521 Sedat Uçan - Herşeyin Sahibi Allah | Yeni İlahi 6:46 SEDAT UÇAN - Her Şeyin Sahibi Allah | Orjinal Klip 2019 4:24 Sedat Uçan - Herşeyin Sahibi Allah / Müziksiz Sade İlahi 2019 Yeni 5:02 SEDAT UÇAN- Her Şeyin Sahibi ALLAH (C.C) 1:00 Harika bir ilahi. Herşeyin Sahibi Allah c.c Sedat UCAN & Abdullah BEYHAN 4:24 Sedat Uçan
Allah insanın tercih ettiklerini yaratmaktadır. Nitekim her insan kendi tercihlerinden sorumludur: “ Her insanın işlediği amel çizelgesini boynuna taktık. Mahşer günü onun karşısına, dünyada yapmış olduğu her şeyin bir bir kaydedildiği ve önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız. ‘Oku bakalım
Allahher şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir. 40. Sure (Mü'min Suresi), 61. Ayet Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler. 40. Sure (Mü'min Suresi), 62. Ayet
YoksaAllah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” Diyanet Vakfı: (Resûlüm!) De ki: «Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?» De ki: «Allah´tır.»
Her şeyin müsebbibi Allah'tır. 04.12.2019 21:06:00. İmam Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor: "Allah nezdinde yeryüzünde kendisine ibadet edilen ilahların en buğz edileni hevâ-i nefistir. Düşünen bir insan puta tapanların, aslında o puta değil, kendi hevalarına tapmakta olduklarını hemen anlar. Zira onu, ecdadının dinine
cash. “Diyanet fetva verdi Fiyatları Allah artırıyor.”*Ne anlıyoruz bu ifadeden?Şunu anlıyoruz*Diyanet’in bugün Türkiye’de yaşanan fiyat artışlarıyla ilgili bir fetva verdiğini ve bu fetvasında da “Fiyatları hükümet artırmıyor, fiyatları tayin eden Allah’tır” dediğini anlıyoruz.*İyi ama bu doğru değil ama bu hakikati yansıtmıyor ki.*Her şeyden önce Diyanet, “Fiyatların artışından kim sorumludur?” şeklindeki bir soruya “Allah sorumludur” diye bir cevap doğru değil.*Diyanet, “Ticarette kâr haddi var mıdır?” şeklindeki bir soruya yanıt verirken bir “hadis” alıntısı Hz. Muhammed’in söyledikleri tam olarak şöyle*“Şüphe yok ki fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah’tır. Ben sizden birinin malına ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle o kimsenin hakkını benden ister olduğu halde Rabbime kavuşmak istemem.”*Hz. Muhammed’in bu sözlerinden, bugünün iktisat biliminin ölçüleri içinde “Fiyatları tayin eden Allah’tır, hükümetlerin herhangi bir sorumluluğu yoktur” sonucunu çıkarmak için ya sıkı bir dangalak olmak lazım ya da gözü dönmüş bir art niyetli olmak lazım.*Eğer haber doğru olsaydı, yani Diyanet, “Fiyatları tayin eden Allah’tır” diye fetva verip hükümetin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya çalışsaydı...Yaptığı Allah’a iftira atmaktan başka bir şey korkunç bir ihanet, “Diyanet kapatılsın” diye haykırmayı bile gerektirirdi.*Ama abi, olay böyle olmamış şöyle çarpıtılmış*Hadisin içinden alınan bir ifade, konteksinden çıkarılıp manşete çekilmiş. Olayın önünü arkasını bilmeyen, bilmediği gibi öğrenmeye de tenezzül etmeyen bir kitlenin önüne sonra gelsin “Fiyatları Allah artırıyormuş! Hahahaha!” diye bir mavra.*Peki bu olan bitende Diyanet’in hiç mi sorumluluğu yok?Olmaz mı? Tabii ki var.*Memleket, gözü dönmüş art niyetlilik ve sıkı dangalaklık girdabının tam göbeğindeyken...Alıntılanan hadisteki ifadenin saptırılabileceğini tahmin etmeliydi “Bu hadisi alıntılıyoruz ama hadiste geçen ifadeyi şöyle anlamak lazım” falan diye bir not düşmeliydi.