O günden sonra artık alt kata kim geliyor kim gidiyor onu izliyordum. Yine bir akş am üzeri eve dördü birden girdiler. Gece yarılarına kadar müzik, televizyon ve muhabbet sohbet sesleri geliyordu. Derken sesler kesildi. Balkona çıkıp baktığımda, benim kattan ve alt katımdan başka yerde ışık yanmadığını gördüm. İranElçisi başı önünde huzurdan çıkarken padişah, Deli Hüseyin'i alnından öpüyor, onun yeniçeri ocağına yazılmasını emrediyordu. Bundan sonra Deli Hüseyin "Deli Hüseyin Paşa" olarak tarihe geçecekti. İşte buda Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi olarak tarihe geçti.Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler YÂ RASULALLAH, HELE BİR BAK KİM GELDİ"Mustafa Özşimşekler Hoca konuşuyorTamamen TEBESSÜM! 14K views, 37 likes, 1 loves, 1 comments, 24 shares, Facebook Watch Videos from Kastamonu Portal: "Bak Hele! Kim Geldi." ----- Beklediğim hikaye geldi, yaşasın! Sizinle tanıştığımda Derin henüz ilk yaşındaydı ya da 2.ye yeni girmişti, Deniz kocaman olmasa da abiydi, göz açıp kapar gibi geçti zaman, şimdi Derya aranıza katıldı! Harika bir doğum hikayesi, umarım ben doğurursam bu şekilde doğururum, gerçi kız kardeşim yok. cash. yeni mezun olduğum, işsiz gezdiğim günler. sabah 6'lara kadar dizi izliyor akabinde yatıyor, akşam dört gibi kalkıyorum. bir yandan da internetten istemeye istemeye iş bakıyor kendi kafama gore eleme yapıyorum. bir iş gözüme çarptı ve bölümüm ile ilgili olduğu için gidip başvurmak istiyorum. ilk anneme söylüyorum böyle böyle bir iş var diye ertesi gün beni saat üç gibi uyandır da gidip başvurayım diyorum. bak hele bak sen ogle üçte uyanıp iş görüşmesine gidecem. kadın çıldırdı tabi doğal olarak benden adam olmazmış. haklı öğle üçte kalkıp, dörtte iş görüşmesine mi gidilir...ertesi gün üç gibi uyandım, saç sakal birbirine karışmış vaziyette iş başvurusuna gittim. annem evden çıkarken mutfaktan bağırıyor lan bir sakalını kes bari, hizbullahlar gibi iş görüşmesine gidiyon diye... onu dinlemeden kapıyı vurup, çıkıyorum...adamların ofislerine gittim ve müdürün odasına daldım. kapıyı açmam ile iki tane takım elbiseli adam ayrı masalarda bana bakıyordu. biri müdür diğeri yardımcısıymış. adamlara bakıyorum baya oturaklı, olgun kişiler. kendimi tanıttım ve başladım okuduğum okulları anlatmaya. onlar soruyor ben cevaplıyorum müdür de ajandaya hakkımda notlar alıyor. o anda çat kapı çaldı ve hurra içeriye 6-7 kişi daldı. iyiki doğdun sesleri ile bağırış çağırış ortalık karıştı. lan noluyoz demeye kalmadan müdürün o gün doğum günü olduğunu anladım. pastalar, çerezler, çikolata, viskiler ile müdürün üstüne atladılar. ben ise tamamen olayın dışında kaldım, içimden şansımı sikeyim sesleri geliyor. sırayla adamın doğum gününü kutladılar ben garip gözler ile insanlara öğrendim ki bunlar müdürün eski çalışma arkadaşlarıymış, adamı unutmamışlar ve ofisine gelip bu şekilde bir kutlama hazırlamışlar. masalar kuruldu, çerezler açıldı, çikolatalar ortaya döküldü, viskiler bardaklara dolduruldu. bir elime bir tabak antep fıstığı , diğer elime viski bardağı tutuşturdular, ağzıma ülker antep fıstıklı çikolata