracaktır. Cehennem’deki Bûles» adı verilen bir zindana sürükleneceklerdir. Onları ateşlerin ateşi kuşatacak ve Cehennem ehlinin Tıynetü’l-Habâl» denilen kan, irin ve pisliklerinden içirileceklerdir.” Tirmizî, Kıyâmet, 47/2492; Ahmed, II, 179; Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no 557 Hasan-ı Basrî Hazretleri “Cehennemliklerden akan kan ve irinden bir kova Dünya’ya dökülse, yeryüzünde hiç kimse kalmaz, hepsi ölürdü.” buyurmuştur. İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 52/34145 Abdurrahman bin Yezîd şöyle anlatır “Atâ el-Horasânî Hazretleri ile birlikte gazâya çıkardık. Gecelerini namaz ile ihyâ ederdi. Gecenin üçte biri veya yarısı geçtikten sonra çadırından bize seslenerek ‒Ey Abdurrahman, ey filân, ey falan!.. Kalkın, abdest alın, namaz kılın! Şu geceyi ibadetle değerlendirmek ve şu gündüzde oruç tutmak; Cehennem’de kan ve irin içmekten ve demirden elbiseler giymekten daha kolaydır! Acele edin, acele edin! Kendinizi kurtarın, kendinizi kurtarın!» der ve tekrar namazına devam ederdi.” Bkz. Beyhakî, Şuab, IV, 528, V, 417; Ebû Nuaym, Hilye, V, 193; Ahmed, Zühd, s. 309 GÜNAHKARLARI CEHENNEM’DE NE BEKLİYOR? Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hadîs-i şerîflerinde Allâh’ı inkâr edenlerin, küfürlerinin çeşidine göre Cehennem’de cesetlerinin ve uzuvlarının büyütüleceğini şöyle haber vermişlerdir “Cehennem’de kâfirin azı dişi veya köpek dişi, Uhud Dağı kadar, cildinin ka­lınlığı da üç günlük yol mesafesinde olacaktır.” Müslim, Cennet, 44 “Cehennem’de kâfirin iki omuzunun arası, hızlı giden bir süvâri için üç günlük mesafedir.” Müslim, Cennet, 45 Kâfirin Cehennem’de oturduğu yer, Mekke ile Medîne arası kadar olacaktır.[8] Hiç şüphesiz Cehennem’de kâfirlerin cesetlerinin bu şekilde büyütülmesi, onlarla Cehennem’in tamamen doldurulması ve azâbı iyice tatmaları içindir. Düşünmek îcâb eder ki karıncayı yaratan da fili yaratan da Cenâb-ı Hak’tır. İsteseydi karıncayı fil büyüklüğünde yaratabilir veya fili karınca kadar küçültebilirdi. Yine balinayı da hamsiyi de yaratan O’dur. Cenâb-ı Hak için hiçbir zorluk yoktur. Dolayısıyla Cenâb-ı Hak kıyâmet günü insanların ebatlarını daha büyük, mesafeleri de daha uzun yaratmaya elbette ki kâdirdir. Yani bu tür rivâyetler, mübâlağa değil, hakîkatin ifâdesidir. Bizlere sahih senetlerle gelen bilgileri aynen kabul etmek durumundayız. Daha evvel de ifâde ettiğimiz gibi âhireti, dünya şartlarıyla anlamaya çalışmamalıyız. Oranın farklı bir âlem olduğunu dâimâ göz önünde bulundurmalıyız. CEHENNEM ATEŞİ Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır “Cehennem ateşi, Cehennem ehlinin bazısının topuklarına, bazısının dizlerine, bazısının kuşak yerlerine, bazısının da köprücük kemiklerine kadar çıkar.” Müslim, Cennet, 32, 33 “Kıyâmet günü Cehennem ehlinin azâbı en hafif olanı, iki ayağının altına iki kor parçası konularak bunların tesiriyle beyni kazan ve güğüm gibi kaynayan kimsedir.”[9] “…Bununla birlikte o, hiç kimsenin kendisinden daha şiddetli bir azap görmediğini zanneder. Hâlbuki kendisi, Cehennemliklerin azâbı en hafif olanıdır.” Müslim, Îmân, 364 Katâde -radıyallâhu anh- şöyle demiştir “Bir kimse Cehennem’e sadece bir kovanın suya daldırılıp çıkarıldığı an kadar bile girse, bu bile çok büyük bir azaptır.” İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Sıfatü’n-Nâr, s. 108, no 164 CEHENNEM’DEKİ EN BÜYÜK AZAP Cehennem ehlinin giriftâr olacağı en büyük azap ise, Cemâlullâh’ı temâşâ ve Allâh’ın rahmet nazarına mazhar olma nîmetlerinden mahrum bırakılmaları olacaktır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur “Hayır! Muhakkak ki onlar o gün Rab’lerinden O’nu görmekten mahrum bırakılacaklardır.” el-Mutaffifîn, 15 Cehennemlikler, aynı şekilde Cenâb-ı Hakk’ın rahmet nazarına da nâil olamazlar. Ebû İmrân el-Cevnî şöyle buyurur “Allah Teâlâ bir insana nazar ederse, mutlakâ ona rahmet eder. Cehennem ehline de bakmış olsaydı, onlara da mutlakâ rahmet ederdi. Lâkin Cenâb-ı Hak onlara bakmayacağına hükmetmiştir.” Ebû Nuaym, Hilye, II, 314 Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Cehennem’de azap gören bazı günahkârların hâllerini ise şöyle haber vermişlerdir “Mîrac gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının içi yılanlarla doluydu ve bunlar dışarıdan görünüyordu. Ben –Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?» diye sordum. –Bunlar fâiz yiyenlerdir!» cevâbını verdi.” İbn-i Mâce, Ticârât, 58 Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Mîrâc’a çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve sadırlarını tırmalayan bir topluluğa rastladım. –Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir?» diye sordum. –Bunlar, gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların ırzlarına şeref ve haysiyetlerine dil uzatan kimselerdir.» cevâbını verdi.” Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878; Ahmed, III, 224 “ALLAH BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLAR” Kulu Allâh’ın rahmetinden uzaklaştırıp gazab-ı ilâhîye dûçâr eden günahlara dalmış olanlar, bir an evvel nedâmet gözyaşlarıyla tevbeye sarılmalı, ilâhî rahmetten aslâ ümit kesmeyip samimiyetle af dilemelidirler. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır “De ki Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” ez-Zümer, 53 Câmilerde cenâze namazlarından önceki vakit namazının ardından müezzin efendiler ekseriyetle bu âyet-i kerîmeyi tilâvet ederek elleri duâya kaldırırlar. Evet, Allâh’ın rahmetinden ümit kesilmez, O bütün günahları affeder. Lâkin bunun bir şartı vardır. O şart da hemen peşinden gelen âyet-i kerîmede şöyle ifâde buyrulmaktadır “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslîm olun, sonra size yardım edilmez.” ez-Zümer, 54 Yani vakit kaybetmeden hemen tevbe ederek Cenâb-ı Hakk’a yönelmek ve ölüme günahlar içinde yakalanmamak îcâb eder. Cenâb-ı Hak kullarından “tevbe-i nasûh” yani ihlâslı/samimî bir tevbe istemektedir. Kulun vazifesi, günahından nefret ederek ve ona bir daha dönmemeye azmederek pişmanlıkla tevbeye yönelmek; ardından da tevbesinin kabûlü için dâimâ Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmektir. Kulun tevbesini, Rabbimiz dilerse kabul buyurur. Zira duâların ve ibadetlerin kabûlü gibi, günahların affı da O’nun dilemesine bağlıdır. Diğer taraftan; “nasıl olsa tevbe ederim ve affolunur” düşüncesiyle günahlara dalmaktan da son derece sakınmak gerekir. Zira bu, nice insanın içine düştüğü şeytânî bir tuzaktır. Cenâb-ı Hak, kullarını bu azap tuzağına sürüklenmekten