*Böylece bir Peygamber sözünü, sıkı dangalaklığın ve gözü dönmüş art niyetliliğin vahşi kabalığına, acımasız alaycılığına ve laftan anlamaz tepinmesine kurban etmemiş AÇIKLAYACAĞI KONUT PROJESİNİN İPUÇLARIÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, birkaç gündür şöyle bir açıklama yapıyor*“Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesini başlatacağız. Projelerimizi Cumhurbaşkanımızın vereceği büyük bir müjdeyle duyuracağız.”*Merak ettim, “Nedir acaba açıklanacak proje?” Kurum’u aradım.“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vereceği müjdeyle ilgili ipuçları verebilir misiniz?” dedim.*Müjdeyi erken açıklamış olmamak için olağanüstü hassasiyet göstererek ipuçlarını verdi.*Açıklanacak projeler üç alanda olacakmışBİR Şehirlerin çeperlerinde herkesin kendi evini yapmalarına imkân sağlayacak arsa satışı projesini daha da somut hale getirip başlatacaklarmış.*İKİ TOKİ’nin her yıl yaptığı konut sayısını rekor düzeyde arttıracaklarmış. Yeni evlenenlere, gençlere konut sahibi olma fırsatı sunacaklarmış.*ÜÇ Bazı şehirlerde sanayi ve üretimle ilgili tesis taleplerini karşılayacak önemli adımlar atacaklarmış.*Peki müjde ne zaman açıklanacak?“Ağustos’un ortasında açıklanması için yoğun biçimde çalışıyoruz” dedi Bakan İLE ANELKAİki belgesel izledim Biri Neymar belgeseli, diğeri Anelka belgeseli. Futbola düşkün olmadığım halde bu iki ismin futbolda neye karşılık geldiğini merak ettim. Her iki ismin maceralarını izledikten sonra edindiğim izlenimler şunlardırNEYMAR Belgeselde şöyle bir şey söyledi Neymar “Varoşlardan çıktık ama içimizdeki varoştan çıkmadık.” Bir yetenek abidesi olduğu halde imajını yönetememesinin en önemli nedeni belki de buydu. Hiç kolay bir sınanma değil tabii. Dünya çapında büyük bir efsaneye dönüşmek ve bunu hazmetmek. Neymar, bu sınavdan çaktıkça “Bana ne ya? Ben futbolumu oynarım. Onun dışındakiler kimseyi ilgilendirmez” türü bir felsefeye sığınmış hep. Futbolculuğu Pele’yle mukayese ediliyor ama ben kişilik olarak kendisine pek ısınamadım.*ANELKA Ters bir adam... Sürekli kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor. Herkesin kendisiyle uğraştığına yürekten inanmış. Aşırı alıngan. Hep ama hep arıza çıkarıyor. Geçimsiz ki hem de ne geçimsiz. Prensipleri var. Zerre taviz vermediği prensipleri... Fenerbahçe’ye de yolu uğramış, gerçi belgeselde bu uğrak üç saniyede geçiyor ama olsun. Şimdi emekli. Yerleştiği yer Dubai. İşte bu seçimiyle benden acayip eksi puan aldı. Zevkler ve renkler tartışılmaz ama yerleşmek için seçilecek yer dünyanın en yapay şehri Dubai mi olmalıydı?MUHAFAZAKÂRLAR CHP’YE OY VERİR MİCHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen gün şöyle demiş*“Muhafazakâr kesim CHP adayına oy vermez iddiasına katılmıyorum.”*Eğer...- CHP’nin hinterlandında yer alan muhaliflerin, hınç ve nefret dolu yaklaşımları CHP’nin çeşitli katmanlarından buram buram yükselen rövanş beklentisi bu kadar ayyuka CHP’nin etrafına yuvalanmış çeşitli kesimlerin iliklerine kadar işlemiş o destansı nefret gitgide AK Parti’ye oy verenlere yönelik ağır hakaretler, yüz buruşturmalar, küçümsemeler bu denli Zafer kazanma ihtimalinin belirmesi karşısında içine girilen şımarıklıklar, tehditler, yukarıdan konuşmalar de Kemal Kılıçdaroğlu’na katılabilirdim.*Yani demem o ki...Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek başına dilini değiştirmesi yetmez. Liderlik yaptığı kitleyi de esaslı bir dönüşümden geçirmesi şart.*Peki bunu başarabilir mi?İyi ama lider dediğin de bunu başarabilen kişi değil midir?