verdiler. lan biraz evvel çok ciddi bir ortam vardı adama eğitim hayatımdan bahsediyordum birden ben bu hale nasıl geldim diye kendimi sorguluyorum. ortamda makara on numara, biraz evvelki ciddi görünümlü adam gitti yerine belden aşağı fıkra anlatan adam geldi. bir yandan da bana dönüp olum rahat ol bak burda herkes abi kardeş, yabancı yok diyerek rahat olmam konusunda beni uyarıyor. lan daha beni göreli yarım saat olmadı ne zaman bu kadar kaynaştık. ben ise yok ben rahatım diyor muhabbeti dinliyorum. şaka maka biraz zaman geçtikçe ortama iyice alışmaya başlıyorum. müdür, önündeki bilgisayardan youtube'a girip bülent ersoy şarkısı açıyor ve bütün herkes aynı anda söylemeye başlıyoruz. baktım ortam iyice meyhane havasına döndü ben de dayanamayıp söylemeye başlıyorum. sonrasında herkes susuyor ve şarkıyı sadece ben sölüyorum. millet efkarlı bir şekilde beni bitiriyorum, millet alkolün de etkisiyle ayağa kalkıp beni alkışlıyor. lan olum diyorum ben buraya iş görüşmesine gelmedim mi bu olanlar da neyin nesi? rahmetli kemal sunal'ın filmlerinden hallice bir olaya şahitlik önce bey dediğim adama müdürüm aç şurdan ferdi'yi azcık ferdi dinleyelim ya diye istekte bulunuyorum, adam beni kırmıyor ferdi tayfur'un koparma gülleri şarkısını açıyor. ben yine başlıyorum söylemeye herkes beni dinliyor ahhh ulan ahh be diye feryatlar ile bağırmaya başlıyor. benim viski bitiyor, adamlar durmadan dolduruyor. müdür ikinci şişeyi marketten aldırmak için kapıcıya telefon açıyor. içimden ulan diyorum ben hafiften kaçayım hava karardı, ama ortama bakıyorum bırakmak istemiyorum. zaten biliyorum gitmek istesem de adamlar bırakmayacak ortamda şarkı söyleyip insanları efkarlandıran adam pozisyonundayım. o anda kendimi binlerce kişinin karşısında önünü ilikleyip uzun hava okuyan ıbrahim tatlıses gibi deli gibi akıyor, kapıcının getirdiği ikinci şişeyi açıyoruz. bir yandan da birbirimize sarılıp fotoğraflar çekiliyoruz. biraz evvel iş görüşmesi ortamında beni sorguya çeken adamla şimdilerin selfie'sini çekiyoruz. tabi saatler önce gördüğüm o müdürden eser yok, ceketini çıkarmış, kolları sıvamış, kravatını bu kadar fotoğraf çektik şunları facebook'a atalım diyorlar ve teker teker beni listelerine ekliyorlar. attıkları her fotoğrafa etiketleniyorum ve bir anda facebook arkadaş listeme 6-7 kişi olarak dahil oluyorlar. ya ben bu ofise ne diye gelmiştim, iş görüşmesi içindi sanırım. ara ara da bu gerçeği aklımdan yandan annem arıyor ama ortamda o kadar gürültü var ki telefonu açıp konuşamıyorum. sekizinci araması sonucu telefona cevap veriyorum, ortamdaki bülent ersoy şarkılarından meyhanede olduğumu zannediyor ve '' olum sen adam olmucak mısın hani iş görüşmesine gidecektin bugün, saatlerdir içiyorsun değil mi'' diyerek fırça kayıyor, susturamıyorum. tabi doğal olarak anlayamıyor, bilmiyor, aklına bile gelmiyor iş görüşmesine gittiğim yerde müdürler ile içki masasında şişenin de bitmesi sonucu müdürün hadi çorbacıya gidelim daveti ile herkes ayaklanıyor ofisten çıkarak iki taksi ile çorbacının yolunu tutuyoruz. tabi taksinin camlar açık müdür kolunu dışarı çıkarmış ''bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin'' şarkısını söylüyoruz. çorbacıya gittiğimizde iki masayı birleştiriyor ve kelle paçalara gömülüyoruz. abi ben doymadım ya diyip müdürden ikinci tabağı sölemesini istiyorum. işgörüşmesine gittiğim anda benim için bir bey olan adama önce müdürüm sonrasında abi dediğimi farkediyorum ve kafamın da kıyak olması sonucu aldırış da içtikten sonraa müdüre hesabı kitliyor ve mekandan ayrılıyoruz. taksiler çağrılıyor ve güzel bir vedalaşmanın ardından evin yolunu uyandığımda facebook'a giriyorum ve dünki yaşadıklarımı fotoğraflara bakarak hatırlamaya çalışıyorum. onlarca fotoğrafta etiketlendiğimi farkediyor ve kendi kendime tebessüm ederek lan bu adam ilk başta çok ciddi bir adamdı diyerek müdürün o fotoğraflardaki hallerine bakıyorum. sonrasında bu adamlar beni çoktan unutmuştur diyerek kafamı yastığa koyup yeniden sonraa bir telefon ile uykudan uyanıyorum ve telefonu açmam ile birlikte '' evraklarını hazırladın mı, adliyeden sicil kaydı ve sağlık raporunu yarına kadar bize ulaştır olum'' talimatı ile karşılaşıyorum. ee müdürüm ben işe alındın mı diyorum lan sen olmasan bize kim ferdi şarkıları söyleyecek diye bir cevap evrakları temin edip, ertesi gün teslim ediyorum ve işe alınıyorum...nur içinde yat müdürüm, üzerimde hakkın çok, seni çok özlüyorum... debe editi özelden gelen onlarca başsağlıgı dileklerine teşekkürler. bir insanin öldükten sonra bile güzel anılar ile hatirlanmasi harika bir olay. kendisi de sağlığında hep bundan bahsederdi. hakkinda kötu soz edeni duymadim, gormedim. harika bir adamdin guzel insan. Gerçekten de vizyonuyla, derinliğiyle, bilgisiyle, duruşuyla çok önemli insanlarla konuştuğumuzda ortak konumuz “Ereğli neden suskun” oluyor. Konuşuyoruz sebeplerini! Onunla konuştum, Bununla konuştum, Şununla da konuştum. Eeee! Dediler ki, “hele bir bekle” diye. Hayda! Kim neyi niye bekliyor ki? Ereğli’nin nerede ise pamuğunu tıkayacaklar ve halen daha “bekle” de ne demek? Bu kent tarihtir. Bu kent0 Galile’den 2 bin sene önce dünyanın kendi ve güneşin ekseni etrafında döndüğünü ortaya atan Herakliedes doğup yaşamıştır. Cehennemağzı mağaralırı ve Herkül efsanesinin şehridir Ereğli. Pandomim sanatçısı Krispos’un öldüğü vatandır. Herakia Pontikadır. Uzun Mehmet’tir. Alemdar vapuru destanının yazıldığı kenttir. Kurtuluş Savaşı’nda Fransızları esir alıp Ankara hükümetinin tanınmasını sağlamıştır. Erdemir ve diğer sanayi kuruluşlarıdır. Tersaneler bölgesidir. Fındıktır. Çilektir. Üretim merkezidir. Karadeniz Bölge Komutanlığıdır. Balıkçılıktır. Kalifiye eleman ordusudur. Ticarettir. İşte böyle bir şehir olmasına rağmen, gariplerin ülkesinde bir köydür. Çünkü… Çünkü… Çünkü… Ne yazık ki, her açıdan yönetimi elinde bulunduranların ilgilenmediği ve gününü gün etme veya ileriye dönük beklentilerin hesabının yapıldığı köyün köyüdür. Düşünebiliyor musunuz, bağlı bulunduğu ilinin en büyük ilçesi olmasına rağmen milletvekili yoktur. İlindeki kaynaklar “takozlar vadisinden” geçirilmemektedir. Sahilleri ilgisiz, yolları yol değildir. Böyle bir köylük yerde de, kimin umurundadır ki insanların can ve mal