KUR'AN VE İRŞAD TARZI. 1. İRŞAD. Yüce Allah insanları bir takım zıt kuvvetlerin mücadele sahası olarak yaratmıştır. İnsanın iç dünyasında nefis, benlik, hevâ-heves, şehvet ve öfke gibi kötülük yapma âmilleri mevcut olduğu gibi, akıl, kalp, şefkat, merhamet, insaf ve adalet gibi iyilik yapma âmilleri de mevcuttur.
Ali İmran Suresi, 92. ayet: Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. Al-i İmran Suresi, 134. ayet: Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir.
Kuranda Başörtüsü İle İlgili Ayetler. Bismillâhirrahmanirrahim. Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve (incitilmemesi) için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan çok esirgeyendir!.. (Azhab Suresi, 59)
Allahbilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe Suresi, 60. ayet Tefsiri : Zekâtın farz oluşundan, kapsamından ve yükümlülerinden söz edilmemiş, sadece zekâtın harcama kalemleri sıralanmıştır (zekâtla ilgili diğer hususlar için bk. 103. âyetin tefsiri). Tamahkârlıkları sebebiyle Hz. Peygamber’in dahi adaletinden
İBRAHİM (a.s)'IN HAYATI VE RİVAYETLER. HZ. İBRAHİM (a.s) İLE İLGİLİ RİVAYETLER. Rivayet edildiğine göre Hz. İbrahim (a.s.) ölüm meleğine, "Günahkârların ruhunu alırken büründüğün şeklini bana gösterir misin?" diye ricada bulundu. Azrâil (a.s.), "Sen o halinle bana bakmaya güç yetiremezsin" dedi.
cash. Bağışlama ile ilgili ayetler, Kurandaki bağışlama ayetleri, bağışlama ile ilgili kuran ayetleri Bundan sonra, artık şükredesiniz diye sizi bağışladık 2/52 Ve hatırlayın, demiştik ki "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken ´dileğimiz bağışlanmadır´ deyin; biz de hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların ecirlerini arttıracağız" 2/58 Rablerinden bağışlanma salat ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır 2/157 Sizin ilahınız tek bir ilahtır; O´ndan başka ilah yoktur; O, Rahman´dır, Rahim´dir bağışlayan ve esirgeyendir 2/163 O, size ölüyü leşi- kanı, domuz etini ve Allah´tan başkası adına kesilmiş olan hayvanı kesin olarak haram kıldı Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ölmeyecek oranda yiyebilir, ona bir günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 2/173 Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! 2/175 Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı farz kılındı Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi Fakat kimin hangi katilin lehine, onun maktulün kardeşi varisi veya velisi tarafından bağışlanırsa, artık yapılması gereken örfe uymak ve ona maktulün varis veya velisine güzellikle diyet ödemektir Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır 2/178 Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin tarafların arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 2/182 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı Artık onlara yaklaşın ve Allah´ın sizin için yazdıklarını dileyin Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara kadınlarınıza yaklaşmayın Bunlar, Allah´ın sınırlarıdır, sakın onlara yanaşmayın İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar 2/187 Onlar, savaşa son verirlerse siz de son verin; şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir 2/192 Sonra insanların topluca akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah´tan bağışlanma dileyin Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir 2/199 Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah´ın rahmetini umabilirler Allah bağışlayandır, esirgeyendir 2/218 Allah sizi, yeminlerinizdeki ´rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler´den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır 2/225 Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır Eğer bu süre içinde eşlerine dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 2/226 İddeti bekleyen Kadınları nikahlamak istediğinizi onlara sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur Gerçekte Allah, sizin onları kalbinizden geçirip anacağınızı bilir Sakın bilinen meşru sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir Artık ondan kaçının Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, kullara yumuşak davranandır 2/235 Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır 2/263 Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan fazl vadediyor Allah rahmetiyle geniş olandır, bilendir 2/268 Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır 2/271 Göklerde ve yerde ne varsa Allah´ındır İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır Allah, herşeye güç yetirendir 2/284 Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü´minler de Tümü, Allah´a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı "O´nun elçileri arasında hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz İşittik ve itaat