“Her şey yok olduğunda gene O var olacak...” tan maksat, kıyamet kopup her şey yok olduktan sonra yine Allah’ın var olmaya devam edeceği gerçeğidir. Bu ifadenin böyle kullanılması, “Yerin üstünde olan herkes fanidir. Ancak senin azamet ve kerem sahibi Rabbinin Zatı baki kalır.”Rahman, 55/26-27 mealindeki Kur’an’ın ifadesine işaret etmek olsa gerektir. Bu konuda önemli olan nokta şudur Cennet ve cehennem ebedidir, insanlar da o iki yerden birinde ebedî olarak kalacaklardır. Ancak, bunların ebediliği bağımsız, müstakil bir ebedilik değildir. Bunlar, ancak Allah’ın onları ibka etmesiyle bakileşir, onları ebedileştirmesiyle ebedileşirler. Halbuki bağımsız olarak tek başına bâkî olan yalnız Allah’tır. Bu sebeple, mutlak olarak ebedilikten ve bekadan söz edildiği zaman, bu vasıf sadece Allah’a verilir. İlgili ayetin meali şöyledir “0, evvel ve âhir, zahir ve bâtındır. O her şeyi bilir.“ Hadid, 57/3 Ayette zikredilen "evvel, âhir, zahir, bâtın" isimleri Hz. Peygamber asv'in, Allah'ın doksan dokuz isminin sayıldığı "esmâ-i hüsnâ" ile ilgili hadisin yanı sıra, onun şu şekilde başlayan bir münâcâtında da yer alır "Allahım! Sen evvelsin, senden önce olan yoktur; sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur. Sen zahirsin, senden daha açık ve üstün olan yoktur; sen bâtınsın, senden daha gizli ve senden öte hiçbir şey yoktur..." Müslim, Zikr 61; Tirmizî, Da'avât 19 Bu isimlerin anlamları kısaca şöyledir a Evvel Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir; varlığının başlangıcı yoktur; O, her şeyin başlangıcı ve başlatıcısıdır. b Âhir Allah Teâlâ bakîdir, ebedîdir, varlığının sonu yoktur; her şey sonludur ve sonunda O'na ulaşmak üzere vardır. c Zahir Allah Teâlâ'nın varlığı ve varlığının kanıtları, kudretinin eserleri açıktır. O açıkta olanları bilir; üstündür, yücedir, hikmet sahibidir. d Bâtın O'nun zâtının mahiyeti gizlidir, yaratılmışlarca bilinemez; gözler O'nu göremez, akıllar O'nu idrak edemez, muhayyileler O'nu kuşatamaz. O ise bütün gizlilikleri bilir, her şeye nüfuz eder. bk. DİA, Evvel, Âhir, Zahir, Bâtın maddeleri Bu Âyeti "O Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır" veya "O Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın'dır" şeklinde de çevirmek mümkündür. Kur’an Yolu, Heyet, ilgili ayetin tefsiri İlave bilgi için tıklayınız EL-EVVEL / EL-ÂHİR Kur’an’da, Evvel ve Ahir, Zâhir ve Bâtın isimleri niçin birlikte kullanılmıştır?