kayıplarına uğradığı çevre yolunun gündeme getirilmesi. Aman enerjimi kendim için kullanayım. Aman ben ben ben! Aman aman bana ne toplumdan diye diye Ereğli’nin boğazına kaçan kılçık, orada yara olmuş ve kanamaktadır. Yara kangrendir. Yara canı canından etmektedir. Böyle bir durumda ise, kişi hak ve özgürlüklerine ve de özel yaşama olan saygımızı koruyarak bağırıyoruz. Bağırmaya devam. Hey yönetenler! Hey siz! Ne zaman Ereğli’yi göreceksiniz ve de görmüyorum, koruşmuyorum, bilmiyorum demekten vazgeçerek, yıkıklar şehrinde doğru adımlar atmaya düşünüyorsunuz? Bekle… Bekle… Bekle de, nereye kadar? * İLGİLİ LİNK Ben Varto'dan Yaya Geldim Türküsünün HikayesiBen Varto’dan Yaya Geldim Türküsünün Hikayesi Ülkemiz bir deprem ülkesi. Yıl yok ki içinde birkaç deprem olmasın. Hele bu depremler büyük olunca, yuvaları yıkmış, aileleri darmadağın etmiş perişan etmiş. Bunlara sayısızca örnek verebiliriz. Erzincan depremi, Varto depremi, Çaldıran depremi, Bingöl, Elazığ, Marmara depremleri bunların sadece bir kaçı. İşte bu türküyle Usta Aşık Mahsuni Şerif tarafından 19 Ağustos 1966 yılındaki Muş - Varto depreminde hasta yavrusunu alıp hastaneye giden kadına tercüman olmuştur. Bu türkü aynı zamanda fakirlikten yoksulluktan yanan Anadolu halkını da anlatmaktadır. Bu türkü aynı zamanda "Ben Perçenek'ten Yaya Geldim" olarak yazılmış ve söylenmiştir. Zira Perçenek'li olan Mahsuni Şerif'in anne tarafı ise Varto'ludur. Berçenekten Yaya Geldim Aman Doktor Bak Bebeğe Beşiğini Elden Aldım Yandım Doktor Bak Bebeğe Yıkık Yuvam Kara Yasta Yalvarırım Eşe Dosta Annesi Bebekten Hasta Aman Doktor Bak Bebeğe Kuru Soğan Yağsız Aşım Yırtık Bağrım Açık Başım Birşey Değil Vatandaşım Aman Doktor Bak Bebeğe Allah İçin Bir Merhem Çal Öldürür Beni Bu Vebal Param Yok Ceketimi Al Aman Doktor Bak Bebeğe Mahzuni Şerif Çobandır Meskeni Dumanlı Tandır Bebektir Amma İnsandır Aman Doktor Bak Bebeğe Son Güncelleme 2119 Ben vartodan yaya geldim Ben perçenekten yaya geldim Türkülerin doğuş hikayeleri Bir hikaye anlatalım, demeyin hiç bak hele… Dinleyin ki, sözümüz ne yalan, ne rastgele…Bir zamanlar bir şehirde, kara mı kara, kuru mu kuru, çirkin mi çirkin, şaşı gözlü, acı sözlü, buruşuk yüzlü, katır tırnaklı, kaz ayaklı, kapısı dayaklı, fitne-fesat aklı, bir kadın yaşardı. Olacak ya, bu kadının da, kimseye karışmaz, kötüyle yarışmaz, harama bakmaz, doğru mu doğru, dürüst mü dürüst, boylu poslu, geniş omuzlu, gözleri kahverengi, yiğitlerin dengi bir oğulcağızı vardı. Bu delikanlı, tuttu mahallelerinde ki, bir kızcağızı sevdi. Sevmek ne kelime, deli- divane oldu, ayva gibi sarardı desen, peri mi peri, altın misal değeri, gözler iri, kötülüklerden beri, dedikodudan yok haberi, inci dişli, pembe benizli, saçlar siyah, gören diyor ah, dilber mi dilber, şehir uğruna seferber…Amma velakin, kız da bir ana var, surat duvar, fesat mı fesat, fitne mi fitne, lafı sözü iğne, çokbilmiş, boyu sırık, dudak yarık, ayağında çarık, dur desen anlamaz, Allah’tan korkmaz, tam bir acuze karı… İki cambaz bir ipte oynamaz derler ya, her neyse…Uzatmayalım, iki gönül bir olunca, akan sular dururmuş. bu iki dünya güzeli, güzel