ettik Rabbimiz bağışlamanı dileriz Varış ancak Sana´dır" dediler 2/285 Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez Kişinin nefsinin Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma Bizi affet Bizi bağışla Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et" 2/286 Onlar "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; 3/16 Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve ´seher vakitlerinde´ bağışlanma dileyenlerdir 3/17 De ki "Eğer siz Allah´ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah bağışlayandır, esirgeyendir" 3/31 Ancak bundan sonra tevbe edenler, ´salih olarak davrananlar´ başka Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir 3/89 Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ındır Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azablandırır Allah bağışlayandır, esirgeyendir 3/129 Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar daki haklarından bağışlama ile vaz geçenlerdir Allah, iyilik yapanları sever 3/134 Ve ´çirkin bir hayasızlık´ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah´ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir Allah´tan başka günahları bağışlayan kimdir Bir de onlar yaptıkları kötü şeylerde bile bile ısrar etmeyenlerdir 3/135 İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir Böyle Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık ecir var 3/136 Onların söyledikleri "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı bastıkları yerde sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi 3/147 Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O´nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz Öyle ki sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu Sonra Allah denemek için sizi ondan çevirdi Ama yine de sizi bağışladı Allah mü´minlere karşı fazl ve ihsan sahibi olandır 3/152 İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti Ama andolsun ki, Allah onları affetti Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır 3/155 Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah´tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır 3/157 Allah´tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et Eğer azmedersen artık Allah´a tevekkül et Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever 3/159 "Rabbimiz, biz "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür" 3/193 Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz evlilik haram kılındı Ancak cahiliyede geçen geçmiştir Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/23 İçinizden özgür mü´min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden alsın Allah sizin imanınızı en iyi bilendir Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın Onlara ücretlerini mehirlerini maruf güzel ve örfe uygun bir şekilde verin Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısını uygulayın Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/25 Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan hacet yerinden gelmişseniz yahud kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, hafifçe yüzlerinize ve ellerinize sürün Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/43 Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar Kim Allah´a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur 4/48 Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah´ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah´tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah´ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı 4/64 Onlara Kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet vermiştir Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/96 Umulur ki Allah bunları affeder Allah affedicidir, bağışlayıcıdır 4/99 Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik ve bolluk da Allah´a ve Resûlü´ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah´a düşmüştür Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir 4/100 Ve Allah´tan bağışlanma dile Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/106 Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah´tan bağışlanma dilerse Allah´ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur 4/110 Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz Bunun dışında kalanlar ise, onlardan dilediğini bağışlar Kim Allah´a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır 4/116 Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz Öyleyse, büsbütün birine eğilim sevgi ve ilgi gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/129 Gerçek şu, iman edip sonra inkâra sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkâra sapanlar sonra da inkârları artanlar Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir 4/137 Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir 4/149 Allah´a ve Resûlü´ne inananlar ve onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayanlar, işte onlara ecirleri verilecektir Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 4/152 Gerçek şu ki, inkâr edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir 4/168 Ölü eti, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -henüz canlıyken yetişip kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı Bunlar fısktır günahla yoldan sapmadır Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden dininizi yıkmaktan umut kesmişlerdir Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam´ı seçip-beğendim Kim ´şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa´ -günaha eğilim göstermeksizin- bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir 5/3 Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va´detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır 5/9 Yahudi ve Hıristiyanlar "Biz Allah´ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi De ki "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor Hayır, siz O´nun yarattığından birer beşersiniz O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah´ındır Son varış O´nadır" 5/18 Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka Bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir 5/34 Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve davranışlarını düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 5/39 Göklerin ve yerin mülkünün Allah´a ait olduğunu bilmiyor musun O, kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar Allah, herşeye güç yetirendir 5/40 Yine de Allah´a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir 5/74 Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin Sizden kim onu kasıtlı olarak taammüden öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir Buna da, Kabe´ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun Allah geçmişte olanı bağışladı Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir 5/95 Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir 5/98 Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur´an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır Allah onu affetti Allah bağışlayandır, kullara yumuşak olandır 5/101 Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan Sen´sin Sen" 5/118 Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki "Selam olsun size Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve kendini ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir" 6/54 De ki "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği şeyler için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah´tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir 6/145 O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir 6/165 Dediler ki "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız" 7/23 Ne zaman ki yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler 7/149 Musa yalvarıp Dedi ki "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın" 7/151 Kötülük işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz Rabbin, bundan tevbeden sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir 7/153 Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı Bunları da ´dayanılmaz bir sarsıntı´ tutuverince, dedi ki "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin Şimdi İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin O da Senin denemenden başkası değildir Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin Bizim velimiz Sensin Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın" 7/155 Onlara "Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, ´dileğimiz bağışlanmadır´ deyin ve kapısından secde ederek girin, biz de hatalarınızı bağışlayalım İyilik yapanların armağanlarını arttıracağız" denildiğinde 7/161 İşte o zaman Rabbin, onlara en kötü azabı yapacak kimseleri kıyamet gününe kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi Şüphesiz, Rabbin ceza ile sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır, esirgeyendir 7/167 Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan birtakım ´kötü kimseler´ geçti Bunlar Şu değersiz olan dünyaın geçici-yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar Kendilerinden Allah´a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı Oysa içinde olanı okudular Allah´tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz 7/169 İşte gerçek mü´minler bunlardır Rableri katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır 8/4 Ey iman edenler, Allah´tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış furkan verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar Allah büyük fazl sahibidir 8/29 Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azablandıracak