El-Melik ne icin okunur?İnsanlara verilen tüm nimetlerin sahibi Allah'tır ve insanların çabasıyla Allah tarafından verilmektedir. Her gün 90 kere okunan El–Melik esması kötülüklerden korumaktadır. 40 gün süreyle okunan “Ya Melik” ismi şerifi Allah'ın rızasıyla dertlerden kurtulmayı, iyi günler görmeyi Melik zikrinin anlamı nedir?El-Melik; evrenin, görünen ve görünmeyen her şeyin sahibi olan Allah demektir. Arapça mülk ve malik sözcüğünden türeyen El-Melik; Allah'ın akıl taşıyan tüm canlılara gerekli emir ve yasakları ile hüküm verme, onlara sahip olma, her şeyin hükmedicisi ve mutlak sahibi olma anlamına Kerim esması kaç defa okunur?Sıkıntı ve dertlerden kurtulmak için “El-Kerim” esması 270 kere zikredilmektedir. Vakit namazlarından sonra 270 defa “El-Kerim” diyerek hayırlı kapıların açılması yakın olacaktır. “Ya Allah Ya Kerim Ya Vehhab” esması 1171 kere dileğine kavuşmak için Cebbar ne için okunur?Zalimlerden korunmak için 206 defa zikir vakitlerinde El-Cebbar esması zikredilmelidir. … Bol rızık ve bereket için ayrıca kısmet kapılarının açılması için 1306 defa “Ya Cebbar Ya Zü'l-celali ve'l-ikram” denerek zikir yapılmaktadır. Düşman ve kötü insanlardan korunmak için 824 defa Ya Cebbar Melik hangi saatte okunur?“Yâ Melik” ism-i şerifini ile güç ve iktidar sahibi sözü dinlenir olmak için bu ismin zikrine devam etmelidirler. Özellikle Çarşamba günü sabah güneş doğarken, İkindi namazı sonrası ve gece yarısı saatinde 90 kere “Ya Melik celle celalühü” zikrine devam Kuddus kaç kere okunur?“Ya Kuddus” esması nazar ve göz değmesi, kıskançlık ve haset durumlarından korunmak için 170 defa okunması Vehhab kaç kere okunmalı?l El–Vehhab zikri günlük 196 kez çekilir. Yazı dolaşımı
Yüce Allah buyuruyor Kuşkusuz er-Rezzâk rızık veren, güç ve kudret sahibi olan ancak Allah’tır. Zâriyât, 58 Esmâ-i Hüsnâ’dan olan er-Rezzâk, mübâlâğa vezninde bütün canlıların rızkını veren demektir. Ana karnındaki yavruları, yuvadaki yavru kuşlar ve yatağa bağımlı kimsesiz garip hastaları gören, bilen, gözeten ve rızıklarını veren Allah kuşkusuz bütün canlı varlıkların rızkını verir. Çünkü O sonsuz, sınırsız güç ve kudret sahibidir. Rızık nedir? Nurdan yaratılan ve madde ötesi ruhsal varlıklar olan meleklerin rızkı, doğal olarak madde ötesi mânevî enerji mânevî feyizler ve ruhsal zevklerdir. Bu nedenle bizim havayı soluduğumuz gibi melekler de sürekli Allah’ı hamd ile tesbih eder, “Sübhânallahi ve bi-hamdihi” der ve bundan aldıkları mânevî enerji ve ruhsal zevklerle yaşarlar. Madde âlemindeki katı, sıvı ve gaz halindeki atomlardan yaratılan insanların ve diğer canlıların rızkı da doğal olarak yine yaratıldıkları maddelerdir. Yani Yüce Allah’ın koymuş olduğu kimyasal ve fiziksel işlemler sonucu bitkisel ürünlere dönüşen katı, sıvı ve gaz halindeki atomlardır. Dünyayı, ayı, güneşi, yıldızları ve galaksileri yaratıp yörüngelerine oturtan, evrensel dengeyi kuran ve onları çekim kanununa boyun eğdiren Allah Yerdeki ve gökteki katı, sıvı ve gaz halindeki atomları da kimya, fizik ve biyoloji kanunlarına boyun eğdiriyor, dilediği an onları çeşitli bitkisel ürünlere dönüştürüyor ve canlıların damak tatlarıyla uyumlu rızıklar yaratıyor. İşte er-Rezzâk olan Allah’ın bizim için yaratmış olduğu gıdaların mide ve bağırsaklarda sindirildikten sonra emilip dokularda kullanılacak hâle gelenlerine rızık denir. Mide ve bağırsaklarda sindirilmeden çürüyüp mayalanan, karaciğerde, kanda, safra kesesinde ve diğer organlarda