îkaz sadedinde, âyet-i kerîmelerde şöyle buyurmaktadır “Ey insanlar! Allâh’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi kandırmasın!” Fâtır, 5 “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin! Bilin ki, Allâh’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O aldatıcı şeytan da, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” Lokmân, 33 Demek ki Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin sonsuz olduğu gibi, azâbının da son derece şiddetli olduğunu hiçbir zaman unutmamak lâzımdır. Zira Cenâb-ı Hak “Rahmân” olduğu gibi, aynı zamanda “Kahhâr”dır. Âyet-i kerîmede tavsif edildiği üzere Cenâb-ı Hak “Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azâbı çetin olandır!..” el-Mü’min, 3 Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın lûtfu gibi kahrının da, cemâli gibi celâlinin de her an tecellî edebileceğini düşünüp dâimâ takvâ üzere bir kulluk hayatı yaşamaya gayret etmek elzemdir. Birçok âyet-i kerîmede bildirildiği üzere[10] Allâhʼın rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler. Lâkin Ferîdüddîn Attâr gʼin Pendnâme’sindeki ifâdesiyle; “Allâhʼın azâbından korkmadan yaşayanlar da müʼmin değil, mutlak kâfirdirler.” Dipnotlar [1] Krş. el-Ankebût, 55. [2] Krş. es-Secde, 20; el-Mâide, 37. [3] el-Hutame, 6-7. [4] İbnü’l-Mübârek, ez-Zühd ve’r-Rekāik, II, 87; İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Sıfatü’n-Nâr, s. 94/139; İbn-i Kesîr, en-Nihâye, II, 147. [5] Bkz. es-Sâffât, 62-68; ed-Duhân, 43-48; el-Vâkıa, 52-55. [6] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 52/34144. [7] Bkz. İbrâhîm, 16; el-Kehf, 29; Sâd, 57; el-Hâkka, 35-37; en-Nebe’, 25. [8] Tirmizî, Cehennem, 3/2578. [9] Buhârî, Rikāk, 51; Müslim, Îmân, 362-363; Tirmizî, Cehennem, 12. [10] Bkz. Yûsuf, 87; el-Ankebût, 23; el-Hicr, 56. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Allah’ın Cennet’te mü’minlere hazırladığı nimetler nelerdir? Cennet nimetleri ile ilgili ayet ve Teala’nın Cennet’te mü’minlere hazırladığı nimetler ile ilgili ayet ve hadisler. CENNET NİMETLERİ İLE İLGİLİ AYETLER “Allah'ın azâbından korkup fenalıklardan sakınanlar takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır. Onlara Oraya selâmet ve emniyetle giriniz’ denir. Biz, onların gönüllerindeki her türlü kini ve hasedi söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturup sohbet eden kardeşler olacaklar. Onlar orada hiçbir yorgunluk duymayacaklar ve oradan çıkarılmayacaklardır.” Hicr sûresi, 45-48 “Ey âyetlerimize inanan ve Müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de. Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk duyarak Cennet'e giriniz. Altın tepsiler ve kadehler içinde onlara yiyecek ve içecek sunulacaktır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve kendilerine Siz, orada ebedî olarak kalacaksınız, dünyada yaptıklarınıza karşılık kazandığınız Cennet işte budur. Orada sizin için pek çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz, denilir.” Zuhruf sûresi, 68-73 “Allah’ın azâbından korkup fenalıklardan sakınanlar müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamda, bahçelerde ve pınar başlarında, ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı oturup sohbete koyulurlar. Evet böyle olacak. Biz onları iri gözlü hurilerle evlendireceğiz. Onlar orada güven içinde, canlarının çektiği her meyveyi isteyebilirler. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları Cehennem azâbından korumuştur. İşte bu, mü’minlere Allah’ın bir lutfudur. En büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” Duhân sûresi, 51-57 “İyiler kesinlikle Cennet'tedir. Koltuklar üzerinde etrafı seyrederler. Yüzlerinde mutluluğun parıltısını görürsün. Kendilerine damgalı, mükemmel bir içki sunulur. Onun içiminin sonu pek hoştur. İşte nefis bir hayat isteyenler bunu istesin, bu yolda yarışsınlar. O içkiye tesnîm pınarının suyu da katılmıştır. O pınardan ancak Allah’ın rızâsını kazananlar içerler.” Mutaffifîn sûresi, 22-28 Bu âyet-i kerîmeler gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, insanoğlunun hayal bile edemediği nimet ve güzelliklerle dolu cennet hakkında fikir edinebilmemiz için Cenâb-ı Mevlâ tarafından sunulmuş renkli birer fotoğraf gibidir. Hiçbir fotoğraf aslının güzelliğini yansıtmaz. Allah Teâlâ cennet hayatının pek nefis bir hayat olduğunu söylemekte, nefâsete düşkün olanların bu hayatı istemesini ve onu elde etmek için durmadan çabalamasını tavsiye etmektedir. O pınar başları, köşkler, bahçeler, üzerinde karşılıklı oturup sohbet edilen koltuklar, tepsiler içinde dolaştırılan meyveler, içecekler, ince ve kalın ipeklerden elbiseler, iri gözlü hûrilerle selâmet ve emniyet içinde bir hayat...Hiçbir korku, endişe ve yorgunluğun, bu güzellikleri kaybedersem türünden hiçbir endişenin hissedilmediği bir âlem...Kin ve kıskançlıktan arındırılmış pırıl pırıl gönüllere sahip insanlarla dostça bir arada yaşamak... Allahım, bütün bunlar ne güzel ne hârika ne emsâlsiz nimetler... Bütün bunlara sahip olmanın tek şartı, âyet-i kerîmelerde belirtildiği üzere, Allah'ın azâbından korkup fenalıklardan sakınmak, kısacası takvâ sahibi olmaktır. Allah hepimizi bu yarışta muvaffak buyursun. Âmin. CENNET NİMETLERİ İLE İLGİLİ HADİSLER Cennet Nimetleri Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennetlikler Cennet'te yiyip içerler, ama büyük, küçük abdeste çıkmaz ve sümkürmezler. Sadece hoş kokulu bir geğirti ve ter çıkarırlar. İnsanın kendiliğinden nefes alması gibi, onlar da kendiliklerinden Cenâb-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder, tekbir getirirler.” Müslim, Cennet 18. Ayrıca bk. Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennetliklerin Cennet'te yiyip içmesi bir ihtiyaçtan dolayı değil, eşi benzeri görülmemiş türlü türlü meyveleri, yiyecekleri, içecekleri yeme ve içme zevkini tatmak içindir. Yeme içmenin hemen ardından, yiyip içilen şeyleri dışarı atma ihtiyacı hatıra geleceği için Resûl-i Ekrem Efendimiz ona da cevap lutfetmiş, son derece hoş ve latif olan bu yiyecek ve içeceklerin hafif bir geğirti ve ter ile kolayca dışarı atılacağını, üstelik bu geğirtinin ve terin, son derece hoş kokulu olduğu için kimseyi rahatsız etmeyeceğini belirtmiştir. Orada küçük büyük abdestler için tuvalete gitme ihtiyacının veya burun akıntısı, aksırma, sümkürme gibi hallerin de bulunmadığını ifade etmiştir. Cennet'in bu leziz yemeklerinin bir geğirti, içeceklerinin de ter halinde çıkması mümkündür. Hadisimizden, Cennet'te, Cenâb-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih etmek anlamına gelen tesbih ile tekbir seslerinin çokça duyulacağı anlaşılmaktadır. Şüphesiz bu zikirler cennette bir mecburiyet sebebiyle söylenmeyecektir. Zira Cennet'te hiçbir mükellefiyet ve mecburiyet yoktur. Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini görmenin derin hazzıyla kendilerinden geçen, O’nun sayısız ve emsâlsiz nimetlerini tatmanın neşesiyle kanatlanan insanlar, sevinçlerini ve mutluluklarını, bu zikirleri tıpkı nefes alır gibi söyleyerek dile getireceklerdir. Seven bir insanın sevdiğinin adını tekrarlamaktan doyumsuz zevk alması gibi, gönülleri Allah aşkıyla dolan o insanlar, bu tesbih ve tekbirleri kendiliğinden söyleyerek, Allah’a duydukları üstün aşkı ve minneti dile getireceklerdir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah Teâlâ cennetlik kullarına pek nefis yiyecekler ve içecekler lutfedecektir. 2. Bunları yiyenler abdest bozma ihtiyacı duymayacaklar. Yenip içilen şeyler vücuttan hoş kokulu bir geğirti ve pek güzel bir ter halinde dışarı atılacaktır. 3. Cennetlikler, Cenâb-ı Hakk’a duydukları sevgi ve minneti, nefes alıp verme ihtiyacı gibi içlerinden gelen bir duyguyla tesbih ve tekbirlerle ifade edeceklerdir. Hiçbir Gözün Görmediği Hiçbir Kulağın İşitmediği ve Hiçbir İnsanın Hayal Bile Edemeyeceği Nimetler Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Allah Teâlâ, Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatır ve hayal edemediği nimetler hazırladım’ buyurdu.” Ebû Hüreyre, isterseniz şu âyeti okuyunuz dedi “Mü’minlerin yaptıkları ibadet ve iyiliklere karşılık olarak onlara ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.” [Secde sûresi 32, 17] Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre 32, 1, Tevhîd 35; Müslim, Cennet 2-5. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 33, 57; İbni Mâce, Zühd 39 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Allah Teâlâ’nın sâlih yani iyi kulları için cennette neler hazırladığını müjdelediği bu kudsî hadîs, çeşitli âyetlerde ve hadislerde örnek olarak zikredilen cennet nimetlerinden çok daha fazlasını kapsamakta ve iman dolu kalpleri sevinçten hoplatmaktadır. Zira bu hadis, âyetlerde ve hadislerde bize bildirilen cennet nimetlerine göre bildirilmeyen nimetlerin çok daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta bazı rivayetlerde bu nimetleri meleklerin ve peygamberlerin bile bilmedikleri haber verilmektedir. Kendileri için bunca nimetler hazırlanan sâlih kullar kimlerdir? Hadisimizin yukarıda kaynakları verilen bazı rivayetlerinden öğrendiğimize göre, Peygamber Efendimiz bu hadiste geçen âyeti bir önceki âyetle birlikte okuyarak bu bahtiyarları şöyle tarif etmiştir “Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere ibadet ettikleri için vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da başkalarına harcarlar.” Demekki insan, Allah’ın verdiği bedeni O’na ibadet uğrunda yormak, Allah’ın verdiği malı O’nun rızâsı uğrunda harcamak suretiyle sâlih insan, iyi kul olma bahtiyarlığına kavuşabilecektir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah Teâlâ cennette mü’min kulları için, meleklerin ve peygamberlerin de bilmedikleri ve duymadıkları eşsiz ve benzersiz nimetler hazırlamıştır. 2. Aklı başında olan her insanın, o ölümsüz ve sonsuz hayatta bu nimetlerle hoşça vakit geçirmek için iyi bir kul olmaya gayret etmesi gerekir. Cennetliklerin Yüzleri Nasıl Olacak? Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennete ilk girecek kimselerin yüzleri, dolunay gibi parlak olacak. Onların ardından gireceklerin yüzleri, gökyüzündeki en parlak yıldız gibi aydınlık olacak. Orada insanlar ne küçük ne büyük abdest bozarlar ve ne de tükürüp sümkürürler. Onların tarakları altındandır. Kokuları mis gibidir. Buhurdanlıklarında tüten hoş koku, Cennet’in hoş kokulu ağacındandır. Eşleri hûrilerdir. Cennetliklerin hepsi de babaları Âdem’in şeklinde yaratılmış olup boyları altmış arşındır.” Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1; Müslim, Cennet 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 60, Cennet 5; İbni Mâce, Zühd 39 Buhârî ve Müslim’in diğer bir rivayetine göre Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu “Onların Cennet’teki kapları altındandır. Orada terleri mis gibi güzel kokacaktır. Orada her birine, baldırının iliği etinin üstünden görünecek kadar güzel ikişer kadın verilecektir. Onların kalpleri tek bir adamın kalbi gibi aynı duyguları taşıdığından, aralarında ne anlaşmazlık ne de çekişme meydana gelecektir. Akşam sabah Allah Teâlâ’yı ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih edeceklerdir.” Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1; Müslim, Cennet 17 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennete ilk girecek bahtiyarlardan bir kısmının bedir halindeki ay gibi güzel, bir kısmının en ziyâlı yıldız gibi parlak olması, orada insanların derecelerine göre farklı bir yaşayışa ve yüz güzelliğine sahip olacaklarını göstermektedir. Cennette küçük, büyük abdest ihtiyacının, burun akıntısı, aksırma, sümkürme gibi hallerin bulunmadığı, yenilen içilen şeylerin hoş kokulu bir tür geğirme ve mis kokulu ter ile dışarı atılacağı 1884 numaralı hadiste geçmişti. Cennet güzellikler diyarıdır. Orada insanı rahatsız eden haller bulunmayacaktır. Cennetteki yiyecek ve içeceklerin latîf şeyler olması, posalarının rahatsızlık vermemesini, hadislerde belirtildiği üzere onlardan ancak hoş kokular meydana gelmesini gerekli kılar. Buhurdan, içinde güzel kokulu tütsülerin yakıldığı bir kaptır. Geçmiş bütün medeniyetlerde, özellikle bazı törenler sırasında, ateşe güzel kokulu maddeler atarak veya bu maddeleri buhurdanlarda yakarak etrafa hoş kokular yayma âdeti vardı. Peygamber Efendimiz zamanında bazan mescidde ödağacı veya amber gibi buhurların yakıldığı olurdu. Öd ağacı, yongaları yakıldığı zaman güzel koku veren bir ağaçtır. Amber de öd ağacı gibi buhur olarak kullanılan hoş kokulu bir maddedir Resûl-i Ekrem Efendimiz cennetliklerin buhurdanlarında tüten buhurun, cennetin hoş kokulu ağaçlarından elde edildiğini belirtmektedir. Demekki cennetliklere dünyada bildikleri, tattıkları ve zevk aldıkları şeylerin daha güzelleri, canları isteyince kendilerine ikram edilecek ve böylece güzel vakit geçirmeleri sağlanacaktır. Cennetliklerin eşlerine “hûri’l-îyn” yani kara gözlü kadın denmektedir. Daha doğrusu hûri’l-îyn, iri gözlü ve gözünün akı bembeyaz, karası simsiyah olan kadın anlamına gelmektedir. Allah Teâlâ, cennette mü'minlere ikram edeceği