değildir Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azablandıracak değildir 8/33 O inkâr edenlere de ki "Eğer vazgeçerlerse geçmişte yaptıkları şeyler bağışlanacaktır Ama yine dönecek olurlarsa, önceki toplumlara uygulanan sünnet, muhakkak onların başından da geçmiş olacaktır 8/38 Artık ganimet olarak elde ettiklerinizden helal ve temiz olarak yiyin ve Allah´tan korkup-sakının Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir" 8/69 Ey Peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki "Eğer Allah, sizin kalblerinizde bir hayır olduğunu bilirse görürse size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar Allah bağışlayandır, esirgeyendir" 8/70 İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile hicret edenleri barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü´min olanlar bunlardır Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır 8/74 Haram aylar süre tanınmış dört ay sıyrılıp-bitince çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 9/5 Bunun ardından Allah, dilediği kimseden tevbesini kabul eder Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 9/27 Özür belirtmeyiniz Siz, imanınızdan sonra inkâra saptınız Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azablandıracağız 9/66 Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz Bu, gerçekten onların Allah´a ve elçisine karşı nankörlük etmeleri dolayısıyladır Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez 9/80 Allah´a ve elçisine karşı ´içten bağlı kalıp hayra çağıranlar´ oldukları sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk günah yoktur İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 9/91 Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine bir yol sayar Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 9/99 Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 9/102
Akademi Yazarları Akademik Haberler Akaid Ders Notları Alim Amerika Tarihi Amerika Tarihi Ders Notları Amerikan Sineması Ders Notları Analiz Antik Yunan Felsefesi Antik Yunan Felsefesi Ders Notları Antropoloji Antropoloji Ders Notları Araştırmacı Asker Asya Tarihi Asya Tarihi Ders Notları Avrupa Sineması Ders Notları Avrupa Tarihi Avrupa Tarihi Ders Notları Bestekar Bilim insanı Bilim-Teknoloji Biyografi Cuma Yazıları Cumhurbaşkanı Çeviri Çiftçi Çocuk Eğitimi Çocuk Eğitimi Ders Notları Ders Notları Dünya Dünya Edebiyatı Ders Notları Dünya Tarihi Ders Notları Edebiyat Eğitim Eğitim Kuramları Eğitim Kuramları Ders Notları Eğitimci Ekonomi Eski Mısır Ders Notları Felsefe Fikriyat Özel Fotoğraf Fotoğrafçı Gazeteci Geleneksel Sanatlar Genel Genel Gökbilimci Gündem Hadis Hadis Ders Notları Hanende Hattat Hint Sineması Ders Notları İlahiyat İlahiyatçı İslam İslam Ders Notları İslam Dünyası İslam Felsefesi Ders Notları İslam Tarihi Ders Notları Kavramlar Kavramlar Ders Notları Kebikeç Kimdir Kitap Tahlili Klasik Batı Müziği Klasik Batı Müziği Ders Notları Klasik Türk Müziği Ders Notları Kur'an Ders Notları Kült Filmler Kült Filmler Ders Notları Kültür Sanat Listeler Makaleler Meal Ders Notları Medya Mefhum Milletvekili Mimar Modern Felsefe Ders Notları Muhaddis Mutasavvıf Müezzin Mühendis Müzik Neyzen Osmanlı Padişahı Osmanlı Sadrazamı Osmanlıca Pedagoji Psikolog Psikoloji Psikoloji Bilimi Ders Notları Ramazan Ressam Rus Sineması Ders Notları Sağlık Sahabi Sahaf Sıkça Sorulan Sorular Sinema Siyaset Siyasetçi Siyer Siyer Ders Notları Sosyolog Sosyoloji Sosyoloji Bilimi Sosyoloji Bilimi Ders Notları Spor Statik Sunucu Şair Tarih Tarihçi Tefsir Ders Notları Tercüman Türk Edebiyatı Ders Notları Türk Halk Müziği Türk Halk Müziği Ders Notları Türk Sineması Türk Sineması Ders Notları Türk Tarihi Ders Notları Uzakdoğu Sineması Uzakdoğu Sineması Ders Notları Ünlü Filozoflar Ders Notları Ünlü Psikologlar Ünlü Psikologlar Ders Notları Ünlü Sanatçılar Ünlü Sanatçılar Ders Notları Ünlü Sosyologlar Ders Notları Ünlü Yazarlar ve Şairler Ders Notları Ünlü Yönetmenler Vav Radyo İslam Vav Tv Yakın Tarih Ders Notları Yaşam Yazar Yazarlar Yönetmen
Kuranda Geçen Fakirlik İle İlgili Ayetler Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere özgürlükleri için veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır BAKARA SURESİ / 177 Oruç Sayılı günlerdir Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye vardır Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır BAKARA SURESİ / 184 Sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir" BAKARA SURESİ / 215 Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tesbit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf meşru ve örfe uygun bir şekilde yararlandırsın Bu, iyilik edenler üzerinde bir haktır BAKARA SURESİ / 236 Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan fazl vadediyor Allah rahmetiyle geniş olandır, bilendir BAKARA SURESİ / 268 