depolanan zehirli ve asitli atıklar ise rızık değil dert ve hastalıktır. Rızık konusu evrensel boyutlarda bir olay mı? Yüce Allah buyuruyor Ya Muhammed! De ki Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Yûnus, 31 Çayırdaki otların bitmesi, kırdaki çiçeklerin açması, yağmurların yağması, rüzgârların esmesi ve denizlerin dalgalanması gibi olaylar evrensel boyutlarda olduğu gibi rızık konusu da dünyayı aşan evrensel boyutlarda bir olaydır. Bütün âlemlerin Rabbi olan Allah madde ötesi âlemlerde her şeyi sadece bir kûn ol emri ile bir anda yaratır ve yarattığı her şey aradan milyarlarca yıl geçse de hep aynı halde kalır. Madde âlemini yani katı, sıvı ve gaz halindeki atomları birbirine bağımlı ve birbirini etkileyici zincirleme sebepler kuralı doğrultusunda yaratan ve bu kurallar doğrultusunda yöneten Allah rızık konusunu da aynı kurallar doğrultusunda yönettiğinden… Öncelikle “çevrim kanunu” ile denizleri güneş enerjisi ile ısıtıp buharlaştırıyor ve havadan hafif olan su buharını atmosferde depoluyor. Sonra dilediği an atmosferdeki hava akımları rüzgârlar ile su buharlarını bir araya toplayıp yoğunlaştırıyor ve onları yağmur bulutlarına dönüştürüyor. Ancak yağmur bulutlarının tekrar aynı denizlere değil de başka bölgelere de taşınması ve özellikle ormanların, yaylaların, ovaların, tarlaların, bağların ve bahçelerin sulanması gerektiğinden, Göklerin ve yerin tek egemeni olan Allah güneş enerjisini dengeleyip, atmosferde karşılıklı alçak ve yüksek basınçlar oluşturuyor ve hava yüksek basınçtan alçak basınca doğru hızla hareket ederken, yağmur yüklü bulutları da Allah’ın takdir ettiği yönlere sevkediyor. Ayrıca Allah dilediği an, negatif ve pozitif elektrik yüklü bulutları zıt kutuplar halinde karşı karşıya getiriyor ve zıt kutupların birbirine boşanması ile ortaya çıkan yüksek enerjinin etkisi şimşeklerin çakması ile atmosferi derhal doğal “nükleer enerji santralına” dönüştürüyor. Atmosfer “nükleer enerji santralına” dönüşünce ve faaliyete başlayınca, öncelikle havadaki azot gazları parçalanıp ve oksijen gazları ile kimyaca birleşip azot monoksit gazına dönüşür. Bu gaz havada serbest halde kalamadığından tekrar oksijen gazı ile birleşir ve azot dioksid’e dönüşür. Bunun dışında daha pek çok karmaşık kimyasal ve biyolojik işlemler olur ve bu işlemler sonucu çeşitli gazlar ve su buharı kimyaca parçalanıp ve başka gazlarla birleşip yağmurla birlikte yeryüzüne iner. Yeryüzüne inen bu çeşitli gazlar ve kimyasal tuzlar topraktaki elementlerle birleşip doğal gübre bitkilere mama olur ve ardından insanlar ve hayvanlar için çeşitli rızıklar topraktan fışkırır. Yüce Allah buyuruyor. Yeryüzünde hareket eden her canlının rızkı, ancak Allah’a aittir. Hûd, 6 Bu açık gerçekler karşısında cân-ı gönülden inanıyor ve îman ediyoruz ki, bakterilerden fillere ve denizdeki balıklardan havada uçan kuşlara kadar bütün canlıların rızkı sadece Allah’a aittir. Çünkü O’ndan başka hiç kimsenin göklere, yere, güneşe ve atmosfere sözü geçmez ve gücü yetmez. Yüce Allah buyuruyor Allah kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğine de daraltır. Çünkü Allah kesinlikle her şeyi bilendir. Ankebût, 62 Hiç kuşku yok, rızkı bollaştırmak da, daraltmak da sadece Allah’a aittir. Çünkü Allah kime bol rızık verirse, o kimseye gereken imkânı, iştahı ve sindirim kolaylığını da verir. Kimin de rızkını daraltırsa, o kimseye gereken imkânı vermez, iştahını keser ve sindirim sisteminde zorluklar verir. Osmanlı