kadınlara Kur'ân-ı Kerîm'de "hûri’l-îyn" adını vermektedir [Duhân sûresi 44, 52-54; Tûr sûresi 52, 20; Rahmân sûresi 55, 72]. Evlenecekleri erkek dışında kendilerine hiçbir insan eli değmemiş olan bu ceylan gözlü kadınlar, eşlerinden başkasıyla ilgilenmeyecek, onların istek ve arzuları dışına çıkmayacaklardır. Peygamber Efendimiz’in, “Cennetlik hanımlardan biri yeryüzüne şöyle bir bakacak olsa, yer ile gök arasını aydınlatır” Buhârî, Rikâk 51 buyurması, onların ne kadar güzel varlıklar olduğunu göstermektedir. Hadisimizin ikinci rivayetinde, cennetliklere sunulacak kadınların güzelliğine temasla,“Onların her birine baldırının iliği etinin üstünden görünecek kadar güzel ikişer kadın verilecek” buyurulmaktadır. Bu iki kadının dünya kadınlarından olacağı da söylenmektedir. Cennetlikler, babaları Âdem’in şeklinde yaratılmakla hem görünüşleri ve renkleri hem de huyları ve anlayışları bakımından birbirlerine benzeyeceklerinden, aralarında herhangi bir anlaşmazlık sebebi de kalmayacak ve orada huzurlu bir hayat süreceklerdir. Hadisimizde cennetliklerin, akşam sabah Allah Teâlâ’yı ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih edecekleri belirtilmektedir. Akşam, sabah sözünden, bu zikrin dünyadaki akşam ve sabah kadar devam edeceği anlaşılmaktadır. Zira cennette akşam ve sabah, gündüz ve gece gibi zaman mefhumları bulunmayacaktır. 1884 numaralı hadiste bu durum, “İnsanın kendiliğinden nefes alması gibi, onlar da kendiliklerinden Cenâb-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder, tekbir getirirler” şeklinde belirtilmişti. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Cennetlikler en güzel şekilde yeniden yaratılacaklardır. Derecesi yüksek olanlara verilecek imkânlar daha mükemmel olacaktır. 2. Orada abdest bozma, tükürme, sümkürme gibi haller bulunmayacaktır. 3. Hem kendileri mis kokulu olacaklar hem de kendilerine en güzel kokular ikram edilecektir. 4. Kendilerine hem vücut hem de huy bakımından en güzel eşler sunulacaktır. 5. Birbirlerini kıskanmayacaklar, birbirleri hakkında kötü duygular beslemeyeceklerdir. 6. Sabah akşam Allah’ı zikredecek ve bundan derin haz duyacaklardır. Cennetliklerin En Aşağı Derecesi Nedir? Muğîre İbni Şube radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Mûsâ sallallahu aleyhi ve sellem Rabbine - Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir? diye sordu. Allah Teâlâ da şöyle buyurdu - O, cennetlikler cennete girdikten sonra çıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine - Cennete gir! denir. - Yâ Rabbî! Herkes yerine yerleşmiş ve alacağını almışken ben nereye gideceğim? der. Ona - Sana dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verilse razı olur musun? diye sorulur. O da - Razıyım yâ Rabbî! der. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona - İşte öyle bir mülk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha buyurur. Beşincisinde o adam - Razı oldum yâ Rabbî! der. Allah Teâlâ ona - İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir, buyurunca adam - Razı oldum yâ Rabbî! diyecek. Daha sonra Mûsâ aleyhisselâm - Yâ Rabbî! Cennetliklerin en üstün derecesi nedir? diye sordu. Allah Teâlâ şöyle buyurdu - Onlar benim seçtiğim kullardır. Onların kerâmet fidanlarını kudret elimle ben dikip mühür altına aldım. Onlara hazırladığım nimetleri ne bir göz görmüş, ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden geçmiştir.” Müslim, Îmân 312 Cehennem’den En Son Çıkacak Kişi Kimdir? İbni Mesut radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Ben Cehennem’den en son çıkacak veya cennete en son girecek kimseyi biliyorum. O adam Cehennem’den emekleye emekleye çıkar. Allah Teâlâ ona - Haydi git, Cennet’e gir, buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri dönüp Allah Teâlâ’ya - Yâ Rabbî! Cennet ağzına kadar dolmuş! der. Allah Teâlâ ona - Git, Cennet’e gir, buyurur. Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri dönüp Allah Teâlâ’ya - Yâ Rabbî! Orası dopdolu! der. Allah Teâlâ ona yine - Git, Cennet’e gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli veya dünyanın on misli büyüklüğünde yerin var, buyurur. O Adam - Yâ Rabbî! Sen kâinâtın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? veya benim halime mi gülüyorsun? der.” Hadisin râvisi İbni Mesut şöyle dedi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra şöyle buyurdu “İşte Cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.” Buhârî, Rikak 51, Tevhîd 36; Müslim, Îmân 308. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 39 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Bunlar, Cenâb-ı Mevlâ’nın rahmetinin denizler gibi dalgalandığı hadîs-i şerîflerdir. Bu hadislerde, dünyada etmediği kalmamış, bu yüzden cezasını sonuna kadar çekmiş bir kimseyi, gönlündeki imanın nasıl kurtardığını ve ikrâm sahibi Rabbimizin ona neler lutfettiğini görmekteyiz. Cennetliklerin sonuncusu bu kadar büyük nimete kavuşursa, ondan daha önce cennete girenlerin, hele cehenneme hiç uğramayanların kazanacağı dereceler, elde edeceği nimetler kim bilir ne kadar muazzamdır. Hele Cenâb-ı Hakk’ın kulları arasından seçtiği ve onlara lutfedeceği nimetleri kudret eliyle bizzat hazırladığı kimseler, Allahım, ne kadar bahtiyar insanlardır!.. Şimdi cehennemden en son çıkıp cennete en son girecek adamın hikâyesine tekrar dönelim. Onun macerası daha uzun bir hadiste Müslim, Îmân 310 etraflıca anlatılmaktadır. Bu zât kâh yürüyerek kâh yüz üstü düşerek kâh yüzünü ateş yalayarak cehennemden çıkınca, geri dönüp bakacak ve cehenneme “Beni senden kurtaran Allah yücelerden yücedir. Yemin ederim ki Allah, gelmiş geçmiş insanlardan hiç kimseye vermediğini bana verdi” diyecek. Sonuncu bahtiyar olduğunu bilmeyen bu zavallı, en acı şekilde tattığı azâptan kurtulmanın aşırı sevinciyle kendisini en bahtiyar adam zannedecek. İleride bir ağaç görüp onun altına götürülmesini niyaz edecek. Allah Teâlâ ona, bu isteğini yerine getirirse bir şey daha isteyebileceğini hatırlatınca, başka bir şey istemeyeceğine dair kesin söz verecek. Fakat daha sonra, çok daha güzel bir ağaç görüp onun altına gitmeyi isteyecek. Yine Allah Teâlâ ile aralarında buna benzer konuşma geçecek ve üçüncü defa görüp altında dinlenmeyi istediği ve sonunda kavuştuğu ağaç, cennet kapısının yakınında bulunacak. Bu defa cennetliklerin şen şakrak seslerini duyunca “Yâ Rabbi! Beni oraya koy!” diye yalvaracak. Cenâb-ı Mevlâ ona, “Acaba sana dünya kadar, hatta bir o kadar daha yer versem, bu tükenmeyen isteklerin son bulur mu?” deyince, cennette