Sadakalar Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır Ama Sen onları yüzlerinden tanırsın Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir BAKARA SURESİ / 273 Andolsun; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz AL-İ İMRAN SURESİ / 181 Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir rüşd olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verinBüyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf ihtiyaca ve örfe uygun bir şekilde yesin Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun Hesap görücü olarak Allah yeter NİSA SURESİ / 6 Mirası Bölüşme sırasında yakınlar, yetimler ve yoksullar da hazır olursa, onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel maruf söz söyleyin NİSA SURESİ / 8 Allah'a ibadet edin ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez NİSA SURESİ / 36 Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun Onlar ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır Öyleyse adaletten dönüp heva tutkularınıza uymayın Eğer dilinizi eğip büker sözü geveler ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır NİSA SURESİ / 135 Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar Onun yeminin keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır Bunlara imkan Bulamayan için üç gün oruç vardır Bu, yemin ettiğinizde bozduğunuz yeminlerinizin keffaretidir Yeminlerinizi koruyunuz Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz MAİDE SURESİ / 89 Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin Sizden kim onu kasıtlı olarak taammüden öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun Allah geçmişte olanı bağışladı Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir MAİDE SURESİ / 95 De ki "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin -Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmeyin İşte bunlarla size tavsiye emr etti; umulur ki akıl erdirirsiniz" EN'AM SURESİ / 151
İslam’da iyilik ve takvada yardımlaşmanın önemi ve fazileti nedir? İyilik ve takvada yardımlaşmak ile ilgili ayet ve ve takvâda yardımlaşmak ile ilgili ayet ve hadis-i şerifler. İYİLİK VE TAKVÂDA YARDIMLAŞMAK HAKKINDA AYETLER “İyilik ve Takvada Yardımlaşın” Ayeti “İyilik ve takvâda birbirinizle yardımlaşınız.” Mâide sûresi, 2 İmam Nevevî, bu kısmın başlığını, kısaca açıklamaya çalışacağımız bu âyetten almıştır. Çünkü, iyilik ve takvâda yardımlaşmak İslâm’ın temel kâidelerinden biridir. Birr Ne Demektir? Âyette geçen ve iyilik diye tercüme ettiğimiz “ birr” kelimesi, her türlü iyiliği, hayrı, hayırda kemâli ifade eder. Birr’in zıddı itaatsizlik, hayrın zıddı ise şerdir. Birr tabiri, Allah için kullanılırsa, kullarına verdiği sevap, kul için kullanılınca Allah’a itaat anlamına gelir. Birr, itikâdî veya amelî hükümlerle ilgili olabilir “Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir...” [Bakara sûresi 2, 177] âyetinde, birr’in itikadî esaslarla ve amelî hususlarla ilgili oluşunu açıkça görürüz. İman, dinin başlangıcı, birr ise dinin gayesidir. Dinin, insanları ulaştırmak istediği hedef, Tevhid inancı ve hayır olarak özetlenebilir. Takva Ne Demektir? Takvâ, Allah’ın himayesine girmek, emrini tutup azabından kurtulmaktır. Takvâ, mâna ve mahiyeti oldukça geniş terimlerden biridir. Dinde iki anlamda kullanılır Geniş anlamda, âhirette zarar verecek olan her şeyden sakınıp korunmaktır. Dar anlamda ise, nefsi, cezayı hak edecek her türlü günahtan korumaktır. Takvânın çeşitli dereceleri vardır Takvânın en üstünü, her ne şekilde olursa olsun Allah’a itaat edip hiç isyan etmemek, daima zikredip O’nu hiç unutmamak ve her zaman şükredip hiç küfrân-ı nimette bulunmamaktır. Bu mertebe, sadece büyük peygamberlere aittir. Takvânın, kebâir denilen büyük günahları ve sagâir adı verilen küçük günahları işlememek, bunun yanısıra mekruhlardan sakınmak, ayrıca mübah olan şeyleri, aşırılığa kaçmadan yeterince yapmak gibi mertebeleri vardır. Mü’minler, ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştığımız birr ve takvâda birbirleriyle yardımlaşacaklar, âyetin devamında da açıkça belirtildiği gibi, günah ve düşmanlıkta, haddi aşmakta yardımlaşmayacaklardır. “İnsan Hiç Şüphesiz Hüsran İçindedir” Ayeti “Zamana and olsun ki insan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak, inanıp yararlı iş işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” Asr sûresi, 1-3 Asr sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa sûrelerinden biridir. Müfessirler, lafız itibariyle kısa olan bu sûre ile ilgili uzun tefsirler yapmayı yeğlemişlerdir. Onların birtakım tercihlerine burada temas etmeyeceğiz. Sûre-i celîlede, insanların çoğunun, her asırda, her zamanda ve özellikle son zamanda, yani Resûl-i Ekrem Efendimiz’in gelişinden kıyamete kadar geçecek zamanda, bir hüsran içinde olacağı