Padişahlarından İkinci Sultan Mahmud bir kişiye çok ikramlar yapmış ve çok altınlar vermiş ama o kişi saf olduğundan bunlardan yararlanamamış. Bunun üzerine Sultan Mahmud, “Vermezse Ma’bûd Allah, neylesin Mahmud” demiş. Gerçekten öyledir. Çünkü nice zengin kimseler vardır ki, iki kaşık et suyunu yalvara yalvara çocuğuna zorla içirir. Nice fakir çocukları da vardır ki kuru ekmeği iki avucuna alıp iştahla yer ve zenginin çocuğu gibi doktor kontrolünde olmadığı halde ondan daha sağlıklı olur. Atalarımız “Allah’ın hikmetinden sual olunmaz” ve “Kul ile Allah arasına girilmez” demişler. Bizim görevimiz Allah’ın işine karışmak değil, bize verdiği rızka razı olup şükretmektir. Rızık ve servet Rızık ile servet farklı şeylerdir ve biri diğerine bağlı değildir. Çünkü servet sahibi öyle zenginler vardır ki, yağsız-tuzsuz haşlama patatesten başka hiçbir şey yiyemez. Öyle fakirler de vardır ki, yarım tencere kuru fasulyeyi bir öğünde yer ve ardından da doyasıya tuzlu ayranı içer. Yüksek tansiyon, şeker, kalp yetmezliği, damar sertliği ve mide ülseri gibi rahatsızlıklar rızkı kısıtlayan değil, gerçekte Allah’ın takdir ettiği rızkı dengeleyen sebeplerdir. Yüce Allah buyuruyor Nice canlı varlıklar var ki, rızkını yanında taşımıyor. Onlara da size de rızkı veren Allah’tır. O her şeyi işitendir, bilendir. Ankebût, 60 Bizler beş-on km. uzaklıktaki bir pikniğe gideceğimiz zaman, önceden hazırlığımızı yapar ve yanımızda çeşitli yiyecekleri götürürüz ama yine de eyvah şunu şunu unuttuk diye hüzünleniriz. Ya göçebe kuşları? Yüzlerce km. uzaklıktaki yolculuğa çıkacakları zaman önceden bir hazırlık yapıyorlar mı? Ya da yanlarında bir avuç buğday ile bir şişecik su götürüyorlar mı? Rızık konusunda insanın farklı özelliği Yüce Allah buyuruyor Andolsun ki, biz Âdemoğlunu insanı saygın, üstün kıldık. Karada ve denizde taşıtlara bindirdik, onları en temiz gıdalarla rızıklandırdık ve yarattığımız varlıkların çoğundan üstün kıldık. İsrâ, 70 Nurdan yaratılan ve milyarlarca yıl ibâdet eden meleklerin Hz. Âdem’in kişiliğinde insana saygı yapması, insanın Allah katındaki değerinin açık göstergesidir. Hayvanların bir kısmı dört ayağı, bir kısmı iki ayağı üzerinde ve bir kısmı da yerde sürünerek yürürken, ilkçağda yaşayan insanlar bile karada deve, at, katır ve merkeplerin üzerinde, dere ve göllerde de ağaç kütüklerini birbirine bağlayıp ilkel sandalların üzerinde yolculuk yapmışlar. Ahırlarda bağlı hayvanlar dışarı çıkıp bir tur atamazken ve sürekli aynı yemi yerken, tavuklar çöplüklerde, ördekler bataklıklarda, kediler, köpekler çöp bidonlarında rızkını ararken, etçil hayvanlar da yakaladıkları avlarını ya da buldukları kokuşmuş kanlı leşleri çiğ çiğ yerken!.. İnsanlar gıdaların en temizini, en lezzetlisini ve en güzelini bıçakla kesip doğradıktan ve yıkayıp pişirdikten sonra, tertemiz tabaklarda âfiyetle yemektedir. Peki, bunun bir bedeli yok mu? Yüce Allah buyuruyor Eğer şükrederseniz, elbette size nimetlerimi arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım da çetindir. İbrahim, 7 İşte bunun bedeli şükürdür. Kim Allah’ın verdiği nimetleri yiyip Allah’a şükür ve itaat ederse, elbette Allah o kimseye daha fazlasını verir ve o kimse malının hayrını görür. Kim de Allah’ın nimetlerini yiyip şükür yerine nankörlük ve itaat yerine isyan eder günah işler se, kuşkusuz Allah verdiği nimetleri geri alır ve o kimse nankörlüğünün cezasını çeker. Peygamberimiz buyuruyor Rızkının bol ve ömrünün uzun