huylu genç, analarına aldırmadan evlenmişler. Kız her nedense, anasının biraz etkisinde, oğlanın anasını istemez tavırlarda, mırın- kırın ederken, canım- cicim ayları, anası, kızın kaynanası, kadın kısmının yüz karası arada bir laf sokuşturur, gelini bam telinden vurur, sahte gözyaşlarına sığınır, sözde oğlandan utanır, ortalığı kızıştırır, kenara anası, oğlanın kaynanası, tutmuş gibi sarası, hiç değilken sırası, giriverir araya, balık vurur karaya, bir kavga, bir gürültü, bir kıyamet… Kızcağız eğmiş boynunu, açamamış ağzını, anası da sözde korur gibi yapar kızını, alamaz hızını, tuttuğu gibi kolundan, kendi evine doğru sürüklemez mi?Oğlanın kara-kuru anası, sanki bir oğlu imiş gibi tasası, açar ağzını, yumar gözünü, esirgemez sözünü…Delikanlı, bir yutkunur, iki yutkunur, karısının gidişi dokundukça, dokunur, hali, ahvali taaa…yüzünden okunur…Kendi kendine hele der, zamana bıraksak şu işi, belki de, çözer bu olayı akıllı bir kişi… Aradan biraz zaman geçer, o şehirde ak saçlı, aksakallı, akıllı mı akıllı, pir-i fani, gönlü gani bir adam vardır. Varır ona danışırlar. Derler ki, bunlar gençtir, ola ki, barışırlar. Adam, delikanlının anasına şöyle bir bakar ve der ki;-Ey hatun! Kızın anası da, senin gibi midir?Kadın kızar ya, kızdığını belli etmek yakışmaz diyerek;-Hayır, Efendi der, o karı kim, ben kim? Onun yanında bir meleğim nitekim. Hani kız da, kız olsa bari. Oğlan sevdi, dünyadan yok haberi…Adam gülerek;-Yok, yok der, sende az değilsin hani, bu oğlan senin oğlun, ne cani, ne külhani, suçun yarısı sende, yarısı da o kadında, utanmadan yalan söylemeyin bana da…Onlar böyle cebelleşip dururken, kızın anası olacak hatun, geliverir oraya, birden atılıverir başlarlar hemen anası;-Ey utanmaz adam der, kim dedi sana bu işe karış diye, sana ne benim kızımdan, neden karıştın niye?Bu cevap üzerine, adam hiddetlenerek,-Dur der, dur bre densiz karı, sen kaçırdın ayarı, edepsize yapsan boş, istersen bin uyarı…Kız anası durur mu? Hemen atılır;-Bu oğlan zaten çulsuz, hem parasız, hem pulsuz, Beylere veremedim, gün yüzü göremedim, hele şu anasını bir türlü sevemedim der…Oğlanın anası, ağzı köpüre, köpüre;-Sıçan suratlı kızı, bilmez baharı, yazı, Bey kızı alacaktım, döndü talihim bahtım, şu gudubet karının sanki kızına kaldım, der…Anasını aramaya gelen kız, bir kalabalık görür, anasının ve kaynanasının sesini de, duyunca, hemen oraya koşarak gelir, kocasının yanında durur,Akıllı adam, kızı görünce;-Bir de, sen anlat kızım anam, ne kaynanam, ne o, ne öbürü haklı, bunlar ki, oyunbozan hem de iki ayaklı, kocam kabul ederse, evimize gel derse, çekinmeden giderim, benim o evdir durur mu? Şöyle der;-A benim güzel yârim, sırma saçlı helalim, bunlar kavga etsinler, gel beraber gidelimKızın anası birden tutar, kızın elini ve der ki;-Hele bir git o eve, kızım falan değilsin, cümle komşu şahit olup ta, bilsin, yürü kız evimize, eller gülmesin anası, elleri belinde seslenir;-Karı akıllı oğlum, Beyni çakıllı oğlum, Karın söz dinlemiyor, kes şu sakalı oğlum…Kız bir silkinişte elini anasının elinden kurtarır, tekrar kocasının yanına varır. Varır varmasına ya, anası