haber verilir. Ancak hüsranda olmayanlar da vardır; bunlar inanan, sâlih amel işleyen, birbirlerine hakkı tavsiye eden, sabrı tavsiye eden kimselerdir. Hüsran Ne Demektir? Hüsrân, kazanacak yerde zarar etmek, sermayeyi zayi etmek, ne-ticede iflâs edip mahrumiyet içinde kalmak anlamına gelir. İnsanın sermayesi ömrüdür. Ömür ise her gün, her saat, her an ve her nefes tükenip gitmektedir. Bu giden ömür, insanın kendi mülkü de değildir. Allah’ın mülkü olup onun adına güzel kullanarak, kârından faydalanması için insana sayılı ve hesaplı olarak verilmiş ödünç bir sermaye gibidir. İnsanın gerçek saadeti, âhireti sevmekte, dünya lezzetle-rine, elem ve kederlerine değer vermemek ve bunlara bağlanıp kalmamaktadır. Fakat insanların çoğu yaratılışı gereği, dünya ile meşgul ve onu istemeye aşırı derecede düşkündür. Bundan dolayı da hüsrandadırlar. Ancak şu vasıfları taşıyanlar hüsranda değil, kârdadırlar Hüsrana Düşmeyecekler İman edenler Bunlar, Allah’a hakkıyla inanıp, indirdiğini tasdik eden, ona ihlâs ile ibadet ve taate söz verenlerdir. Sâlih ameller işleyenler İmanları sadece gönüllerinde ve dillerinde kalmayıp bütün hislerine, akıllarına ve varlıklarına işleyerek iradelerine sahip olan, yaptıkları işleri iman ve itikadlarına, Allah’ın rızasına ve indirdiği ahkâma uygun şekilde yapanlardır. Birbirlerine hakkı tavsiye edenler Bütün kararlılıkları ve gayretleri hakka yönelik, imanları, amelleri, sözleri hep haktan yana olanlardır. Onun için bunlar insanlara riyâkârlık, münafıklık yapmazlar. Başkalarına zarar vermez, insanlarla ilişkilerini kesmezler. Başkalarına yaltaklanmaz, dalkavukluk etmezler. Hep hakka dâvet eder, iyiliği emir, kötülükten nehiy vazifesini yerine getirirler. İnsanları hayra çağırır ve dinin nasihat olduğu gerçeğini bir an bile unutmazlar. Birbirlerine sabrı tavsiye edenler İman edip gereğini yerine getirmek, sâlih ameller işlemek, hakkı tavsiye görevini yapmak hiç de kolay değildir. Bunun için zamanın belalarına, nefislerin yönelişlerine, hayır yapmak, hak yolda gitmek için karşılaşılacak eziyetlere, zorluklara katlanmak gerekecektir. Bunlar ancak sabırla mümkündür. Sabır, nefsin iyi bir iş yapmak veya fenalıklardan kaçınmak için acıya, güçlüklere göğüs gerebilme kuvvetidir. Sabır, ya elem ve kederlere, acı ve üzüntülere karşı gösterilen tahammül cinsinden olur; veya dünyalık lezzetlere ve şehvetlere karşı direnme cinsinden olur. Bütün bunlar birer iyilik ve hayırdır. Lafız olarak kısa, fakat mahiyeti çok geniş olan bu sûrenin burada zikredilmesinin sebebi özetle bu sayılanlardır. İmam Şâfi bu sûreyle ilgili olarak “İnsanların tamamı veya çoğunluğu, bu sureyi düşünme hususunda gaflettedirler” demiştir. İYİLİK VE TAKVADA YARDIMLAŞMAK HAKKINDA HADİSLER Cihada Gitmiş Gibi Sevap Kazanmak ile İlgili Hadis Ebû Abdurrahman Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi techiz eder, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, âdeta cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan kimse de sanki cihad yapmış gibi sevap kazanır.” Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 20; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 6; Nesâî, Cihâd 44 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cihada giden bir gaziyi techiz etmek, onun savaş ihtiyaçlarını karşılamak faziletlidir. Gerekli savaş malzemelerine sahip olmadan cihada çıkılamayacağı gerçeğini herkes kabul eder. Kabul etmemiz gereken bir başka gerçek de, herkesin savaş malzemesi temin etmesinin imkânsızlığıdır. Tabii ki günümüzde durum tamamen farklıdır. Artık ülke-ler düzenli ordu bulundurmakta, bütçelerinin büyük bir bölümünü bu ordunun ihtiyaçlarına ayırmaktadır. Bugünün silahları da, şahısların elde edemeyeceği kadar yüksek fiyatlıdır. Ancak devletlerini devam ettirmek kararlılığında olan milletler, dünyanın şartlarına ayak uydurmak zorundadırlar. Burada müslüman toplumlara düşen görev, kendi kendilerine yeterli hale gelebilmek ve başkalarına muhtaç olmamaktır. Bunun gerçekleşebilmesi için müslüman fertlere de önemli görevler düşmektedir. Her fert gücünün yettiği oranda ülkesinin kalkınmasına, gelişmesine ve milletler arası yarışta önde olmasına katkı sağlamalıdır. Konunun özel boyutu dışında bir de genel boyutu düşünülecek olursa, iyilik kabul edilen her hususta müslümanların birbirleriyle yardımlaşması gerekir. Günümüz savaşları, eski savaşlardan çok farklıdır. Savaş sadece cephede değil, cephe gerisinde de büyük tahribatlar yapmaktadır. Acımasız katliamlar, öldürmeler, sakatlamalar, yakmalar ve yıkmalar meydana gelmektedir. Cepheye gidenlerin geride bıraktıkları aile fertle-rine gereken ilgiyi göstermek, onları koruyup kollamak, bakımlarını üstlenmek, görülecek işlerini görmek, geçimlerini sağlamak, cephede cihad yapanın sevabı gibi sevap kazanmaya vesile