herkesin yerini tuttuğunu, kendisine bu kadar geniş bir mekân kalmadığını düşünen adam, bu baş döndürücü teklif karşısında aklını oynata yazdığı için kendisiyle Allah Teâlâ’nın alay ettiğini sanacaktır. Olayın gerisi yukarıda gördüğümüz şekildedir. Allah Teâlâ’nın iman ve amellerini beğenip seçtiği kullarına kerâmet fidanları dikmesi, onları özel surette ağırlaması demektir. Bu nimetleri mühür altına alması, onlara olan ikramını garanti altına alması ve kesinlikle değiştirmemesi anlamınadır. Bu nimetlerin nasıl olduğu konusunda hiçbir bilgi verilmemekte, onları kimselerin görüp duymadığı, hatta hayal bile edemediği belirtilmek suretiyle, bu nimetlerin en üstün ve tamamen özel ikramlar olduğu ifade edilmektedir. Cehennemden son olarak çıkan kimselerle ilgili olarak insana sevinç göz yaşları döktürecek hadisler vardır. Bütün bu rivayetler, Yüce Rabbimizin kullarına olan sevgisinin ve merhametinin büyüklüğünü, onları sevindirmekten pek hoşlandığını ortaya koymaktadır. Bu hadislerden biri özetle şöyledir Kıyamet gününde Allah Teâlâ, meleklerine, cehennemden en son çıkan kuluma küçük günahlarını gösterin, ama büyük günahlarını göstermeyin, buyuracak. Melekler ona “Sen falan zaman şu, şu, şu işleri yaptın. Filan gün de şunları, şunları yaptın” diyecekler. O zât yaptıklarını inkâr edemeyip hepsini kabul etmek zorunda kalacak. Ya büyük günahlarım da ortaya dökülecek olursa ben ne yaparım?’, diye korkacak. Fakat ona, Allah Teâlâ tarafından bağışlandığı, ayrıca yaptığı her bir kötülüğe karşılık bir sevap verildiği söylenince, hiç ummadığı bu mükâfat karşısında hudutsuz bir sevince kapılan adam “Yâ Rabbî! Ben birtakım şeyler daha yaptım ki, onları burada göremiyorum” diyecek. Bu hadisi, Resûlullah Efendimiz’in ağzından bizzat dinleyen Ebû Zer el-Gıfârî radıyallahu anh, Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in, yukarıdaki hadiste gördüğümüz gibi, o zaman da gerideki dişleri görününceye kadar güldüğünü söylemektedir Müslim, Îmân 313. Bu ve benzeri hadîs-i şerîfler bizi Cenâb-ı Hakk’ın buyruklarına sarılmaya yöneltmeli, iyi bir kul olma gayretimizi artırmalıdır. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah Teâlâ’nın lutuf ve ikrâmının haddi hesabı yoktur. 2. Hedefimiz, Cenâb-ı Hakk’ın kerâmet fidanlarını kudret eliyle diktiği bahtiyarlar arasına girmek olmalıdır. İnciden Yapılma Ev Ebû Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Şüphesiz mü’min için Cennet’te, altmış mil yükseklikte içi boş inciden yapılma bir çadır vardır. Orada mü’minin gidip ziyaret ettiği aileleri vardır. Fakat bu aileler birbirlerini görmezler.” Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre 55 2; Müslim, Cennet 23-25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 3 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Yukarıda kaynağı verilen bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre, inciden yapılmış olan bu muazzam çadırın eni ve boyu altmışar mil uzunluğundadır. Üstelik onun dört bir köşesinde, mü’minin eşinden ve hizmetkârlarından meydana gelen birer ailesi bulunacaktır. Bir mil 1800 metreden fazla olduğuna göre, metreden daha büyük bir yerde ailelerin birbirini görmemesi tabiidir. Cennette iyi kullarına altından, gümüşten ve daha başka değerli madenlerden yapılma köşkler, saraylar ikram edeceğini vaad buyuran yüce Mevlâ, tek bir inciden böylesine büyük evler, çadırlar yapmak suretiyle, kullarına kudretinin çeşit çeşit örneklerini de gösterecektir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Cennet’te Cenâb-ı Mevlâ’nın iyi kulları için hazırladığı pek değişik nimetleri vardır. 2. Bir inciden bu kadar büyük bir çadırın yapılması, Allah Teâlâ’nın sonsuz kudretinin bir başka göstergesidir. Cennet’te Bir Ağaç Vardır ki Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennet’te öyle bir ağaç vardır ki, idmanlı bir ata binmiş olan kimse onun bir ucundan diğerine yüz senede varamaz.” Buhârî, Rikak 51; Müslim, Cennet 8 Buhârî Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre 56, 1 ve Müslim’in Cennet 8 Ebû Hüreyre’den naklettikleri başka rivayetlere göre Resûl-i Ekrem, “Bir süvari o ağacın gölgesinde yüz sene gider de bir ucundan diğerine varamaz” buyurdu. Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Özel surette idmana çekilmiş bir at, iyi bir binicinin altında süratli yol alır. Böyle bir biniciyle cins atının bir baştan diğer başa yüz yılda varamayacağı kadar büyük olan bir ağaç, Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Cennette güneşin yakıcı etkisinin bulunmayacağını, orada serin gölgelikler altında yaşanacağını belirten âyet-i kerîmeler vardır. “Orada ne yakıcı sıcak hissederler ne de dondurucu bir soğuk” [İnsan sûresi 76 13], “Uzamış gölgeler içindedirler” [Vâkıa sûresi 56 30] şeklindeki âyetler bunu göstermektedir. Hadisimizin Buhârî’deki rivayetinin buraya alınmayan son kısmında, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, cennette böyle bir ağaç bulunduğunu söyledikten hemen sonra “İsterseniz uzamış gölgeler’ âyetini okuyunuz” buyurduğu da görülmektedir. Gölge; nimetin, rahat ve huzurun simgesidir. Peygamber Efendimiz, gölgesi bitip tükenmeyen ağaç ifadesiyle cennetteki bitip tükenmeyen nimetlere, kimsenin bozamadığı rahat ve huzura ve mutlu bir hayata işaret etmiştir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah Teâlâ Cennette kulları için pek değişik nimetler hazırlamıştır. 2. Orada insanlar, gölgelikler altında, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olmadan huzur içinde yaşayacaklardır. Cennet’teki En Yüksek Makam Yine Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennetlikler, kendilerinden yüksekteki köşklerde oturanları, aralarındaki derece farkı sebebiyle, sizin sabaha karşı doğu veya batı tarafında, gökyüzünün uzak bir noktasında batmak üzere olan parlak ve iri bir yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir.” Bunun üzerine ashâb-ı kirâm - Yâ Resûlallah! O yerler, peygamberlere ait ve başkalarının ulaşamayacağı köşkler olmalıdır, dediler. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu - “Evet, öyledir. Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o yerler, Allah’a iman edip peygamberlere bütün benlikleriyle inanan kimselerin de yurtlarıdır.” Buhârî, Bed'ü'l-halk 8; Müslim, Cennet 11 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İnsanların hayal edemeyecekleri kadar mükemmel ve olağan dışı güzelliklerin yaşanacağı cennette, işte böylesine farklı ve uzay âlemine benzer hayat tarzları da olacaktır. Mü’minlerin “yüksekçe bir Cennet’te” yaşayacaklarını [Hâkka sûresi 69 22] belirten âyet-i kerîme ile belki de buna işaret edilmektedir. Allah’ın da, Resûlü’nün de defalarca belirttikleri üzere şu yaşadığımız hayat, insan için bir fırsattır. Bu dünya, insanların âhirette çok daha mükemmel yaşama biçimlerini elde etmeleri için bir yarış alanıdır. Allah’a ve peygamberlerine bütün samimiyetleriyle inanan, sonra da onların gösterdiği yolda ellerinden geldiğince ilerlemeye çalışan mü’minler için benzersiz güzellikte hayat tarzları vardır. “Yüksekteki köşkler” diye tercüme ettiğimiz “guref” kelimesi, Kur'ân-ı Kerîm’de tekil olarak geçmekte ve ona “yüksek makam” anlamı verilmektedir “İşte onlara, sabretmelerine karşılık Cennet’in en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır” [Furkan sûresi 25 75]. Cenâb-ı Mevlâ’nın, cennetin en yüksek makamlarını sadece peygamberlere ayırmaması, gelmiş ve gelecek bütün kullarından bu eşsiz makamları elde etmek isteyen herkese bu fırsatı vermesi, O’nun adalet ve merhametinin yüceliğini göstermektedir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. İnsanlar dünyadaki imanlarına, ibadetlerine ve yapacakları iyi işlere amel-i sâlihe göre âhirette üstün dereceler elde edeceklerdir. 2. Mü’minler dinlerini yaşamak için ellerinden geleni yaparlarsa, Cennet’te peygamberlere verilen derecelere benzer üstün dereceler kazanabilirler. Cennet’te Yay Kadar Bir Yer Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennet’te yay kadar bir yer, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” Buhârî, Cihâd 5, 6, Bed'ü'l-halk 8, Rikak 51; Hadisi Müslim rivayet etmemiştir. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 17 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz bu ifadesiyle, bir yayın iki ucu kadar bir Cennet toprağının, yaygın söyleyişiyle bir karış Cennet toprağının dünya ve dünyadaki her şeyden daha değerli olduğunu belirtmektedir. Esasen ebedî Cennet’in zerresi bile bu fâni dünyadan daha kıymetlidir. Resûlullah Efendimiz’in Cennet ile dünyayı mukayese ederken yayı misâl olarak söylemesi, belki de sahâbîlerinin, oku ve yayı ellerine her alışta bu gerçeği hatırlamalarını arzu ettiği içindir. Konumuz Cennet ve Cennet nimetleri olduğu için, müellifimiz Nevevî bu hadisin devamında bulunan şu cümleyi buraya değil, 1291 numarayla “Cihad” bahsine almıştır “Allah yolunda yapılan bir sabah veya akşam yürüyüşü, hiç şüphesiz dünyadan ve dünya varlıklarından daha değerlidir.” Hadisin bu kısmı, Cennet’i kazanmayı sağlayan iyilik ve ibadetlerin, Cenâb-ı Hakk’ın ölçülerine göre, bütün dünyadan daha değerli olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer bir söyleyişle dünyayı değerli kılan şey, orada yapılan ibadetler, iyilikler, hayırlardır. Allah için bir şey yapılmadan geçen dünya hayatının beş paralık değeri yoktur. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Cennet’in zerresi bile dünyadan hayırlıdır. 2. Bu fâni hayatı, ebedî hayatı kazanma yolunda harcamalıdır. Cennet Kokuları Üfleyen Rüzgar Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennet’te, Cennetliklerin her hafta gittikleri bir çarşı vardır. Orada, yüzlerine ve elbiselerine Cennet kokuları üfleyen bir kuzey rüzgârı eser ve böylece güzellikleri daha da artar. Eskisinden daha güzel ve yakışıklı olarak eşlerinin yanına döndükleri zaman, aileleri onlara - Vallahi güzelliğinize güzellik katılmış, derler. Onlar da - Vallahi yanınızdan ayrılalı beri siz de daha bir güzel olmuşsunuz, derler.” Müslim, Cennet 13 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennet’te güneş doğup batmayacak, dolayısıyla bildiğimiz mânada gün mefhumu olmayacaktır. Bununla beraber hadisimiz, henüz bilmediğimiz bir şekilde gün ve hafta anlayışının olacağını göstermektedir. Mahiyeti hakkında bilgi verilmeyen, belki bir gezinti yeri olan veya cennetliklere birtakım hediyeler sunulan bu çarşıda dolaştıkları sırada, cennetin burcu burcu kokularını getiren bir rüzgâr esecek, oradakilerin hem yüzleri ve vücutları hem de elbiseleri eskisinden daha güzel olacaktır. Cennet kokuları getiren bu rüzgârdan hadisimizde şimâl rüzgârı diye söz edilmesi, Arapların yağmur getiren şimâl rüzgârını hasretle beklemeleri sebebiyle olmalıdır. Nitekim bir başka rivayette bu rüzgâr “şimâl” değil, hareket getiren anlamında “müsîre” diye anılmıştır. Görüldüğü üzere Peygamber Efendimiz, muhtelif hadislerinde bize cennet hayatından bilgiler sunarken, orasının bitip tükenmeyen bir güzellikler diyarı olduğunu anlatmış, böylece bizi, Cenâb-ı Hakk’ın bu eşsiz nimetlerini elde etmek için çalışıp çabalamaya teşvik etmiştir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Cennet güzellikler ülkesidir. Cennetliklerin güzelliği artacak, eksilmeyecektir. 2. Cennet’te eşlerin birbirlerine olan sevgileri de artacaktır. Cennet’te Yüksekteki Köşkler Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennetlikler, yükseklerdeki köşkleri, sizin gökyüzündeki yıldıza baktığınız gibi seyredeceklerdir.” Buhârî, Rikak 51 Kimsenin Hayalinden Bile Geçirmediği Nimetler Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh şöyle dedi Bir gün, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in Cennet’i geniş bir şekilde anlattığı bir sohbetinde bulundum. Sözünün sonunda şöyle buyurdu “Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiç kimsenin hatırından bile geçirmediği nimetler vardır.” Sonra da şu âyeti okudu “Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere ibadet ettikleri için vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da başkalarına harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” [Secde sûresi 32 16-17] Müslim, Cennet 5 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Her ne kadar Nevevî, bu hadisin Sehl İbni Sa’d’in rivayetiyle Sahîh-i Buhârî’de yer aldığını söylüyorsa da, hadîs-i şerîf bu şekliyle sadece Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Buhârî ve Müslim onu 1885 numarada geçtiği şekliyle kudsî hadis olarak Ebû Hüreyre’den rivayet etmişlerdir. Hadis 1885 numarada açıklanmıştır. Cennet Ebedi midir? Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennetlikler Cennet’e girince bir kimse şöyle seslenir Siz Cennet’te ebediyen yaşayacak, hiç ölmeyeceksiniz; hep sağlıklı olacak, hiç hastalanmayacaksınız; hep genç kalacak, hiç yaşlanmayacaksınız; hep nimet ve mutluluk içinde yaşayacak, hiç keder ve sıkıntı çekmeyeceksiniz.” Müslim, Cennet 22. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 41 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennet bütün arzuların gerçekleşeceği mutluluklar ülkesidir. Tıpla ilgili kimi insanların ölümsüzlük, kimilerinin yaşlanmayı durdurmak, ihtiyarlığı geciktirmek peşinde olduğunu okur dururuz. Kimi güzellik meraklılarının düzgün bir vücuda sahip olmak için büyük sıkıntılara ve acılara katlandıklarını duyarız. Kimi insanların genç ve dinç kalabilmek, sağlıklı yaşayabilmek için yemeyip içmediklerini, zamanlarının önemli bir bölümünü spor yapmakla geçirdiklerini biliriz. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in âhiret âlemiyle ilgili olarak verdiği ve müjdelediği bu haber, insanların gerçek saâdeti öteki dünyada yakalayacaklarını, rüyalarının orada hakikat olacağını göstermektedir. Öyleyse hiç ölmek istemeyenler, hastalanmaktan korkanlar veya dünyada çeşitli rahatsızlıklar yüzünden acı ve ıstırap çekenler, genç ve dinç kalmayı arzu edenler, dünyada hayatları yokluk, hüzün, keder ve sıkıntı içinde geçmiş olanlar henüz fırsat elde iken ebedî hayatı kazanmaya bakmalıdır. Dünya ölümlü ve fânidir. Çekilen bütün acılar, ıstıraplar, hüzünler bir gün mutlaka son bulacaktır. Fakat daha sonra hiç bitmeyen bir hayat başlayacaktır. Bu hayat ya Cehennem’de, dünyadakinden besbeter, tarifsiz kederler içinde geçecek veya cennette, dünyadaki hiçbir mutlulukla mukayese edilemeyecek güzellikte, neşe ve eğlence içinde geçecektir. Hesabını bilen insan elbette ölümlüyü bir yana itip ölümsüz hayatı seçer, keçiboynuzundaki balı değil, balların balını tercih eder. Resûlullah Efendimiz yukarıdaki hadisi söyledikten sonra şu âyet-i kerîmeyi okumuştur “İşte size Cennet! Yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız, diye seslenilir” [A’râf sûresi 7 43]. Mademki o güzel Cennet’e mirasçı olmak var, o halde şu fani çöplükte ne diye uyuklayalım!.. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Dünyada ölüm, hastalık, ihtiyarlık, çile ve mutsuzluklar vardır. 2. Bütün bu olumsuzlukların zıddı, gerçek ve en güzel hayat ise cennettedir. Cennet’in En Aşağı Derecesi Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Sizden Cennet’in en aşağı derecesinde olan birine Allah Teâlâ veya bir meleği - Ne dilersen dile, diyecek. O da bütün dileklerini söyleyecek. Kendisine, kalbinden geçenlerin hepsini diledin mi? diye soracak. O da - Evet, diledim, diyecek. Bunun üzerine o kimseye - Bütün dileklerin bir misli fazlasıyla sana verilecektir, diyecek.” Müslim, Îmân 301. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 315 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennetinde kulları için gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hiç kimsenin hayal bile edemediği nimetler hazırlayan lutufkâr Rabbimizin, onlara ikrâm şekli de pek hoştur. Bir insan dünyada masallarda olduğu gibi “Dile benden ne dilersen!” teklifi karşısında, bilgi ve görgüsü nisbetinde dünyanın en iyi şeylerini isteyebilir. Ama âhiretin o emsâlsiz nimetlerinden, olsa olsa dünyadaki nimetlere benzeyenleri, hatırlayabildiği ölçüde arzu edebilir. 1887 ve 1888 numaralı hadislerde cehennemden en son çıkan, dolayısıyla cennete en son giren kimseye Cenâb-ı Mevlâ’nın sunduğu nimetleri görmüştük. Allah Teâlâ’nın ona, dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verdiğini, sonra ona beş defa “bir o kadar daha” verdim dediğini, ardından “Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir” buyurduğunu ve nimetlere boğduğu o kuluna “razı oldum yâ Rabbî!” dedirttiğini, 1888 numaralı hadiste de o son bahtiyara “Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli yerin var” buyurduğunu heyecanla okumuştuk. Eteğimizdeki taşı döküp yeni bir karar vermemiz gerekiyor. Cennetliklerin en gerisindeki, en aşağı mertebesindeki kimseye verileceği belirtilerek daha nelerim var’, der gibi sayılıp dökülen bu nimetler bizi hayal âlemine daldırıyor. Evet, hemen karar vermemiz, bizi güzele, güzelliklere ve sonsuz saadete çağıran bu sese doğru “Lebbeeyk!” diye koşup gitmemiz gerekiyor. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah Teâlâ Cennet’e girmeyi haketmiş kullarına hesapsız lutuflarda bulunacaktır. 2. Cennet nimetleri belirli şeylerden ibaret değildir. Orada herkese arzu ettiği her şey verilecektir. Allah’ın Cennetliklerle Konuşması Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Allah Teâlâ Cennetliklere - Ey Cennet sâkinleri! diye seslenir. Onlar da - Buyur Rabbimiz! Emret! Bütün hayır ve iyilikler senin elindedir, derler. Allah Teâlâ - Halinizden memnun musunuz? diye sorar. Onlar - Nasıl razı olmayalım, Rabbimiz. Sen bize, hiç kimseye vermediğin bunca nimetler ihsan ettin, derler. Allah Teâlâ - Size bunlardan daha değerlisini vereyim mi? buyurur. Cennetlikler - Bunlardan daha değerlisi ne olabilir, Rabbimiz! derler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak - Üzerinize rızâmı indiriyorum; bundan sonra size hiç gazap etmeyeceğim, buyurur.” Buhârî, Rikak 51, Tevhîd 38; Müslim, Cennet 9. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 18 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Rahmeti sonsuz Cenâb-ı Mevlâ’nın, kullarına duyduğu sevgi ve merhametin pek büyük olduğu, kendilerine cennetini ihsan ettiği kullarının, orada tam bir gönül huzuru içinde yaşamalarını istediği bu hadisten anlaşılmaktadır. Onların cennette binbir nimet içinde yüzerken, acaba bir kusur ediyor muyuz, Rabbimizi gücendirecek bir davranışta bulunuyor muyuz diye tedirgin olmalarını arzu etmediği görülmektedir. Allah Teâlâ, hayal bile edemedikleri emsâlsiz nimetlerin tadını çıkarmaya çalışan cennetlik kullarının hatırlarını sorup mutlu olduklarını öğrendikten sonra, kendilerini daha fazla sevindirecek bir müjde veriyor ve onlardan ebediyyen razı olduğunu, kendilerine artık hiçbir zaman gazap etmeyeceğini belirtiyor. Her iyi ve güzeli kendisinden öğrendiğimiz yüce Rabbimiz, rızâsını kazanmanın ne kadar önemli olduğunu Kur'ân-ı Kerîm’de bize hatırlatıp öğretmektedir. Şu âyetler işte bunu göstermektedir “Resûlüm! De ki Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, altlarından ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve hepsinin üstünde Allah'ın hoşnutluğu vardır” [Âl-i İmrân sûresi 3, 15]. “Rableri onlara, kendisinden bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdeler” [Tevbe sûresi 9 21]. “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaad etti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür” [Tevbe sûresi 972]. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın değerini ve önemini belirten bu âyetlerden başka, iyi kulların Allah rızâsını elde etmeye çalıştıklarını gösteren âyetler de vardır. Buna misal olarak da şu âyet-i kerîmeyi okuyalım Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lutfunu ve rızâsını isterler” [Fetih sûresi 48 29]. Görüldüğü üzere Allah Teâlâ kendi rızâsını kazanmanın önemini kullarına böyle anlatmaktadır. Onların cennette her türlü endişeden uzak, tam bir gönül huzuru içinde yaşamalarını istemekte, kendilerinden tamamen razı ve hoşnut olduğunu müjdeleyerek her türlü endişe ve tedirginliklerini ortadan kaldırmaktadır. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah’ın rızâsı her şeyin üstündedir. Kulun amacı onu kazanmak olmalıdır. 2. Cenâb-ı Mevlâ, cennetteki kullarına, her nimetten daha değerli olan kendi rızâsını lutfedecektir. Allah’ı Görmek ile İlgili Hadisler Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi Bir gece Resûlullah’ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki aya baktıktan sonra şöyle buyurdu “Şu ayı hiç bir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.” Buhârî, Mevâkîtü’s-salât 16,Tefsîru sûre 50, 2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13 Suheyb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Cennetlikler Cennet’e girince Allah Teâlâ onlara - Size vermemi istediğiniz bir şey var mı? diye soracak. Onlar - Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi Cennet’e koyup Cehennem’den kurtarmadın mı, daha ne isteyelim, diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.” Müslim, Îmân 297. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 11 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz birinci hadiste, mü’minlerin âhirette Allah Teâlâ’yı rahat bir şekilde göreceklerini anlatmaktadır. Ashâb-ı kirâmın, “Acaba orada Rabbimizi net bir şekilde görebilecek miyiz?” diye endişeye kapılmaması için onlara bir misâl getirmiş, berrak bir gecede dolunayı görebilmek için insanların birbirini itip kakmasına, sıkışıp üst üste yığılmasına gerek kalmadığı gibi, onların da Cenâb-ı Hakk’ı açıkça göreceklerini belirtmiştir. Mü’minlerin âhirette Allah Teâlâ’nın eşsiz güzelliğini göreceklerine dair hadisler Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Muâz İbni Cebel, Abdullah İbni Mes’ûd, Abdullah İbni Abbâs, Abdullah İbni Ömer gibi en az yirmi büyük sahâbî tarafından rivayet edilmiş ve bu rivayetler bize mütevâtir olarak yani en sağlam şekilde gelmiştir. Zaten Kur'ân-ı Kerîm’deki muhtelif âyetler de Cenâb-ı Hakk’ın âhirette ayan beyan görüleceğini ortaya koymaktadır. Bu âyetler arasında konuyu en açık şekilde ifade edeni Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacak, Rablerine bakacaktır O'nu görecektir” [Kıyâmet sûresi 75 22-23] âyet-i kerîmesidir. Cehennemlikler anlatılırken de “Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden O'nu görmekten mahrum kalmışlardır” [Mutaffifîn sûresi 83 15] buyurulması, birtakım bahtsızların Rablerini görme şeref ve saâdetine eremeyeceklerini ortaya koymaktadır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem “İyi işler yapanlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır” [Yûnus sûresi 10 26] âyetini tefsir buyururken “fazlası” kelimesini, Allah Teâlâ’nın mübarek yüzüne bakmak diye açıklamıştır. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz birinci hadîs-i şerîfi söyledikten sonra “Durum böyle olduğuna göre, güneşin doğup batmasından önceki namazları elinizden geldiğince kılmaya ve onları ihmal etmemeye gayret ediniz” buyurmuş, yani sabah uykusu ile ikindi vaktinin yoğun işlerinin namazı ihmal ettirmemesini tavsiye etmiş, sonra da sözünü şu âyetle güçlendirmiştir “Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et” [Tâhâ sûresi 20 130]. Bu âyetteki tesbih sözüyle sabah ve ikindi namazları kastedilmektedir. Müellifimiz bu ilâveyi cennet nimetleri konusuyla ilgili görmediği için Riyâzü's-sâlihîn’e almamıştır. Her iki hadîs-i şerîf, yukarıdaki âyet-i kerîmelerin bir tefsiri olarak, mü’minlerin cennette Allah Teâlâ’yı açık seçik bir şekilde göreceklerini belirtmekte ve bunun cennet nimetlerinin en değerlisi olduğunu göstermektedir. Bu hadislere Allah’ı görmek anlamında rü’yet hadisleri denmiştir. 1899 numaralı hadis, 1053 numarayla “Sabah ve İkindi Namazlarının Faziletleri” bahsinde de geçmiştir. Yukarıdan beri okuduğumuz hadislerde ve müellifimizin buraya almadığı cennetle ilgili pek çok hadîs-i şerîfte, Cenâb-ı Mevlâ’nın cennetlik kullarını değişik lutuflarıyla hep sevindirdiği, onların bahtiyarlıklarını durmadan artırdığı görülmektedir. Bütün bu nimetlerin en üstünü ise, bizzat Allah Teâlâ’nın belirttiği gibi, O’nun o eşsiz ve doyumsuz cemâlini görmek olacaktır. Nevevî’nin kitabına son olarak bu iki hadisi alması doğrusu çok mânalıdır. Hayatın gayesinin ve şu hayatta varılacak son hedefin Allah’ın rızâsına ermek ve neticede O’nu görmek olduğunu söylemek istiyor. Rahmeti sonsuz Mevlâmız’dan, kendimiz için de sizin için de bu en güzel âkıbeti ve mutlu sonu niyâz ederiz. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Cennet’teki mü’minler, sahip oldukları nimetlerin güzelliğine ve mükemmelliğine bakarak, o nimetlerden daha iyisinin olamayacağını zannedeceklerdir. 2. Cennet nimetlerinin en üstünü Allah Teâlâ’yı görmek olacaktır. Mü’minler âhirette Allah Teâlâ’nın cemâlini, arada hiçbir engel bulunmadan açıkça görüp doya doya seyredeceklerdir. Cehennemlikler ise bu bahtiyarlıktan mahrum kalacaklardır. Allah’a Hamd ile İlgili Ayetler Nevevî Riyâzü's-sâlihîn’i, Allah’a hamdini ifade eden iki âyet ve bir dua ile şöyle bitirmektedir “İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu Cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan saraylara ulaştırır. Onların oradaki duası "Allahım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" sözleridir. Cennet’te birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm"dır. Onların dualarının sonu da El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur cümlesidir.” Yûnus sûresi, 9-10 “Hamdolsun bizi bu nimete eriştiren Allah'a. Eğer Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık.” A’râf sûresi, 43 Allahım! İbrâhim’e ve onun âline rahmet ettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün Muhammed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine hayır ve rahmet ihsân eyle. İbrâhim’e ve onun âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün Muhammed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan eyle. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları İslam ve İhsan

cennet ile ilgili ayet ve hadisler