bırakır mı? Hemen kıza doğru bir hamle yapar. İşte o anda, bütün ahali, merakla bu işin sonucunu merak etmeye başlarlar. Ortalıkta derin bir sessizlik anası bütün suratsızlığı ile bağırır;-Bu oğlan artık benim oğlum değil… Sana verdim senin olsun, evi de yok, barkı da, iş döndürecek çarkı da, iki çıplak bir hamama yakışsın, kızın ile gece gündüz hır-gür etsin takışsın…Kızın anası, ağzından tükürükler saçarak, haykırır;-Bu kız da, benden değil, senin olsun al götür, ne elinden iş gelir, ne de bir ev süpürür. Bir lokma bulamasın, oğlun dövsün ağlasın, gül gibi anasını, aklı varsa arasın…Aksakallı, ak saçlı adam, kadınlara dönerek;-Ne yani der, şimdi siz bu çocukları, evlerinizden atıyor musunuz?Kadınlar evet anlamında, başlarını sallarlar. Kalabalıklar bir karışır, pir karışır, kızan kızana, konuşan konuşanadır. Allah için, herkes gençleri haklı bulur bulmasına ya, birer, ikişer dağılmaya evlerinin yolunu tutmaya başlarlar. Ortada kala, kala iki cadaloz kadın, ihtiyar adam ve genç evliler kindar anası, oğlanın kara-kuru anası birbirlerine kinli, kinli bakarak, bir anda karşı karşıya havaya kalmış, yumruklar sıkılmış, gözler nefretle kısılmış, birbirlerine ha vurdu, ha vuracaklar… Aksakallı ihtiyar nefesini tutmuş, genç karı-koca gözlerini kapatmış bir vaziyette, olacakları olsa beğenirsiniz? Saç saça, baş başa dövüşmek mi? Gözler mosmor, yüzler yırtık ve çizik, dudak patlak, kafa çatlak mı? Nerde, efendim nerde? Hiç olmayacak, belki de, hiç yapılması mümkün görülmeyecek bir şeyler olur. İki kadın, birbirlerine sarılıp ağlamaya başlamazlar mı?Kızın anası;-Bundan böyle, dünya ahiret kardeşimsin, derOğlanın anası ise;-Canım komşum, dünya-ahiret arkadaşım gel barışalım diyerek, ağlamaz mı?Aksakallı adam;-Bre hatunlar der, madem barışacaktınız, neydi bu gençlere kastınız?Kızın anası;-Bilmem der, birden içime bir ılıklık çöktü, kalkan elim anası;-Vallahi der, içimden sarılmak geldi, Ne olduysa birden içim adam, genç karı- kocaya dönerek;-Hadi der, öpün analarınızın ellerini, bundan sonra da, mutlu olun, mutlu yaşayın…İşte böyle, hoş bir hikâyedir, anlatılan, Sonunu iyi bağladık ki, her insan dersler ala, yanılmaya…Şehir, şehire, insan insana, mahalle mahalleye benzer. Hikaye eskidir lâkin, belki vardır benzeri, sakın öldü demeyin insanlığın değeri… Gönül yapmak en hoşu, üç günlük şu dünyada, akıl başa gelse boş, yarın soğuk mezarda…Sürç-ü lisan eylediysek affola. İnşallah başka sefer, hoş bir hikaye daha anlatırız. Türkçe English BHSC Pусский Français العربية Kurdî کوردی Shqip فارسی македонски Bahasa Indonesia Español hr /> İşlevsel Çerezler Kullanıcının web sitesinin seçtiği dil sürümünü hatırlar. Performans/Analitik Çerezler Ziyaretçinin web sitesini nasıl kullandığına ilişkin istatistiksel veriler oluşturmak için kullanılan benzersiz bir kimliği kaydeder. Google Analytics tarafından talep oranını kısmak için kullanılır. Kabul et Reddet Reklam/Pazarlama Çerezleri Bu çerez, Alexa Analytics'e gönderilen tüketici davranışları hakkında bilgi toplamak için kullanılır. Alexa Analytics bir Amazon şirketidir. Kabul et Reddet

hele bak kim geldi hikayesi