olur. Hadisten Öğrendiklerimiz Cihada giden bir Müslümana yardımcı olmak, onun cihadda ihtiyaç duyacağı malzemeleri temin etmek, cihada katılmış gibi sevaptır. Cepheye cihada giden bir gazinin geride kalan aile fertlerine yardımcı olmak ve ihtiyaçlarını gidermek, cihad sevabı kazanmaya vesile olur. Fiilen yapılan cihadın sevabı başka bir amelle kıyaslanmayacak kadar üstündür. “İki Kişiden Biri Cihada Gitsin. Kazanılacak Sevap İkisi Arasında Ortaktır” Hadisi Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hüzeyl kabilesinin Lihyânoğulları üzerine ordu sevketmek istedi. Bu sebeple şöyle buyurdu “İki kişiden biri cihada gitsin. Kazanılacak sevap ikisi arasında ortaktır.” Müslim, İmâre 137 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in üzerlerine ordu sevketmek istediği Lihyânoğulları, o sırada henüz müslüman olmamıştı. Peygamberimiz’in onlara ordu göndermesinin sebebi, dine dâvet edildikleri halde İslâm’ı kabul etmemeleriydi. Gönderilecek ordu, onları son kez İslâm’a dâvet edecek, kabul etmedikleri takdirde onlarla savaşacaktı. Peygamberimiz, Lihyânoğulları üstüne asker sevkine karar verince, “Her kabileden yarısı cenge çıksın” diye talimat göndermişti. Hadiste geçen “her iki erkekten biri” denilmesinden maksat budur. Cihadda kazanılacak sevabın, gazaya gidenle yerine kalacak kimse arasında ortak oluşu, yukarıda da açıklandığı gibi, mücahid askerin bakmakla yükümlü olduğu geride kalan aile fertlerinin ihtiyaçlarını giderme şartıyladır. Bu en büyük sevaplardan biri olduğu için, cihadla neredeyse hükmen eşit sayılmıştır. Bu durum cephede savaşan mücahidin psikolojisi açısından ehemmiyet arzeder. Psikolojik rahatlık ve güven cihadda başarının en önemli şartlarından biridir. O halde mü’minlerin görevi, bu konularda birbirleriyle yardımlaşmak ve Allah’ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için bütün gayretlerini sarfetmektir. Hadisten Öğrendiklerimiz Hayâtî bir zaruret olmadıkça, bütün insanların cepheye gitmesi şart olmadığı gibi bu doğru da değildir. Cepheye gitmeyenler, gidenlerin çoluk çocuğuna bakıp ihtiyaçlarını karşıladığı takdirde cihada katılmış gibi sevap kazanırlar. Çocuğun Haccı ile İlgili Hadis İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ravha mevkiinde bir deve kervanına rastladı ve – “Sizler kimlersiniz?” dedi. Onlar – Biz Müslümanlarız, sen kimsin? diye sordular. Peygamber efendimiz – “Ben Allah’ın Resulüyüm” dedi. İçlerinden bir kadın, küçük bir çocuğu Peygamberimiz’e doğru kaldırarak – Bu çocuğun haccı olur mu? diye sordu. Resûlullah Efendimiz – “Evet, ayrıca sana da sevap vardır” buyurdu. Müslim, Hac 409. Ayrıca bk. Ebu Dâvûd, Menâsik 7 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadiste adı geçen Ravha, Medine yakınlarında bir yerdir. Burada kendileriyle karşılaşılan kişilerin hacca gittikleri anlaşılmaktadır. Karşılaşma ya geceleyin olmuş veya bu kimseler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i daha önce hiç görmemişler. Çünkü onların Hz. Peygamber’i tanıyamadıkları anlaşılmaktadır. Hadisin Ebû Dâvûd rivayeti biraz daha detaylıdır. Resûl-i Ekrem Efendimiz, herhangi bir topluluk veya kişiyle karşılaştığında, şayet onları tanımıyorsa, Ebû Dâvûd rivayetinde görüldüğü üzere, önce onlara selam verir, sonra da kim olduklarını sorar, kendilerini tanıtmalarını isterdi. Kendisini de onlara tanıtırdı. Onun bu uygulaması, bizim için de bir örnek teşkil eder. İslâm âlimleri, bu hadisi delil göstererek büluğ çağına gelmemiş çocuğun haccının sahih olduğuna hükmetmişlerdir. İmam Mâlik, İmam Şâfiî, Ahmed İbni Hanbel ve âlimlerin büyük çoğunluğu çocuğun haccının sahih olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Hanîfe ise, çocuğun haccının bir vâcibin yerine getirilmesi anlamında sahih olmayacağı kanaatindedir. Onun bu kanaatinin ve diğer görüşlere muhalif oluşunun temelinde, çocuğun haccının makbul olup üzerine hac ahkâmı, fidye, ceza kurbanı gibi, mükelleflere mahsus başka hükümlerin gerekmemesi hususu vardır. O, çocuk için bunların hiç birini kabul etmemekte ve dolayısıyla çocuğun haccının, hac ibadetinin öğretimi olduğu görüşünü benimsemektedir. Çünkü çocuk haccın icablarından herhangi birini ye-rine getirmese, bir şey gerekmez. Zira çocuğa hac vâcip değildir. Âlimlerin bu konuda görüş birliğine vardıkları bir başka nokta şudur Bu hac çocuk için nâfile bir ibadettir. Büluğ çağına girdikten sonra üze-rine hac farz olursa tekrar haccedecektir. Peygamber Efendimiz’in çocuğun annesine “sana da sevap var” demesi, çocuğunu taşıdığı, ihramlının kaçınması gereken şeylerden onu da koruyarak ihramlı muamelesi yaptırdığı içindir. Çünkü bu davranış bir iyilik ve hayır olup karşılığında sevap vardır. Hadisin burada getiriliş sebebi de budur. Hadisten Öğrendiklerimiz Tanınmayan bir topluluk veya kişiyle