bereketli, yararlı olmasını isteyen, akrabaları ile ilgilensin onları gözetsin. Buhârî-Müslim Peygamberimiz buyuruyor Ecel insanı aradığı ve bulduğu gibi rızık insanı daha şiddetli arar ve bulur. Menâvî Ecel, hedefini şaşırıp yanlışlıkla başkasına konmadığı gibi rızık da kesinlikle hedefini şaşırıp başkasına konmaz, yani hiç kimse başkasının rızkını yiyemez. Yüce Allah buyuruyor Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Talâk, 2-3 Kim Allah’tan korkup günahlardan sakınır ve emirlerini yerine getirirse, daraldığı zaman Allah ona mutlaka bir çıkış yolu lütfeder ve onu hiç tahmin etmediği yerlerden rızıklandırır. – Ahmet Tomor Hoca
Değerli kardeşimiz, Bu düşünce genel olarak filozofların görüşü değildir, Baruch Spinoza 1632-1677 adlı düşünürün panteizmine aittir. Bu düşünce alem ve yaratıcı ayrımını reddederek “Her şey Allah’tır.” düşüncesini benimsemiştir. Buna göre düşünce ve mekân Allah’ın sıfatlarıdır. Spinoza’nın bu düşüncesini Friedrich Hegel 1770-1831 eleştirmiştir. Ona göre ise “Her şey Allah’tan”dır. Panteizm, tek bir varlık düşüncesi ile Allah’ın varlığı karşısında diğer varlıklara varlık derecesi vermeyerek aslında ilahi tekliği göz ardı etmektedir. Zira diğer varlıkların öz ve sıfatları ile mukayese ederek, ancak ilahi birlik anlaşılabilir ve rasyonel olarak iddia edilebilir. Çokluk olmaksızın bizim teklikten bahsetmemiz mümkün olmazdı. Kaynak ilahi olmakla beraber varlık derecelerinin farkı ise her şeyin ilahi irade tarafından kendi varlığına sahip kılındığını göstermektedir. Yine unutulmamalıdır ki Allah’ın varlığından öte bir zatlığı ve ferdiyeti vardır. Bu nedenle aklı başında hiçbir insan yaratılmış hiçbir nesnede, soyut ya da somut hiçbir şeyde böylesi ilahi bir zatlığı düşünmez ve onu ilah olarak vasıflandırmaz. Dolayısıyla düşünce ve mekan yaratılmış diğer varlıklar gibi mahluktur. Aksi olsaydı düşüncelerin ve mekânların Allah’ı ihata etmesi gerekirdi. Oysa düşünceler onun karşısında aciz kaldığı gibi, mekanların kapsadıkları şeylere de ilahlık yakıştırması yapılamaz. Bir şeyin Allah tarafından yaratılmış olması onu ilah yapmaz, aksine Allah’tan ayrı kendine ait bir varlık sahibi yapar. Bu nedenle bizim kendimize ait varlık sistemimizde düşünce ancak özne-nesne ilişkisi ile açığa çıkar. İnsanın bilgisi kendisinin yöneldiği konusu ile var olur ve buna zihin ya da düşünce deriz. Oysa Cenab-ı Allah böyle bir zorunluluktan münezzeh olduğu için onu zihin sahibi ya da düşünce adlandırması ile vasıflandıramayız. Bu tam anlamıyla insanbiçimci bir benzetme yanlışı demektir. Allah Teâlâ’nın Kur'an’da bildirdiğine göre, mutlak ve ezeli bir ilmi vardır. Onun ilmi konusu olmaksızın, tam bir ilimdir. Özne ve nesne ayrımı onun ilmi için söz konusu değildir. Dolayısıyla Allah düşünce ile vasıflandırılamaz. Varlıkların yaratılması veya yaratılmamış olmalarının onun ilmine getirdiği bir hususiyet ya da değişim yoktur. Zaten bu vasıfları ile o Allah olandır. “Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” Necm, 53/28. “Sizin ilahınız kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan ancak Allah’tır. Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.” Taha, 20/98 Meallerini verdiğimiz bu ayetlerin de açıkça ifade ettiği gibi, kuşatan ilim Allah’a aittir. Kuşatılan bilgi, zihin ve düşünce ise bize aittir. O halde kuşatılan nasıl olur da kuşatan hakkında kendince bir hüküm verebilir. Selam ve dua ile...Sorularla İslamiyet
her şeyin sahibi allah tır