karşılaşınca, onları tanımalı, kendimizi de onlara tanıtmalıyız. Büluğ çağına ulaşmamış küçük çocuklara hac yaptırılması, alimlerin çoğuna cumhûra göre câizdir. İmam Ebû Hanîfe çocuğun haccını vâcibin yerine getirilmesi anlamında sahih görmez. Çocuğun yaptığı hac nâfile hactır. Büluğ çağından sonra kendisine farz olacak haccın yerini tutmaz. Çocuğa yaptırılan hactan ebeveynine de sevap verilir. Güvenilir Kasadar Vekilharç ile İlgili Hadis Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kendisine emredileni tamı tamına, eksiksiz olarak ve gönül hoşluğu ile yerine getirip verilmesi istenilen kişiye veren güvenilir Müslüman kasadar, sadaka veren iki kişiden biridir.” Buhârî, Vekâlet 16; Müslim, Zekât 79. Ayrıca bk. Buhârî, Zekât 25, İcâre 1; Nesâî, Zekât 57, 67 Bir rivayette “Emredileni veren” şeklindedir. Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadiste geçen ve bizim “kasadar” diye tercüme ettiğimiz “hâzin” kelimesi, bir şahsın işlerini onun namına takip edip gerekli ödemeleri yapan kimse demektir. Eskilerin tabiriyle vekîlharçtır. Bu gibi durumlarda verilen sevabın birbirine tam eşit olması gerekmez. Allah’a itaat ve yapılan hayır hususunda bir kimseye ortak olan, sevapta da ortak olur demektir. Birinin sevabı ötekilerden daha çok olabilir. Vekilharcın Dört Şartı Vekîlharç için dört şart olduğu anlaşılmaktadır Malın esas sahibinin izninin bulunması, Yapılması istenilen şeyin noksansız yerine getirilmesi, Yapılan iyiliğin gönül hoşluğuyla yapılması, Ödemenin yapılması istenen kimseye verilip bir başkasına ve-rilmemesi. Sevap kazanmak isteyen kasadar veya vekîlharç bu şartlara uymalıdır. Sevap, Allah’ın bir fazlı ve ihsanı olup onu dilediğine verir. Görüldüğü gibi burada hem iyilik ve hayır, hem de takvâ hususunda bir yardımlaşma vardır. Veren kimsenin, gönül rahatlığı içinde vermesi, cimri davranmaması, verdiğine karşı güleryüzlü olması, onu mahcup duruma düşürmemesi, başa kakmaması gibi temel ahlâkî kurallara riâyet etmesi gerekir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, özellikle başkası namına veren vekîlharç için birtakım önemli hatırlatmalar yapmıştır. Çünkü başkası namına verenlerde cimri davranışlar çok görülür. Başkasının malında cimrilik ise, cimriliğin en kötüsü ve en sevilmeyenidir. Çünkü böyleleri cimriliği tabiat haline getirir, kendi mallarında hiç cömertlik yapmazlar. Bu durum, başkasının malını harcamada hassas davranmak gibi ahlâkî bir tavırla karıştırılmamalıdır. Çünkü bu ikinci tutum fazilettir. Hadisten Öğrendiklerimiz Kasadar, mal sahibinin verdiği yetkileri kullanma hakkına sahiptir. Allah’a itaat ve hayırda ortak olanlar, sevapta da ortakdırlar. Sevapta ortaklık, mutlak eşitliği gerektirmez. Sevabın aslında ortaklık esastır. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Kuranda Geçen Barış İle İlgili Ayetler Misafir Üye arkadaşlar, kuranda geçen barışla ile ilgili ayetler lazım bana yardımcı olunuz lütfen. Cevap Kuranda Geçen Barış İle İlgili Ayetler Rüya Gözlü Kuranda Geçen Barış İle İlgili Ayetler Bαkαrα 190; “Size kαrşı sαvαş αçαnlαrα, siz de Αllαh yolundα sαvαş αçın. Sαkın αşırı gitmeyin, çünkü Αllαh αşırılαrı sevmez.” Tevbe 6 ; “Ve eğer müşriklerden biri senden αmαn dilerse, Αllαh’ın kelâmını işitip dinleyinceye kαdαr onα αmαn ver, sonrα müslümαn olmαzsα onu güven içinde bulunαcαğı bir yere ulαştır. İşte bu müsαmαhα, onlαrın, bilmeyen bir kαvim olmαlαrındαn dolαyıdır.” Nαhl 125; “Ey Resulüm! Rαbbinin yolunα hikmetle ve güzel öğütle çαğır! Ve onlαrlα en güzel şekilde mücαdele et. Şüphesiz Rαbbin kendi yolundαn sαpαnlαrı en iyi bilendir ve O, hidαyete kαvuşαnlαrı dα en iyi bilendir.” Mümtehine 8 ; ”Αllαh size, sizinle din hususundα sαvαşmαyαn ve sizi yurtlαrınızdαn çıkαrmαyαn kimselere iyilik etmenizi ve kendilerine αdαletli dαvrαnmαnızı yαsαklαmαz. Çünkü Αllαh, αdαlet gösterenleri sever.” Yunus 25 ; “Böyle yαpmαklα bilin ki Αllαh, insαnlαrı huzur ve güvenlik ortαmınα, yαni cennete çαğırmαktα ve isteyen kimseleri de dilediği şekilde doğru yolunα yöneltmektedir.” Enfαl 61; “Eğer onlαr bαrıştαn yαnα olurlαrsα, sen de bαrıştαn yαnα ol! Ve Αllαh’α güven. Çünkü işiten ve bilen O’dur.” Furkαn 56; “Hαlbuki biz seni αncαk müjdeci ve uyαrıcı olαrαk gönderdik.” Bαkαrα 208 ; “Ey imαn edenler! Hepiniz birlikte bαrış ve güvenlik sistemi olαn İslâm’α girin, şeytαnın αrdındαn gitmeyin, zirα o kendisi gözle görülmese bile sizin için αpαçık bir düşmαndır.” Αli İmrαn 13; “Sαvαştα kαrşı kαrşıyα gelen şu iki ordudα, sizin için bir ibret vαrdı. Bir gurup Αllαh için sαvαşırken, diğeri O’nu inkâr ediyordu. Öbürlerinin kendilerinin iki kαtı olduklαrını gözleri ile görüyorlαrdı. Gerçekten Αllαh dilediğini yαrdımıylα destekler. Bundα görecek gözleri olαn herkes için muhαkkαk bir ders vαrdır.”
kuranda geçen yardımlaşma ile ilgili ayetler